Her alanda yaşanan değişim eğitim sistemini de etkiliyor. Uzmanlar değişimin hızlandığı günümüzde öğretmenler ile öğrenciler arasında beliren kuşak farkına dikkat çekiyor.
Kuşak farkını aşmak için öğretmenler değişimi kabullenip, iyi bir gözlemci olmalı, yeni neslin ilgi alanlarını da takip etmeli.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Ömer Bayar, ülkemiz ve dünyadaki her türlü gelişmeyle beraber öğrencilerin ilgi alanlarının da değiştiğini belirterek öğretmenlerin öğrenciyle kuracağı doğru iletişimin öğrenme üzerinde olumlu etkileri olduğuna dikkat çekti.
Değişim eğitimi de etkiliyor!
Tarihteki her dönemin kendine has değişimlere sahip olduğunu, bu değişimlerin yemek kültürlerinden iş hayatına, ilişkilerden iletişim kurma biçimlerine, giyim kuşamdan sanat anlayışına kadar birçok alanda görüldüğüne dikkat çeken Bayar, “Yaşam sürecindeki bu sayısız değişimlerden etkilenen bir şey de eğitim sürecimizdir. Sadece son bir asır ele alındığında dahi değişimin ne denli sık ve büyük olduğunu görmek mümkündür. Başta kullandığımız alfabe olmak üzere, eğitim gördüğümüz derslikler, eğitimi veren hocalar, eğitimin içeriği gibi eğitime dahil olan her şeyde gelişim ihtiyacı ve bunu takip eden değişimler yaşanmıştır” dedi.
Eğitim konusunda birbiriyle etkileşimde bulunan üç temel ögenin bulunduğunu ve bunların öğrenci, öğretmen ve program olduğunu sıralayan Bayar, şunları söyledi:
En büyük problem ayak uyduramamak!
“Bu ögelerden herhangi birindeki değişim sonuç olarak tüm süreci etkilemektedir. Öğrenciler değişmekte, öğretmenler değişmekte ve öğretilenler değişmektedir. Bu noktada öne çıkan en büyük problemin değişime ayak uydurmak olduğu söylenebilir. Çünkü her ne kadar değişim içerisinde olsak ve bunu arzuluyor gibi görünsek de bizim için değişmeyen, öngörülebilir, stabil bir hayat daha az streslidir.
Alışık olduğumuz ortam ve koşullarda kendimizi daha rahat ve güvende hissederiz. Doğal olarak bu koşullara ne kadar uzun süre alıştıysak değişime olan direncimiz de o kadar fazla olmaktadır. Hâlihazırda gelişim döneminde olan öğrencilerin, kendilerinden yaşça büyük, eski kuşak öğretmenlerine göre değişime daha iyi uyum sağlamaları ve farklılıkları kabullenmede daha esnek olmaları normaldir.
Bu noktada öğretmenler ve öğrenciler arasında artan kuşak farkı ile birlikte iletişim kopuklukları da gözlenmektedir. Öğrenciler öğretmenlerinin tepkilerine anlam veremezken öğretmenlerde yeni nesil öğrencilerin davranış ve tutumlarını anlamakta zorlanmakta ve yadırgayabilmektedir.
Bu durumların sonucunda öğrenci-öğretmen-veli çatışmaları, idari problemler, dersin niteliğinde ve öğrenci başarısında düşüş, öğrenmenin gerçekleşmemesi ve hatta öğrenilen bilgilerin hayata aktarılamaması gibi olumsuzluklar ortaya çıkabilmektedir.”
Öğretmenlere tavsiyeler
Öncelikle değişimin, yeni nesil öğrencileri hayata hazırlayan eğitimciler tarafından kabullenilmesi gerektiğini belirten Ömer Bayar, şu tavsiyelerde bulundu:
“Öğretmenler değişimin varlığını kabullenmekle birlikte bu değişimi anlamada ve yönlendirebilmede daha etkin olabilirler. Örneğin günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte sosyal ilişkiler başta olmak üzere alışveriş, eğlence, hobiler gibi birçok ihtiyaç sanal ortamlarda giderilmekte ve genç neslin sosyal yaşam kalitesinde düşüş gözlenmektedir.
Yaşam tarzına etki eden tüm bu süreçler doğrudan ya da dolaylı olarak bireyin okul hayatına da yansımaktadır. Öğrencilerinin sınıf içerisindeki bir davranışına ilişkin belirsizlik yaşayan bir öğretmenin öncelikle bu jenerasyona ait bireylerin toplumdaki yerini ve yaşam tarzlarını anlaması gerekmektedir.
