Ülkemizde konuşulan en önemli konulardan biri eğitim sistemimizdir. Herkesin kendine göre bir yol ile eleştirdiği eğitim sistemimizde başarımızın dünya genelinde düşük bir seviyede kaldığını görebiliriz. Dünya çapında yapılan öğrenci değerlendirmelerinde ise Finlandiya zirveyi uzun yıllardır bırakmayan bir ülkedir. Peki Finlandiya’nın sırrı nedir? Öğrencilerinin başarısını zirveye çıkartmayı nasıl başarmıştır?
Öğrenci odaklı eğitim
Finlandiya tarafından sunulan ilk şart öğrencilerin merkeze alınmasıdır. Her konuda öğrencilerin doğal olarak çocukların ve gençlerin ihtiyaçlarını önemsiyorlar. Okul saatleri, yemek planı, okul bahçeleri, ders işleniş biçimleri gibi birçok konuda öğrencilerin ihtiyaçları ön plana alınmaktadır.
Okulların yöneticileri ve ülkenin eğitimden sorumlu bakanı okulların fiziki olarak yapılanması sırasında öğrencilere kulak verildiğini belirtiyor. Aynı zamanda ders saatlerinde ve ödev kavramında da karar verilirken çocukların, gençlerin fiziksel ve psikolojik durumları gözden geçiriliyor.
Peki, öğrenci odaklı bir eğitim ile Finlandiya, nasıl büyük başarıya erişmiş? Hemen göz atalım:
Ödev ve sınav yok
Evet, yanlış okumadınız. Bizim ülkemizde olmadığında öğretmenlerin zan altında bırakıldığı ödev kavramı Finlandiya için önemli değil ve hiçbir öğrenciye ödev verilmiyor.
Sınavın öğrencileri sadece mukayese ettiğini ve eğitimin temel kavramı olan merakı öldürdüğünü savunan Finlandiya eğitimcileri öğrenciler okula başladıktan sonraki en az 6 yıl boyunca sınav uygulaması yapmıyorlar.
Sadece görerek, yaşayarak, merak ederek öğrenmenin tadını çıkarmalarını istiyorlar. 6 yıl sınavsız ve stressiz bir okul düzeni içinde öğrencilerin sınıf içinde susturulması da yasak.
Evet, öğrenciler soru sormalı, merak etmeli, keşfetmeli. Öğretmenler bu ülkede eğer kendi sınıfındaki çocukları konuşturamıyorsa gözlem altına alınıyor.
Öğrencilerin ilk olarak teste tabi tutuldukları yaş sınırı ise 16. Bu yaş döneminden sonra da meslek tercihlerine giden kapının açıldığını görebiliyoruz.
Sıralama yok, öğrencilerin hepsi eşit
Ülkemizde sıklıkla karşılaştığımız deneme sınavları bu ülkede tabi ki bulunmuyor. Ve öğrenciler de kıyas yapılmadığı için her zaman aynı sınıflarda ve aynı ortamlarda ders alabiliyorlar. Bu şekilde kendilerine güveni artan her bir öğrenci okula daha çok bağlanıyor.
Okul sorumluluğunu taşımayı öğrenerek geleceği için planlar yapmaya başlıyor. Dershane, etüt merkezi, özel ders takviyesi gibi zorlama ve ekstra eğitimler bu ülkede anılmıyor bile. Çünkü öğrencilerin derslere boğulmasını değil, oyunlara dalıp çocukluğunu yaşamasını istiyor yetkililer.
Ders saati ortalaması 4 saat
Günümüzde okulların en az 7 saat ders yaptığını düşünürsek Finlandiya eğitimindeki 4 saat uygulaması bize çok ters gelecektir. Ancak bu ülkedeki her çocuk ve genç 4 saatlik süre içinde Avrupa çapında verilen her eğitimi kavrayıp öğrenebiliyor.
