Gelecek dediğimiz “gelecek” yoksa geldi mi?

Eleco 2016 Konferansında gerçekleşen “Bilişim Sektörünün Geleceğinde Bir Ufuk Turu” panelinde bir araya gelen Türkiye’nin ileri gelen kanaat önderleri, mühendisleri gelecek konusuna açıklık getirdiler.

Gelecek dediğimiz “gelecek” yoksa geldi mi?TESİD (Türk Elektronik Sanayicileri Derneği) Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sıddık Yarman Başkanlığında gerçekleşen panelin katılımcıları ise Dr. Faruk Yarman (Savronik), Seyit Yıldırım (Aselsan), Metin Nil (Vestel), Ömer Korkut (STM).

Endüstrimiz bir tıkanmaya doğru ilerliyor… Ama…

Elektroniğin Dâhisi olarak tanınan, TESİD Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Başkanı, Müzisyen, Bilim İnsanı Prof. Dr. Sıddık Yarman, Türkiye Elektronik ve Bilişim Endüstrisi Ufuk Turu paneli açış konuşmasını yaparken “140 milyar dolara ulaşmak kolay değil, sadece mühendisler değil sanatçılar da yetiştirmeliyiz” dedi.


Leonardo Da Vinci’den Star Wars’a

YARMAN: “Şu an hepimizin cebinde olan telefonları düşünün, 80’li yıllarda hiç kimse böyle bir teknolojiden bahsedemiyorken 90 yıllarda hayatımıza bir daha hiç çıkmamak üzere girdi. Daha öncesinde hayaller kurardık, akşam eve ulaşmadan önce eşlerimize haber verebilmek için telsizler tasarlayalım hayallerinden bu noktalara geldik.

‘Gelecekte başımıza neler gelecek?’ sorusunun cevabı için sanatçılar ve film endüstrisi bizlere her zaman ilham kaynağı olmuştur. Basit bir örnek ile Star Wars’un zihinlerimizde canlandırdığı uzay ve teknoloji yelpazesi 60’lardan hatta 50’lerin sonunda itibaren bizlere kaynak oluşturuyor.

Günümüzde teknoloji, sanatın bir adım önüne geçmiş gibi görünüyor ki sanırım bu durum sanat algılarımızda bir boşluğun oluşmasına sebep oluyor. Günümüzde sadece mühendis yetiştirmekte zorlanmıyoruz… Ayrıca teknoloji ve gelişmeleri kovalayacak, eleştirel yaklaşımlarda bulunacak ve hatta günün teknolojik gelişmelerinin önüne geçerek yeni yaklaşımlar ortaya koyacak sanatçılar yetiştirmekten de uzaklaşıyoruz. Kısacası günümüzde, önümüzdeki on yıllar, yüzyıllar hakkında yeni akımlar ortaya koyabilecek yeni Leonardo Da Vinci’leri arıyoruz. Sanatçılarımız bir deniz altı çizerlerse bizler onu gerçekleştirebiliriz… Yeni bir uçak tasarımını yine mühendisler olarak bizler hayata dahil edebiliriz…”

Geleceğe yönelik üzerinde çalışması gereken en önemli 10 konu

5G ve ötesi; halen standartları belirlenmemiş ve üzerinde çalışmalar devam ediyor.

1- Her yerde fiber kablo bağlantısı; tüm cihazların birbirine bağlanabilmesi fevkalade önemli.

2- Ağ yapılarında sanallık (SDN ve NFV); Yazılımla konfigüre edilebilen networkler ve ağ fonksiyonlarının sanallaştırılması bilişim altyapılarımızı canlandıracak, esneklik kazandıracak. Bu konu diğer konularda olduğu kadar muazzam bir bilgi birikimi ihtiyacı doğuruyor.

3- Her yerde cihaz bağlantısı (IoT ve IoE); Nesnelerin interneti ve her şeyin interneti konusu hayatımıza giriş yaptı ve gelişmeye açık bir konu. Gelişmeleri takip etmeliyiz.

4- Akıllı ve zeki ağ bağlantıları ve büyük veri analizleri; Çok miktarda bilgi var, veriler çok hızlı değişiyor.Bu noktada unutmamalıyız ki; ülkemizde kavramları çok hızlı şekilde hayatımıza dahil ediyoruz ve bir o kadarda hızlı şekilde altını boşaltıyoruz. Üniversitelerimizde veri yönetimi ve veri analizi konularında eğitim verecek altyapılarımızı beslemeliyiz, özellikle olasılık ağırlıklı çalışmalara, süreç analizlerine yönelmeliyiz. Veri modellemeleri üzerine çalışmalıyız. Bu konu fizikten ve biyolojiden de etkilenerek gelişen matematik tabanlı önemli bir konudur.

