Asgari ücrete zam yüzde ‘0’ olmalı!

Asgari ücrete zam yüzde ‘0’ olmalı! Ne garip bir ülkede yaşıyoruz… Ekonomi altüst olmuş, ülke başkanlığı tartışıyor…

Asgari ücrete zam yüzde '0' olmalı!

Asgari ücrete zam yüzde ‘0’ olmalı!

Bu ülkenin ekonomisi adam olmaz! 1980 öncesinde de, 2001 ekonomik krizinde de, bugün de değişen bir şey yok! Ezilen yine emekçi, ezilen yine mazlum halk, ezilen yine Türk vatandaşı!

Ne garip bir ülkede yaşıyoruz…


Ekonomi altüst olmuş, ülke başkanlığı tartışıyor…

Suriye’de Türk askeri şehitler veriyor, “partili cumhurbaşkanlığı mı?” diyoruz…

Bu ülkede bir zamanlar “70 sente muhtacız” diyen ülke yöneticileri oldu. Türkiye acınası haller yaşadı diyebiliriz. Özellikle 1980 Darbesi öncesi 1975 ile 80 arası ABD’nin Türkiye’ye karşı koyduğu ambargo ne Bülent Ecevit’i ne de Süleyman Demirel’i iktidarda tutabilmişti…

Gaz kuyruğu, ekmek kuyruğu, yağ kuyruğu derken ülke ekonomik olarak bir buhrana uğramıştı. Karaborsa alıp başını gitmişti…

Hatta şu anki iktidar partisi, geçmişte yaptığı mitinglerde “benim vatandaşımı ekmek karnelerine muhtaç ettiler” diye geçmiş parti yöneticilerini eleştirdi…

Bu ülke bugüne kadar gerek siyasal gerekse ekonomik çerçevede birçok noktada derinden vuruldu, acılar çekti…

Ülkenin dününü eleştirenler maalesef bugününü görmezden geliyorlar…

2001 ekonomi krizini hatırlayın, ülkeden çıkan sıcak para ülkenin ekonomisini altüst etmiş, enflasyon bir gecede fırlamış, dolar yürümüş gitmişti…

Dönemin başbakanı Ecevit’e, elinde yazar kasa bulunan ve başbakanlık binasına o yazar kasa ile nasıl girdiği (!) belli olmayan bir vatandaşın yazar kasayı Ecevit’e doğru fırlattığı o günler…

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Ecevit’in önüne anayasa kitapçığının fırlatıldığı o yıllar…

Peki o günden bugüne değişen ne?

Değişen bir şey yok!

O gün anayasa kitapçığı fırlatıldı, ekonomi fırladı…

Bugün başkanlık, anayasa, OHAL derken dolar fırladı…

2001 yılından sonra AKP’nin iktidara gelmesi ile birlikte Türk Devleti tarihinde görülmemiş bir özelleştirme politikası yaşadı ve akla ne geldiyse satıldı. İşte şimdi de o satılanlar bitince artık son durağa doğru hızla ilerliyoruz…

Bunu engellemek için de bizim Türk insanı bir kampanyayla dolar bozdurmaya başladı.


Bu neye benzemektedir?

Batmak üzere olan büyük bir geminin kıç noktası kalkmaya başlamış ve bu gemideki mürettebatın elindeki kovalarla gemiden su boşaltmasına benzemektedir. Türkiye’nin şu anki tablosu da budur!

Bunun en önemli kanıtını yani bu ekonomik kara tabloyu, işverenler bilerek veya bilmeyerek açık ve net bir şekilde ortaya çıkardı…

Bugünlerde işçiler ile işverenler arasında bir asgari ücret zam pazarlığı başladı…

İşverenler ülkenin ne noktada olduğunu gözler önüne serdi!

Ne diyor şimdi bu adamlar?

“Asgari ücrete bu dönemde de zam olmasın; olmasın ki bizler de istihdam sorunu yaratmayalım!”

“Hatta zam % 0 olsun” dediler…

Açık seçik işçiler ekonomik olarak tehdit edildiler.

“Eğer bizden zam isterseniz, biz de işçi çıkartırız!”

1980 öncesinde de 2001 krizinde de bugün de aynı ekonomik sorunlar baş gösteriyor, olan yine mazlum, gariban, emekçi gruplara oluyor…

Patron jipine binmek için emek sömürüyor, yalan söylüyor; işçi karnını doyurmak için asgari ücret ne olacak diyor!

O yüzden;

Bu ülkede iktidara yakın bir iş adamıysanız verginiz bir kalemde silinir!

Bu ülkede iktidara yakınsanız işiniz sağlamdır!

Bu ülkede iktidara yakınsanız statü alır, bol para kazanırsınız!


Ama bu ülkede işçiyseniz avucunuzu yalarsınız!

Dolar artışının psikolojik etkisi: Bazı döviz işlemleri yasaklanmalı

Türkiye için toparlanma zamanı: 2017’de ekonomiyi ne bekliyor?


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…