ABD bugüne kadar başta Ortadoğu’da olmak üzere dünyanın çok çeşitli yerlerinde çeşitli şekillerde istemediği ülke liderlerini koltuğundan indirdi. ABD, dış istihbarat örgütü CIA aracılığı ile istediğini Türkiye’de gerçekleştirdi. ABD, daha önce Menderes’e, Demirel’e Ecevit’e yapılan darbeyi şimdi AKP’ye yapmak istiyor!..
Peki ABD Türkiye’de nasıl darbe yapar?
Olayları özetin özeti olarak vererek sömürgeci, emperyalist Amerika’nın Türkiye’de ne yaptığını anlatmaya çalışalım…
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki dünyanın en önemli aktörü bugün Amerika Birleşik Devletleri’dir. Ortadoğu’da olan her bir olaydan haberi vardır ve burada çoğu şeyi kendisi şekillendirir.
Bunu nasıl gerçekleştirir?
Askeri darbelerle, yaptığı ortak askeri antlaşmalarla veya gelişmeye çalışan ülkelere (sözde) ekonomik kaynak sağlayarak… Yani borçlandırarak. İşte o noktada bir tuzağın içerisine sokarak sizi geliştirmez, ‘gelişmekte (!) olan ülke’ olarak hayatına devam ettirir.
Bunu nasıl yapar?
Yeri geldiğinde doğrudan size borç verir yeri geldiğinde ise Dünya Bankası, IMF, AID (Uluslararası Kalkınma Ajansı) gibi kuruluşlarla sizin ülkenize çöker ve borç batağında sizi kıvrandırır. Yaptığınız anlaşmalarla da ABD’nin sözünden çıkamaz ve ülke olarak onun boyunduruğu altında yaşarsınız.
ABD, sağ muhafazakar partilerin daima yanında olmuştur. Çünkü Amerika’nın sol düşünceye, ufku geniş bir özgürlükçü anlayışa, devrimsel ulusal hareketlere karşı bir alerjisi vardır!
Amerika’nın Türkiye’de en sevdiği devlet adamları da Adnan Menderes, Turgut Özal olmuştur, zaman zaman çok sevmese de Süleyman Demirel‘e fırsatlar vermiştir. Demirel o yüzden “Altı kere gittim yedi kere geldim” demiştir…
ABD, CIA raporunda Turgut Özal için şöyle bir tanımlama yapar: Gelmiş geçmiş en Amerikan yanlısı Türk lideri.
Neden bu isimler? Çünkü bu isimler özel teşebbüsü desteklemiş, serbest piyasa ekonomisi ile Türkiye’nin geleceğini şekillendirmişlerdir. Bir anlamda uluslararası şirketlerin Türkiye’ye yerleşmesine imkan sağlamışlardır.
Eğer bu tür şirketlerin önünü açarsanız Amerika da sizi sever. AKP de yıllarca yaptığı özelleştirmelerle ABD’nin istediği şekilde oyuna yön vermiştir…
Amerika istediği zaman da oynadığı oyunun oyuncusunu değiştirebilir. Ortadoğu’da bunu yaptığı gibi Türkiye’de de bunu çok kez gerçekleştirmiştir.
Türkiye’de darbeler nasıl yapıldı?
1958 ekonomik krizi Adnan Menderes’i boğmuş, 1959 yılında enflasyon yüzde 208 olmuş ve Menderes, ABD’den sanayileşme kredisi talebinde bulunmuş alamayınca yönünü Sovyetlere dönünce kendi ipini çekmiş oldu. İlginç olan şu ki Menderes, ABD’den kredi alamadı; ancak darbeden hemen sonra askeri rejim, bazı askerlerin emekliliği için Amerika’dan 12 milyon dolar alabildi…
1964 yılında ise İsmet İnönü’nün TIME Dergisine verdiği “Yeni şartlarla yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünyada yerini bulur” demeci ve Kıbrıs harekatı düşüncesi nedeniyle ABD tarafından o ünlü ‘Johnson Mektubu‘ Türkiye’nin önüne getirildi.
Süleyman Demirel, 7 büyük sanayi tesisini kurmak için Sovyetlere başvurunca 12 Mart Muhtırası geldi…
1980 darbesine giderken sağcı Demirel’in yerini ABD’ye yakınlık duyan sağcı Özal alacaktı. Kendisine yapılan 1980 darbesini Demirel bile anlamamıştı. Artık Amerika’nın Türkiye’deki yeni adamı Özal olacaktı.