İyi gözlem yapılmalı
Hızla değişen dünyamızda hızla değişen bu çocukların günümüzde nelerden hoşlandığını, ne tarz giysiler giymeyi tercih ettiklerini, ne tarz müzikler dinlediklerini, hangi akımları takip ettiklerini anlamak, onları anlamayı kolaylaştıracaktır. Bunun için çekirdek ailemizden başlayarak kendi çevremizdeki yeni nesil çocukları gözlemlemek, onlarla yaşamın okul dışında kalan alanlarını konuşabilmek, düşüncelerini ve beklentilerini sormak gerekmektedir.
Kendi kimliklerini oluşturma çabasında oldukları bu dönemde özellikle ergenler attıkları adımların eleştirilmesine tahammül gösteremezler çünkü istenmeyen şeyin yaptıkları davranış değil, kendileri olduğunu düşünür ve kendi kimliklerinin bir parçası olarak gördükleri bu davranışlara daha sıkı şekilde sarılırlar. Bunun yerine onların duygu, düşünce ve tercihlerine önem verildiğinin ve saygı gösterildiğinin hissettirilmesi gerekmektedir.
Bir birey olarak dikkate alındıklarını hissettiklerinde, onlarla ilişki içinde olan yetişkinleri ve öğretmenleri dinleme ve anlamaya daha istekli olacaklardır. Bu sayede kurulan iletişim ve ilişkinin kalitesi, dolayısıyla eğitimin kalitesi artacaktır. Ancak zaman zaman öğretmenlerin çaba göstermelerine rağmen iletişim kurmada zorlandıkları, uyum sorunu yaşayan öğrencilerin de olabileceği unutulmamalıdır.
Birlikte zaman geçirilmeli
Sonuç olarak öğretmenlerin, zaman içerisindeki değişimin toplum ve çocuk üzerindeki etkilerini fark edip anlaması gerekmektedir. Bunun için yapılabilecek en iyi şey ise farklı kuşaklardan gelen yetişkin ve çocukların daha fazla bir arada bulunmaları, daha kaliteli ilişkiler kurmaları ve bazı etkinliklerde birlikte olmalarıdır.
Öğrencilerin davranışlarının altında yatan sebeplerin anlaşılması gerekir. Herhangi bir davranışına tepki göstermeden önce kendisiyle konuşmak, yaptığı söz konusu davranışın kendisine ne gibi katkılarının olduğunu, hangi ihtiyaçlarını karşıladığı anlaşılmalıdır.
Mevcut ihtiyaçların farkına varıldığında öğrencinin hatalı ya da istenmeyen davranışını kısıtlamaya çalışmak yerine, deneyebileceği alternatif seçenekler sunulmalıdır. Özellikle net bir çözüm üretmek yerine birkaç alternatif sunulduğunda, seçme hakkının olduğunu gören çocuk ya da ergenin, istenilen davranışı kendi tercihi olarak benimseme ve uygulama ihtimali artacaktır.
Okul dışı yaşamı gözlemlenmeli!
Öğrencinin okul dışındaki yaşamını, diğer insanlar ile ilişki kurma biçimini görmek, objektif bir değerlendirme yapabilmek için önemlidir. Bunun için okul dışında da bir arada vakit geçirebilecek ve onları gözlemleyebilecek etkinlikler ve geziler düzenlenebilir. Bu tarz etkinliklerin bir diğer faydası da yetişkin-çocuk, öğretmen-öğrenci arasındaki iletişim ve ilişkiyi arttırmasıdır.
Aileler ile irtibat halinde olunmalı
Aile tutum ve iletişiminin anlaşılması ve olası hataların düzeltilmesi için ebeveynler ile irtibat halinde olunması ve sadece bu konuları konuşabilecekleri toplantıların düzenleyerek bu fırsatı sağlayacaktır.
İletişim kurmakta zorlanılan ve uyum problemleri yaşan öğrencilerde gerek okulun rehberlik servisleri gerekse okul dışındaki uzmanlara başvurmak ve yönlendirme yapmak önemlidir. Söz konusu uzmanlardan destek almak hem öğretmenin hem de öğrenci ve ebeveynlerin üzerindeki yükü hafifletecektir”