Bulaşıcı hastalıklar arasında ilk sıralarda yer alan HIV dünyada ve Türkiye’de hızla yayılmaya devam ediyor.
HIV ve AIDS nedir? Nasıl bulaşır? Belirtileri ve tedavi şekilleri nelerdir?
Geçtiğimiz yıllarda toplumun marjinal kesimlerini etkilediği algısı olan HIV, dikkat edilmediği takdirde herkesi etkileyebiliyor. Gelişen teknoloji ve günümüzdeki tedavi olanakları ile HIV infeksiyonu kronik bir hastalık olarak tanımlanıyor.
HIV infeksiyonu tedavi edilmediği takdirde bağışıklık sisteminin ciddi bir şekilde baskılayarak, AIDS’e (Edinsel İmmun Yetmezlik Sendromu) evresine ilerleyebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. M. Servet Alan, “HIV, AIDS ve korunma yolları ” hakkında bilgi verdi.
1980’lerin başında Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk olarak homoseksüel erkeklerde bağışıklık yetmezliğine bağlı bir kanser türü ve akciğer iltihabının daha sık görüldüğü saptanmıştır.
Daha sonra kadın ve çocuklarda da görüldüğü dikkat çekmiştir. Bununla birlikte kan ve kan ürünü verilenler, damar içi uyuşturucu kullanıcıları ve bunların cinsel eşlerinde de benzer tablolar görülmüştür. . 1983 yılında başışıklık sitemini baskılayan HIV (Human Immunodeficiency Virus / İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü) tanımlanmıştır. 2015 yılı sonunda tüm dünyada 36.7 milyon insanın HIV ile yaşadığı tahmin ediliyor. Bunların %60’ı durumundan haberdar değildir. 2016 yılı sonunda dünyada 18.2 milyon kişi HIV tedavisi almaktadır. Her yıl saptanan yeni olgu sayısı 2001 yılında 3 milyon iken, 2010 yılından sonra her yıl 1.9 milyon yeni HIV infeksiyonu görülmektedir.
HIV nasil bulaşır?
HIV bulaşma yolları şunlardır:
- Cinsel ilişki: HIV enfeksiyonunun en yaygın bulaşma şeklidir. Korunmasız anal ve vajinal cinsel ilişkisırasında virüs vücuda girebilir. Heteroseksüel, homoseksüel, biseksüel her tip ilişki ile HIV bulaşabilmektedir.
- Kan ve kan ürünleri: İçinde virüs bulunan kan veya kan ürünlerinin nakli ya da doku ve organ nakilleriyle bulaşma olabilmektedir.
- Anneden bebeğe: Gerekli önlemler alınmadığı takdirde geçiş riski % 20-30’dur. Ancak HIV pozitif anne gebeliği süresince de tedavi almaya devam ederse bu oran %0i5’in altına kadar düşürülebilmektedir. HIV pozitif gebenin doğumu sezaryen ile yapılmalıdır. Bebeğin doğumdan sonra belli süre tedavi alması, hekim kontrolü altında olması gerekmektedir. Emzirme ile HIV bebeğe bulaşabileceğinden, anne bebeğini emzirmemelidir.
HIV, tokalaşma, öpüşme, sarılma, aynı ortamda bulunma, beraber çalışma, aynı kaptan yeme, – içme, giysilerin ortak kullanımı, aynı tuvalet – havuz – banyonun kullanımı, sivrisinek ve böcek sokmaları vb. gibi sosyal hayattaki ilişkiler ile bulaşmaz.
Eğer HIV pozitif bir kişi ile bulaşmaya neden olabilecek bir temas gerçekleşmişse (korunmasız cinsel temas veya kan bulaşıolan bir yaralanma gibi) koruyucu önlem alınması ve takip için, vakit kaybetmeden bir infeksiyon hastalıkları uzmanına başvurması gerekmektedir. Doğurganlık çağındaki tüm kadınların HIV ve AIDS konusunda bilgilendirilmesi ve gerekiyorsa test yapılması önerilmektedir. Eğer hamile kişi HIV ile enfekteyse , ilaç tedavisi verilerek bebeğe bulaşma önlenebilir. Anne ve bebek gebelik sırasında ve doğum sonrasında takip edilmelidir.
Aynı tabaktan yemekle bulaşmaz…
Cinsel temas sırasında prezervatif kullanmak bulaşma riskini ortadan kaldırır. Kan ve kan ürünleri HIV, hepatit B, hepatit C ve frengi için test edilmektedir. HIV ile etkin mücadele için damar içi uyuşturucu kullanımının mutlaka önlenmesi gerekmektedir. Sağlık personelinin her hastayı infekte kabul ederek koruyucu malzeme (eldiven vb.) kullanması önemlidir.
Yanak yanağa veya dil teması öpüşmek, tokalaşmak, işyerinde aynı ortamda çalışmak, aynı telefonu, aynı bardağı, çatal ve bıçağı kullanmak, sivrisinek ve böcekler bulaşmaya neden olmaz. Diş fırçası ve traş bıçakları zaten ortak kullanılmaması gereken kişisel malzemelerdir. HIV hava yolu ile de bulaşmamaktadır.
