Avrupa Birliğine Hayır! Yaşasın #Trexit! Ve artık biz de size üye olmak istemiyoruz! Uluslararası toplumda da Brexit’ten sonra yeni bir yara alacaksınız. “Üye adayı bir ülke bile bu birliği istemedi” diyecekler, “Avrupa Birliği çöküyor” diyecekler. Haksız da sayılmazlar. Çökeceksiniz! Ve bizler nekrofil değiliz!
‘Olimpos Dağı’nın çocukları, Hira Dağı’nın evlatlarını asla kabul etmeyecektir.’
Cemil Meriç
Biz kimiz?
Biz ne Olimpos Dağı’ndanız ne de Hira Dağı’ndan. Ortadayız biz…
Bu beyannameyi Türkiye’nin yerlisi olan bir vatandaş olarak kaleme alıyorum. Fakat “yerli” dediğim anda yazının geri kalan kısmının sizi fazla ilgilendirmediğini de biliyorum. Zira, sizlerin ‘yerliler’ ile alakalı geçen yüzyılın başlarında yaptıklarınızdan kaynaklı olsa gerek, genlerinize işlenmiş bir nefret kodunun hala olması, bunu gerektirir. Fakat üzülerek belirtiyorum ki; bizde size karşı, eskiden olduğu gibi bir egemenlik iddiası bulunmuyor. Mekanik zihniyetin egemen olduğu bir topluma “egemen olabilmek arzusu” bile bizleri size benzetecek. Biliyoruz ve size benzemek istemiyoruz! Biz olduğumuz gibi varız. Nuri Bilge Ceylan’ın da dediği gibi “yalnız ve güzel”…
Sizlere kardeşlik yapmak istiyoruz, bizi kabul etmiyorsunuz; ağabeyiniz olalım diyoruz, ‘bizde ikisine de “brother” denir’ diyorsunuz. Biz kimiz? Ve niçin hala sizinle bir aile bağı kurmak istiyoruz? Yok sayıyorsunuz ve bir o kadar da önemsiyorsunuz. İkiyüzlüsünüz! Ve inanır mısınız, bizler ikiyüzlüleri hiç de sevmeyiz!
İlerleme raporlarını birer şantaj aleti olarak kullanmanıza artık tahammül gösterecek değiliz! “Sizin ilerleme raporunuzu” kim veriyor? Dağılan birliğinizin “ilerlediğinden” emin misiniz? Kuruluş amacınız güzel fakat ideolojik temelde büyük bir çöküntü içerisindesiniz. Biz sizin gibi ‘değerlerimizle çelişerek‘ ilerlemeyeceğiz! Değerlerimiz de olacak; ilerlememiz de!..
“Havuç- sopa” taktiğini sizler buldunuz!
Medeniyetin ve buluşların başkentisiniz. Fakat biz artık “havucunuzu” da istemiyoruz “sopanızı” da. Amacımız üzüm yemek idi, bizi bağcıyı dövmekle suçluyorsunuz. Yapmadığımız şeylerle ‘gereğinden fazla’ suçladınız. Artık gerçekten bağcıyı dövmek istiyoruz. Yıkılacaksınız!
Üye adayı bir ülkeyiz. Ve bu adaylığı ‘çok uzun’ süren bir ülkeyiz. Standartlar açısından bizden kat be kat daha aşağı olan Doğu Bloku ülkeleri bile birliğinize üye olabildi. Bizi üye yapmak istemediğiniz çok açık. Ve artık biz de size üye olmak istemiyoruz! Uluslararası toplumda da Brexit’ten sonra yeni bir yara alacaksınız. “Üye adayı bir ülke bile bu birliği istemedi” diyecekler, “Avrupa Birliği çöküyor” diyecekler. Haksız da sayılmazlar. Çökeceksiniz! Ve bizler nekrofil değiliz!