1974 yılında Bülent Ecevit’in ABD’ye rağmen yaptığı Kıbrıs Harekatı ve haşhaş ekimi; Ecevit’i, Türkiye’de “Karaoğlan” lakabı ile buluşturdu, ancak Ecevit, ABD tarafından sevilmeyen adam oldu.
Ecevit’e sayısız suikast girişimi oldu ama bir tanesi çok ilginçti. 1977 yılında Türkiye yeni bir seçime giderken İzmir’e seçim çalışmaları için giden Ecevit’e kurşun sıkılmış, Ecevit’e isabet etmeyen kurşun arkada bulunan Mehmet İsvan’ı bulmuştu. Yapılan incelemeler sonucunda suikasti gerçekleştirmeye çalışan kişinin bir polis memuru olduğu ve kurşunun, Türkiye’de sadece 3 tane olan silahtan biri olduğu ve bu silahın da Özel Harp Dairesi’ne ait olduğu ortaya çıkmıştı. Türkiye’de de bu tür kurumların CIA tarafından örgütlendiği belirtildiğinde olayı gerçekleştirmek isteyenin kim olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bülent Ecevit’e bu ne ilk oldu ne de son…
1999 yılının Şubat ayında Abdullah Öcalan Türkiye’ye iade edilirken Amerika, Türkiye’de yeni bir oyuna hazırlanıyordu. Öcalan, Türkiye’ye verilirken Amerika, Türkiye’den Fethullah Gülen’i alıyordu. Yeni oyunun aktörlerinden biri Fethullah Gülen’di. CIA’ci Graham Fuller’in projesi olan “Ilımlı İslam” devreye sokulacaktı artık. Dini önder Gülen olurken siyasi ayağını da AKP oluşturacaktı. Hatta Fuller, açık açık “ABD, AKP ve Gülen’i desteklemelidir” diye yazı yazmıştı…
Kısa süreliğine de olsa ABD tarafından sevilmeyen Bülent Ecevit ekonomik krize kadar başbakanlık yapacaktı…
AKP’nin çıkışına en büyük desteği 1989 – 1991 yıllarında ABD’nin Türkiye Büyükelçisi olan Morton Abramowitz vermiştir. Bunun yanında AKP iktidara gelmeden önce CIA görevlisi Kenny Bob gibi isimlerle de görüşülmüştü…
2002 yılında iktidara gelen AKP iktidarı 14 yıl boyunca gerek Bush ile gerek Obama ile dış politikada oldukça iyi pozlar verdi. AKP iktidarı her sıkıştığında ABD, AKP’ye ciddi şekilde yardımda bulundu, destek oldu.
AKP ekonomik olarak Turgut Özal’ın, daha doğrusu Amerika Birleşik Devletleri’nin çizdiği yolda ilerleme kaydetti. Şimdi ise Amerika yeni bir projenin peşinde…
Nedir o?
“AKP’yi devirmek!”
ABD ile AKP’nin ilişkisi şu an sürüncemede ilerlemektedir; ancak ABD’nin AKP üzerinden çıkarları son buldu. O yüzden ABD artık Türkiye’de yeni bir oyun kurucu, yeni bir yüz, yeni bir siyasi aktör arıyor. O oyun kurucusunu bulduğunda da getirdiği AKP’yi geri götürecek.
Hatırlanacağı üzere 2013 yılının Aralık ayında ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin AKP için (kabul etmediği) sözleri yansıdı basına: “Bundan sonra bir imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz!”.
Dar boğaz
2013 yılından bugüne baktığınızda Türkiye’nin dış politikada, iç siyasette, ekonomide nasıl bir dar boğaza çekildiğini görmektesiniz. Gerek Amerika üzerinden gelen politik yansımalar, gerekse, özellikle son zamanlarda AB tarafından Türkiye’ye karşı izlenen siyaset, AKP’ye karşı üretilen politikaların daha da güçlü hale geldiğini göstermektedir.
Son zamanlarda Suriye konusunda sık sık bir araya gelen Türk ve Rus yetkililerin vermiş olduğu fotoğraf, bunun yanında geçtiğimiz ay Rusya Genelkurmay Başkanı ile Hulisi Akar’ın bir araya gelmesi de eminim Beyaz Saray’ı oldukça rahatsız etti.
ABD birini istemiyorsa o ülkede kaos yaratır. Olmadıysa terör eylemleri gerçekleştirir. Yeterli değilse askeri darbe yapar. Başarılı olamazsa (daha sonra düzeltmesi zor olsa da) ekonomik krize götürür. Ekonomik ambargolar uygular, siyasi kargaşa çıkarır. O da olmazsa nihai sonuca ulaşmak için suikast planlarını devreye sokar. Ama istediğine de (biz istemesek de) eninde sonunda ulaşır.