Grip gibi ortaya çıkarak uzun süre sessiz kalabilir
HIV infeksiyonu bulaşma sonrasında gribal bir infeksiyon gibi belirti verebilir ve daha sonra yıllar süren bir sessiz döneme girmektedir. Bu uzun dönemde virüs vücutta varlığını sürdürmektedir. Bağışıklık sistemi ile virüs arasında mücadele sürmektedir. Eğer virüse etkili tedavi başlanmazsa, 10 yılı aşabilen bir süre sonunda bağışıklık sisteminde yetersizlik ortaya çıkmaya başlar.
Kandaki virüs miktarı artar, bağışıklık sisteminin bazı hücrelerinin miktarında azalma ve bağışıklık sistemi işlevlerinde bozulma yaşanmaktadır. Bunun sonucunda, ağızda yaygın, tekrarlayan pamukçuk, uzun süreli ishaller gibi infeksiyonlarda artış görülmektedir. Normalde seyrek görülen, ağır seyredebilen bazı infeksiyon hastalıkları bu hastalarda daha sık görülür ve daha ağır seyreder. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde bazı kanser türleri de bu hastalarda daha sık görülür.
Bir ömür HIV ile geçebilir
HIV’i tespit etmek için genellikle ELISA yöntemiyle çalışılan testikullanılmaktadır. Testin pozitif bulunması durumunda doğrulama testli(Western Blot) uygulanmaktadır. Virüsün genetik maddesinin varlığını ve miktarını saptayan testler (HIV-RNA viral yük) hem özel durumlarda tanıda yardımcı olarak, hem de tedavinin ve ilaçların etkinliğinin izlenmesinde kullanılmaktadır.
HIV’in genetik maddesinde ilaç direncini gösteren bazı bölgelerin araştırılması tedavinin yönetiminde yardımcı olmaktadır. Günümüzde kullanılan bir kaç ilaç içeren tedaviler kandaki virüs miktarını çok azaltmakta /etkisiz hale getirmekte ve bağışıklık sisteminin uzun süre korunmasını sağlayabilmektedir.
Bu aynı zamanda HIV’i başkalarına bulaşma olasılığını da ortadan kaldırmaktadır. Fakat ilaç tedavisi ile HIV infeksiyonunun tamamen ortadan kaldırılması heniz mümkün değildir. Bu ilaçların ömür boyu kullanılması gereklidir. Her ne kadar HIV aşısı için araştırmalar sürse de henüz aşı bulunmamaktadır.
Yeni tedavilerle AIDS hastası tüm hayallerini gerçekleştirebilir!
- Bir hapta birden fazla ilaç: Hastalık ile mücadelenin ilk yıllarında, yan etkilerin fazla olduğu çok sayıda ilaç kullanılıyordu. Oysa günümüzde yeni ilaçlar geliştirildi ve yan etkileri oldukça kontrol altına alındı. Tek bir hapla birden fazla ilacı aynı anda alarak, üstelik hayatı etkileyen yan etkileri olmadan bir HIV pozitif birey yaşamına devam edebiliyor.
Öldürücü değil kronik hastalık: HIV/AIDS günümüzde ölümcül olmaktan çıkıp kronik bir hastalık halini aldı. Bilinçli bir HIV pozitif, ilaçlarını atlamadan kullanarak, yaşamını gerçekleştirmek istediği tüm hayalleri ve planlarını uygulayarak geçirebilir.
HIV tedavisinde yeni ilaçlar geliştirilme yolu açılacak
Proje kapsamında, Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü bünyesindeki Post-translasyonel Modifikasyonlar Araştırma Laboratuvarı olarak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Fehmi Tabak ve Doç. Dr. Birgül Mete ile de işbirliği içinde çalışacaklarını belirten Şahin, projenin hedeflerine dair ise şu bilgileri verdi:
“Vücudumuzda hücreleri oluşturan binlerce farklı işlevde protein mevcuttur. Hastalıklar bu proteinlerin bir veya birkaçının işlevinin bozulmasıyla ortaya çıkar. Bu işlevler genetik nedenlerle bozulabildiği gibi enfeksiyonlar sonucu da bozulabilir. Proteinlerin işlevlerinin kontrol edilmesi bu nedenle çok önemlidir. Bu bağlamda, SUMO (small ubiquitin-like modifier) proteini, yaşamımız için çok gerekli olan ve hücre içindeki başka proteinlere bağlanarak onların fonksiyonunu kontrol eden bir proteindir. 2014 yılında Fransa’da yayımladığımız bir makalede bu proteinin hücrenin patojenlere karşı doğuştan gelen bağışıklığı için büyük önem taşıdığını gösterdik. Bağışıklık için bu kadar önemli olduğu için, patojenler bu proteini yok etmeye çalışıyorlar. Biz bahsi geçen projemizde enfekte olmuş bireylerde HIV’in SUMO proteinini yok edip etmeyeceğini incelemeyi amaçlıyoruz. Eğer yok etmeye çalışırsa, işlemi tersine çevirmek veya engellemek adına, bu alanda var olan ilaç repertuarına yeni bir ilaç eklemek yönünde çalışmalarımızı sürdüreceğiz”.