5- Siber güvenlik; Bu kadar hızlı gelişen ve büyüyen bir sistemin kaçınılmaz önceliği güvenliktir.

6- Çevreye dost haberleşme; İnsan faaliyetleri tarafından ortaya çıkan iletişim faaliyetlerinin, üretilen karbon ayak izinin yaklaşık yüzde 2-4’ünden sorumlu olduğu rapor ediliyor. Elektromanyetik dalgalar ve insan üzerindeki etkisi ise derinlemesine incelenmesi gereken bir başka konu.

7- Daha da akıllı ‘Akıllı Telefonlar’ ve ağ bağlantılı sensörlerin cep telefonlarıyla kontrolü; Akıllı telefonlar daha da akıllanacak, giyilebilir teknolojiler, mobil hayat ve uygulamalar üzerinde çalışılması gereken önemli alt başlıklar.

8- Kullanıcıyla dost herkese eşit-tarafsız ağ bağlantıları ve internet yönetişimi; Ağlar geliştikçe, büyüdükçe, tarafsız ve eşit internet konusunda da etik ve hukuki açıdan üzerinde çokça tartışılmalı.

9- Moleküler haberleşme; Elektromanyetik dalgaları kullanan geleneksel iletişim sistemlerinin aksine, moleküler iletişim, biyolojik molekülleri hem taşıyıcı, hem de bilgi olarak kullanmaktadır. Geri kalınmaması gereken ve bizi geleceğe bir adım daha yaklaştıran önemli bir başlık.

10- Günümüzün kısa özeti… Elektronik endüstrimiz bir tıkanmaya doğru ilerliyor…

“14 milyar dolar üretim kapasitemiz ve 7 milyar dolar ihracatımız var. Ama bu sayılar düşüş sinyalleri veriyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri de ekran teknolojilerinde biraz geri kaldık. 25 milyar dolar iç pazar hacmimiz mevcut ve 150 bin kişi istihdam ediyoruz. Açık bir ifade ile üretimde düşüş var. Yeni teknolojilere ayak uydurmak gerek. Araştırma-geliştirme çalışmalarımız yetersiz. Tüm sektörleri besleyecek, altyapılarımızı geliştirecek, işgücü yetiştirecek eğitim sistemimiz aksak. Her şeyin eskidiği gibi eğitim ve üretim sistemlerimizde eskiyor; yenilemeliyiz, yenilenmeliyiz.”

Takvimler 2035’i gösterdiğinde nerede olacağız?

“Geleceği yakalamak için sektörde her yıl ortalama yüzde 13’lük bir büyümeyi varsayarak tüm gelişmeler çerçevesinde TESİD olarak bir gelecek projeksiyonu oluşturduk ve takvimler 2035’i gösterdiğinde sayısal olarak nerede olmalıyız dedik….

Buna göre 2035’de ülkesel olarak belirlenebilecek hedefimiz; üretim kapasitesi 143 milyar dolar, dış satışlarımız 72 milyar dolar, dış alımlarımız 146 milyar dolar, yatırım miktarımız 50 milyar dolar olmalı. Bu kadar sayısal veriye ulaşabilmek için istihdam sayımız sadece üretim sektöründe 200 bin ve hizmet sektöründe 300 bin olmalı. Toplamda 500 bin kişilik bir istihdam kapasitesine ulaşmalıyız.”

Elektronik ve Bilişim sektöründe seferberlik: Radikal yapısal reformlar

“Katma değeri yüksek çalışmalara yönelmeliyiz. Katma değer yaratmanın ve bu yolda üretimler gerçekleştirebilmenin toplam 5 fazı vardır.

İlk ve temel faz; araştırma yapabilmektir. Sosyal ve fen bilimlerinde araştırmalar gerçekleştirilmeli. Fizik, kimya, biyoloji, matematik, iktisat gibi konularda gelişmeler kaydetmeli. Sokağa inerek dünyanın tamamını bir laboratuvar olarak kullanabilmek ve veri toplamak birinci faz için kaçınılmazdır. Bu araştırma fazını gerçekleştiremezseniz, teknoloji sahibi olmanız imkânsızlaşır.