Duygusal bir kopuş yaşıyoruz. 80 gençliği Avrupa Birliği’ne hayran bir şekilde büyüdü ve sizler de bunu çok güzel bir şekilde ‘kullandınız’. 90 ve sonrasında gelen nesiller ise bugün tam tersi bir konumdalar. Biz size benzemek istemiyoruz! Bizi ‘biz’ olduğumuz için kabul eden bir birlik varsa ona üye olacağız. Ama şu anda öyle bir birlik olmadığı için artık kendimiz gibi bir ülkeyiz. Kimseye benzemeyeceğiz!
İçinizde güçlü itirazlar var
Kuruluş felsefenizle çeliştiğiniz aşikar. Fakat bu bahsettiğim “çelişme”, sonucundan ‘fayda’ elde edilecek bir çelişme değil. Yıkıma sürükleyen bir çelişme. Artık eskisi gibi değilsiniz. Olamayacaksınız!
Birliğinizin üyelerinin vatandaşları sürdürdüğünüz ‘yıkım’ politikasını istemiyor. Ortadoğu’ya gönderdiğiniz her silah, gün geliyor size geri çevriliyor. Anlamakta diretiyorsunuz! Artık silah satmayı durdurun! Anladık, bu işi çok iyi yapıyorsunuz!
Emperyalist fikirlerinize kılıf bulmakta güçlük çekiyorsunuz. Açgözlülüğünüzün yarattığı enkazı kaldırıyorlar ama bu esnada içinizden çıkan “aykırı” sesler geçmiş zamanlardakinden çok daha fazla. Çatırdıyorsunuz!
İllüzyonunuz bozuluyor. Bir yandan ‘çıkardığınız savaşın’ mültecilerine acıyor gibi davranıyorsunuz; diğer yandan da onları yakınınızda görmek istemiyorsunuz. Ve takındığınız bu tavır sadece mültecilerle alakalı da değil. Türkiye’yi bir “tampon” olarak görmekten vazgeçin. Biz artık yokuz. “Politik doğrucuları” sevmiyoruz. Sizi terk ediyoruz!
Çağdaş uygarlık seviyesini aşmak!
Atatürk yaşadığı dönemden bizlere bir hedefi gösterdi: “Çağdaş uygarlık seviyesini aşmayı”. Onun yolunda gidenler olarak medeniyetlere baktığımızda Avrupa toplumunun yeterince “Çağdaş” olduğu fikrini eskisi kadar savunmuyoruz. Bugün ‘Doğu’ toplumu sizlerden daha insancıl. Gogol’un Palto’su hala aramızda bir hayalet gibi dolaşıyor. Avrupa ise sömürü ve yalanlarla varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bu oyun daha fazla süremez! Game Over!
Bizim dilimizde bir deyim vardır. “Olmayacak duaya amin dememek” diye. Allah’la bile aramızda pragmatist bir yaklaşımımız vardır. Peki “Siz bize ne vaad ediyorsunuz?” Ülkemizdeki ayrılıkçı hareketleri destekleyerek bizi içten fethetmeyi mi? Demokrasiye karşı işlenmiş darbe suçunu görmezden gelmeyi mi? Mülteciler için maddi yardım karşılığında vizesiz geçiş mi? Bu toprakların gerçek sahiplerini inkar etmeyi mi? Yanılıyorsunuz! Bize ‘insanca’ vaatlerle gelmeniz gerekiyor. Beceremiyorsunuz!
Bizler kokoreç yemeye devam ediyoruz. Ve “kokoreç’in “refah seviyesi” ile arasında bir bağlantı olmadığını artık görebiliyoruz. 63 yılından beri sizlerle bir ilişkimiz var. Benim babam da 60 yılında doğmuş. Aramızdaki ilişki babamdan büyük değil. Ve babam da artık sizi eskisi kadar sevmiyor.
Size de tavsiyemiz bundan sonra ‘suçluları” sevmek yerine çıkardığınız savaşın ‘mültecilerini’ sevin!
Demokrasiyi siz buldunuz, onu korumak ve yüceltmek ise bizim işimizmiş!
Avrupa Birliğine Hayır!
Yaşasın #Trexit!