En önemlisi de çocuklar ekstra dersler ve uzun süreli sınavlar ile sınanmıyor. Sonuç olarak da ülkenin %66’lık bir kısmı üniversite eğitimine devam edip yükselebiliyorlar. İlk başta rakam az gibi görünse de bu yüzdelik Avrupa çapındaki en yüksek değer diyebiliriz.
Günde 75 dakika teneffüs
“4 saatlik okula 75 dakika teneffüs mü olurmuş” demeyin. Finlandiya bu konuda oldukça iyimser ve esnek davranarak çocukların bahçede, yemekhanede ve toplum içinde vakit geçirmesine çok önem vermektedir.
Sonuç olarak arkadaşları ile sosyal bir ortam kurabilen, girişken, sorumluluk sahibi, psikolojik olarak sağlıklı ve bilinçli bir nesil yetişmektedir.
Öğretmenlerin hepsi yüksek lisanslı
Eğitimin temel yapı taşının öğretmenler olduğunu düşünen Finlandiya, her öğretmeninde belli şartlar aramaktadır ve tüm öğretmenlerin yüksek lisansa sahip olduklarını görebilmekteyiz. Aynı zamanda her öğretmen haftada 2 saatlik hizmetiçi eğitim almak ile sorumlular ve bu eğitimlere katılmak zorundalar.
Bu şekilde öğrenemeyen düşük kapasiteli öğrenciler yerine öğretme kalitesi yüksek öğretmenler ortaya çıkmaktadır. Yani başarısız öğrenci kavramını kullanmayan eğitim sistemi, öğretmenlerini de çok kıymetli görmektedir.
Bir diğer detay ise üniversite mezuniyet ortalamalarına bakılarak öğretmen seçilmesidir. En iyi yüzde onu içinde sayılan öğretmenlerin okullarda çalıştırılmasına izin verilmektedir. Hatta 3 aşamalı bir sınavdan geçerek öğretmen olmalarına karar verilmektedir.
Öğretmenlerin maaşları da başarılarına oranla oldukça yüksek. Öğretmenlerin toplum içindeki statüleri bir doktor ya da avukattan farksız değil. Meslek karşılaştırması ve derecelendirmesi bu ülkede yok.
Ağır müfredat ve kalın kitaplar yok
Belki de bir ülkenin eğitim sistemini en karmaşık noktaya getiren unsur müfredattır. Ağır ve karmaşık bir müfredat ile savaştığımız bu ülkemizde öğrencilerin en büyük sıkıntısı dersleri anlamamak ve konuları birbirine karıştırmaktır.
Finlandiya da ise böyle bir sorun yok. Çünkü müfredat genel hatlar ile konuları öğretmekten ibaret. Aynı zamanda öğretmenlerin kendi dersleri için kitap seçmelerine izin veriliyor ve yine de kitaptan çok fazla ders işlenmiyor. Amaç kafayı çok bilgi ile boşuna doldurmak değil, temelde yaşayarak bir konuyu öğretebilmek.
Tekdüze eğitim yok
Alışık olduğumuz klasik sıralar, tahtalar, küçük okul bahçelerini bu ülkede görmemiz neredeyse imkansız. Her sınıf, öğrencilerin rahatlıkla hareket edebileceği kadar büyük ama eşyalar ile kaplanmıyor.
Oyuncaklar, bilim malzemeleri, puf koltuklar, yuvarlak masa ve sandalyeler. Aslında bu düzen bizim ülkemizde ana okullarında kullanılıyor. Ve farkında mısınız? Öğrenciler ana okulu zamanlarında daha meraklı ve okula gitmeye isteklidir.
Öğretmenlerin en büyük isteği “mutluluk”
Öğretmenler hangi branşta eğitim verirse versinler ilk hedeflerinin öğrencilerinin mutluluğunu sağlamak olduğunu ifade ediyorlar. Matematik öğretmenleri bile yaşayarak öğrenmelerinden yana.