İkinci aşamada; ürünlere esas olan ana teknolojileri üretmek vardır. Örneğin sağlık sektörü için görüntüleme sistemleri üretebilmek bu aşama için somut bir örnektir.

Üçüncü aşamada; ana parçaları oluşturan alt bileşenleri üretebilmek vardır. Bir tomografi cihazını oluşturan alt parçaları üretebilmeliyiz. Ana makinayı, cihazı, ürünü oluşturan alt parçaları üretebilmeliyiz.

Dördüncü aşamada; bu üretim teknolojilerine sahip olabilmek ve yönetebilmek yatar. Geliştirilen, üretilen teknolojinin katma değer sağlayabilmesi bu fazı oluşturur. Örneğin radar teknolojilerini ileri gözetlemenin ötesine taşıyarak güncel ulaşım teknolojilerine entegre edebilmek, araç kazalarını önleyici sistemler geliştirebilmek bu fazın temel amacıdır.

Beşinci ve son aşamada ise; ‘girişimcilik’ vardır. Tüm bu fazları ticarileştirebilmelisiniz. Ürettiğiniz katma değer tanıtılamıyorsa, satılamıyorsa, faydalı ürün olan piyasaya giremiyorsa kıymetini yitirir.”

Seferberliğin gerekleri

“Doğrudan Gerekler; hedefe dönük kaliteli insan kaynaklarına önem vermeliyiz. Düzenli ve iş yeri temelli eğitimlerimizi geliştirmeliyiz. Uygun doğal kaynaklarımızı etkili şekilde kullanmalıyız. Geliştirme ve üretim için uygun teknoloji birikimi oluşturmalı ve bu çalışmalar için yeterli finansal kaynaklara yönelmeliyiz.

Küresel dolaylı gerekler için siyasi, askeri ve ekonomik iş birliklerimizi geliştirmeliyiz.”

Sonuç olarak Türkiye elektronik sektöründeki üretim hedefini 140 milyar dolar olarak koyabilir. Bu sektör istihdamı 2035 yılına kadar toplam 200 bin kaliteli teknisyen, mühendis ve yönetici çıkarabilir. Ancak bunun için yabancı sermaye ile yatırım ve pazar iş birliklerine ihtiyaç vardır. Ayrıca, üretimde gerekli kalite ve sertifikasyon çalışmaları gerekmektedir. Özellikle, bileşenler, telekom, tıbbi elektronik ve savunma alt sektörlerinin şirketler arası birleşme ve şirket satın alma çalışmaları ile büyümesi önerilir. Ürün yelpazesinin arttırılmasına da ihtiyaç kaçınılmazdır. Dış pazarlarda, özellikle Türki Cumhuriyetler, Bangladeş, Hindistan ve Balkanlara ağırlık vermeliyiz. Araştırma geliştirme harcamalarını yüzde 2’lerden yüzde 10’a çıkartmak sektöre ivme kazandıracaktır. Eğitim kurumlarındaki eğitim kalitesinin uluslararası standartlara ulaştırılması ise kaçınılmazdır.

Einstein sevdalısı şair “Yarstein” açıklıyor… Nasıl bir Gelecek?

Lise çağlarında Einstein’a ilgisi nedeniyle “Yarstein” lakabı takılan, kumpaslar ve üretilen sahte delillerle Balyoz davası kapsamında 2.5 yıl tutuklu kalan HAVELSAN eski genel müdürü ve SAVRONİK Şirketleri Yöneticisi, Eğitimci ve Bilim İnsanı Dr. Faruk Yarman, TESİD (Türk Elektronik Sanayicileri Derneği) Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Başkanı kardeşi Prof. Dr. Sıddık Yarman’ın başkanlık yaptığı panelde dijital çağda Türkiye ve bilişim endüstrisi hakkında açıklamaları ile gelecek adına yol haritamızı şekillendirdi. Bilgi Çağından Bilgelik Çağına Geçiş için Çare (siz) Gelişmek Şart.

Beceremeyen, dijital uçuruma atlıyor!

“Küreselleşen dünyada öncü konuma gelen bilişim endüstrileri; Üretim ve hizmet sektörünü, verim ve etkinlik mecburiyeti karşısında güdüleyerek, ileri teknolojilerin momentumu ile şişen küresel ekonomi etrafında malumat-tabanlı bir bilgi toplumu oluşturuyor. Teknoloji insanın sosyokültürel sentezini şekillendiriyor.

Küresel ticarete entegre olan toplumlarda bilişim endüstrisi; vatandaşın, giderek bireyselleşen yeni ihtiyaçlarını hissetmesini sağlıyor. Böylece vatandaş işinde çalışırken; bilişim sayesinde basitleşen süreçlerle, daha doğru kararlar verip, daha kolay işlem yapıp, maliyetten tasarruf sağlıyor. Bu gelişmeden üretici ve tüketici birlikte yararlanıyor. Beceremeyen, dijital uçuruma atlıyor! Çaresiz olarak fakrü-sefalet içinde yüzüyor. Üretici olamayan toplumlar, nesilleri borçlandırıp tüketici lige razı geliyor.”

İhtiyaçlar ve fırsatlar

“Endüstri çağından bilgi çağına geçiş, artan miktarlarda bilgi üretimi ve paylaşımı getirirken karşımıza sayısı ve belirsizliği artan tehditler ortaya koyuyor. Buna rağmen dost ve düşmanın kullanabileceği çok sayıdaki teknolojik fırsatlar koyabilmeliyiz, entegre bilgi sistemleri ve bilgi üstünlüğünü sağlamalıyız.

Bu çağ küçük, hızlı ve kolektif hareket edenlerin çağı.

Küçük; daha küçük, daha güç tespit edilen ama daha güçlü platformların önü açık.

Hız; daha kısa tepki süresi ve çabuk sonuca ulaşan operasyonlar önde.

Kolektif hareket; gücün daha geniş bir alana daha etkin uygulanması şart.”

Mahremiyetin de güvenlik kadar önemli olduğu unutulmamalı

“Dünya sanayi devrimlerinin hemen ardından dijital çağa girdi. Gelişmiş ülkeler teknoloji üretir, gelişmekte olanlar borçlanıp tüketir hale geldi. Herkes, her bilgiye, her yerden, süratle erişmek istiyor ama ne yapmak için? Bunun üzerine biraz düşünmeliyiz.

Son üç asırda, öncü ülkeler bu dönüşümlerini içsel yaşam tarzları sonucu doğal bir şekilde, yumuşak bir geçişle sağladı… Bu duruma en iyi örnekler yani birinci lig ülkeleri olarak tanımlayabileceğimiz ülkeler İskandinav ülkeleri, ABD, Kanada, İngiltere, Japonya, Almanya, Avusturya, Hollanda, İsviçre, Singapur, Hong Kong’dur. Bu ülkeler yenilikçilik ve akıl gücüne dayalı dönüşümü sürdürüyorlar.

Maalesef bilgi çağında sınıf atlamak, teknoloji tüketmekle olmaz… Dijital çağ ekosisteminde: düşünce ve ifade özgürlüğü, adalet, demokrasi şart. Siber tehdit ve terör bizleri caydırmamalı ve mahremiyetin de güvenlik kadar önemli olduğu unutulmamalı. Üreticiler ligine ancak öncü ülkelerin sosyoekonomik nizamına geçerek atlanabilir. Türkiye’nin stratejik hedefi G10 ise bilgi çağını gerçek anlamda yakalamalıyız.

Teknolojik ve sosyokültürel dönüşümümüzü hızlandırmalıyız. Teknoloji tüketmekle yetinmeyip, teknoloji üretmeli, araştırma ve geliştirmeye kesinlikle yönelmeliyiz. En önemli konu nitelikli iş gücünü, popülizme kurban etmemeliyiz. Küresel Ekonomi ve Teknolojik trendlerle senkronize olmalıyız.”

Değişmek için başarmak, başarmak için değişmek zorundayız

“Türkiye, sanayi devrimini de dijital çağı da ucundan yakaladı. Yurttaşlarımız özlemleri itibari ile çağdaş uygarlık düzeyinde ve çağdaş bir yaşam özlemi içindedir. Ancak bu özlemin giderilmesi bilim ve teknoloji ile değişimle olur… Yaşam tarzı değişmeli… Geriye doğru değil, ileriye doğru hareket için istekliyiz. Devlet milleti değil, millet devleti şekillendirir durumdayız. Stratejik hedefe uygun, milli politikalar geliştiriyoruz.

Dijital çağa geçiş eşittir; bireysel ve toplumsal değişimdir. Değişmek için başarmak, başarmak için değişmek zorundayız. Bunu da ancak istikrarla gerçekleştirebiliriz.


Son sözüm “Bilgelik ve refah değişimin bedeline katlanabilenlerin hakkıdır!”

Teknolojik gelişmeler iş dünyasını nasıl etkileyecek?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.