Temelde Finlandiya eğitimi hayatı uygulayarak öğrenme üzerine kurulmuş ve mutlu olduktan sonra merak ile gerçek öğrenmenin geleceğine inanıyorlar. Görüldüğü gibi Dünya sıralamasında 1 numara oldukları için de bu inanışlarında haklılar.
Tek düze eğitime hayır diyen, her konuda öğrencilerin sesini duyan, merak ile gerçek öğrenme yöntemlerini kullanan, sınava ve mukayeseye dur diyen gerçek bir eğitim sisteminden bahsediyoruz.
Türkiye olarak hangi konumdayız ve neler yapabiliriz?
Açıkladığımız Finlandiya eğitim sistemi dünya sıralamasında en başarılı öğrenci yetiştiren bir ülkenin düzenidir. Başarı kelimesinin ne demek olduğunu bilen ve uygulayan bir düzenden bahsedebiliriz.
Hemen akıllara gelecek olan nüfus kavramı hakkındaki karşıt görüşlere şu şekilde bir soru sormak isteriz: Ana okulu yıllarında da öğrenciler kalabalık bir sınıfta ders işliyorlar ama temel konu merak etmeleridir. O zaman ilk olarak öğrencilere korku ile değil merak duygusu ile bilgi edindirmeye çalışsak gerçek başarıyı ucundan da olsa yakalayamaz mıyız?
Evet, kalabalık bir ülkeyiz ama istersek yeni düzenlemeler ile eğitimde iyileştirmeler yapabiliriz.
Finlandiya ile Türkiye arasındaki eğitim sistemi için küçük bir karşılaştırma yapalım:
1- Türkiye için oyun gereksiz bir kavramdır. Finlandiya için vazgeçilmez bir merak dürtüsüdür.
2- İlkokul yıllarında bile akıl almaz derecede zor konular ile çocuklarımız boğuşur. Onlarda ise genel çizgiler ile konular öğretilir.
3- Sınavlar daha 1. sınıfta başlarken bizde, Finlandiya için 16 yaşına kadar sınav uygulaması yoktur.
4- Çocuklar not ve şiddet korkusu ile okula gidip eğitim alırken onların ülkesindeki temel dürtü merak ve mutluluktur.
5- Türkiye’de sözleşmeli öğretmen kontenjanı çok yüksekken, Finlandiya’da her öğretmen yüksek lisanslı olmak zorundadır ve herkes orada kendi mesleğini yapar.
6- Teneffüs süreleri şu anda bile kısaltılmaya çalışırken, onlar 75 dakikalık günlük teneffüs limiti belirlemiştir.
7- Okul saatlerimiz en az 7-8 saat iken, onlarda 4 saatlik dersler başarılı bir eğitim için yeterlidir.
8- Bizde öğrencilerin konuşması ve kendini ifade etmesi yasak iken Finlandiya’nın en çok dinlediği kesim öğrencilerdir.
9- Ödevler ve ağır sınavlar yüzünden ailelerde sorunlar yaşanırken burada, Finlandiya’da ödev ve sınav stresi olmadığı için mutlu çocuklar yetişmektedir.
Anlaşılacağı üzere nüfus da bir yere kadar ülkedeki eğitim sistemine bazı müdahaleler yapılması için bahane olarak sunulabilir. Ve biliyoruz ki hiçbir değerli öğretmenimizin bu sisteme etkisi yoktur. Onlar da istenen zoraki kurallara uymak ile yükümlüdür. Hatta birçok öğretmen de bu düzenden memnun değildir.
Ve farkındayız sistemimizdeki geçmiş yılların kalıntılarını temizlemek o kadar da basit değil. Ancak küçük dokunuşlar ile mutlu bir nesil yetiştirmek hiç de zor değil.
Nasıl mı? Ödevleri azaltarak, ekstra ders takviyelerini indirgeyerek, şiddet ve korku ile değil merak ile bilgi öğretmeye çalışarak, öğrencilerin dediklerini duyarak ve onlara değer vererek, oyun oynayıp yaşamalarına izin vererek biz de eğitim kalitemizi arttırabiliriz.