Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından Garanti Bankası’nın desteği ve işbirliği ile yürütülen CDP Türkiye Su Programı’nın 2016 yılı sonuçları açıklandı.
Dünyanın doğal sermayenin korunmasına odaklanan en güçlü ve etkin sivil toplum kuruluşu CDP’nin, su kaynakları konusunda özel sektörü harekete geçirmeyi amaçladığı program kapsamında küresel ve Türkiye’ye özel sonuçlar, 8 Aralık 2016, Perşembe günü, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantı ile kamuoyuna duyuruldu.
Türkiye Su Programı’nın ikinci yılında,
Türkiye’den davet alan 50 şirket, BIST-100 endeksinde yer alan şirketlerin içerisinde suya bağlı risklere en çok maruz kalma olasılığı olan sektörlerde yer alan şirketlerden oluşuyor.
Bu sene toplam 19 şirketin yanıt verdiği CDP Su Programı’nın Türkiye ayağında yanıt verme oranları geçen seneye göre yüzde 27 arttı. Raporlama yapan şirketlerin yüzde 58’i su kullanımını ölçüyor ve takip ediyor. Şirketlerin yüzde 47’si su kaynaklarını daha iyi yönetebilmek için hedefler belirledi. Şirketlerin yüzde 79’u ise su yönetimi ile ilgili stratejilerini tüm iş yapış stratejilerine entegre ettiğini raporladı.
CDP Su Programı’nın 2016 yılı küresel sonuçlarını içeren ‘Susuz şirketler: Su neden iklim değişikliği açısından hayati öneme sahip/Thirsty business: Why water is vital to climate action’ başlıklı yeni Küresel Su Raporu’na göre dünyada toplamda 24 şirket, su yönetimine yaklaşımlarından ötürü liderliklerini kanıtlayarak CDP Su A Listesi’ne girmeye hak kazandı.
Bu listede henüz Türkiye’den bir şirket bulunmuyor fakat Türkiye’den ‘A-‘ puanı alarak su yönetimi konusunda lider konumda olan 3 şirket (Garanti Bankası, Pınar Süt ve Şekerbank) CDP Türkiye Su Liderleri olarak ödüllendirildi.
CDP Su Programı
CDP Küresel Su Raporu’nun ana çıktılarının ve CDP Su Programı’nın Türkiye sonuçlarının paylaşıldığı toplantıda açılış konuşmasını Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin yaptı. Toplantının ana tema konuşmasını Coca-Cola Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Başkanı Galya Frayman Molinas gerçekleştirdi. Ana tema konuşmasının ardından CDP Su Programı Başkanı Morgan Gillepsy, canlı bağlantı ile CDP Küresel Su Raporu sonuçlarını açıkladı. CDP Türkiye 2016 Su Programı sonuçlarını ise Sabancı Üniversitesi CDP Türkiye Projeler Yöneticisi Mirhan Köroğlu Göğüş sundu.
Konuşmaların ardından Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz moderatörlüğündeki ‘CDP Su Liderleri Paneli’ne geçildi. Panelde;Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, Şekerbank Genel Müdür Yardımcısı Aybala Şimşek ve Pınar Süt Kalite Müdürü Birol Delibaş konuşmacı oldular.
Panelin ardından ‘CDP Türkiye 2016 Su Liderleri Ödül Töreni’ne geçildi. Tören, CDP Türkiye Rapor Partneri Deloitte Türkiye’nin CEO’su Humphry Hatton’ın konuşması ile başladı.
Ödülleri Garanti Bankası adına Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, Şekerbank adına Genel Müdür Servet Taze ve Pınar Süt adına Kalite Müdürü Birol Delibaş aldılar.
Etkinlik Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu ve CDP Türkiye Direktörü Melsa Ararat‘ın kapanış konuşması ile sona erdi.
CDP Türkiye 2016 su programı raporu ana çıktıları
Bilim insanları ve uzmanlar Türkiye’nin susuzlukla yüzleşecek ülkelerden biri olduğu konusunda hemfikir. Türkiye’nin güneydoğu sınırında bulunan ve aynı akarsu havzalarından faydalanan komşu ülkelerde de risk oldukça yüksek.
CDP Türkiye Su Programı’nın ikinci yılında, Türkiye’den davet alan 50 şirket, BIST-100 endeksinde yer alan şirketlerin içerisinde suya bağlı risklere en çok maruz kalma olasılığı olan sektörlerde yer alan şirketlerden oluşuyor. Türkiye’den davet alan şirketlerin yanıt verme oranıyüzde 24 (50 şirket içerisinden 12 şirket yanıt verdi).
7 şirket davet almadığı halde gönüllü olarak raporlama yaptı. Bu sene toplam 19 şirketin yanıt verdiği CDP Su Programı’nın Türkiye ayağında yanıt verme oranları geçen seneye göre yüzde 27 arttı.
Bu rapor, CDP Türkiye’ye sunulan yanıtların analizine yer veriyor ve Türkiye’de şirketlerin suya bağlı riskleri nasıl yönettiği ve su yönetimi konusunda kendilerini nasıl konumlandırdığı konusunda kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçlıyor.
Raporlama yapan şirketlerin yüzde 58’i su kullanımını ölçüyor ve takip ediyor. Riski değerlendirmek ve yönetmek adına Türkiye’deki şirketlerin sorumlulukları arttı; Türkiye’den yanıt veren şirketler su ile ilgili 1.7 milyar Dolar değerinde finansal risk raporladı. Şirketlerin yüzde 47’si su kaynaklarını daha iyi yönetebilmek için hedefler belirledi. Şirketlerin yüzde 79’u ise su yönetimi ile ilgili stratejilerini tüm iş yapış stratejilerine entegre ettiğini raporladı.
Türkiye ile ilgili ana bulgular:
Yanıtlar, kurumsal performansların şeffaflığı; su kullanımının ölçülmesi ve izlenmesi; risk değerlendirmesi ve su yönetimi; belirlenen hedefler; yükümlülük alma ve sorumluluk gibi beş ana ölçüte göre değerlendirildi:
- Türkiye’de CDP’ye yanıt verme oranı geçen seneye göre yüzde 27 arttı. Yanıt vermeyen şirketlerin CDP platformu aracılığı ile su etkilerini raporlamaya başlaması için adım atması bekleniyor.
- Su riskleri Türkiye’de iş dünyası için gitgide daha öncelikli hale geliyor. Yanıt veren şirketlerin yarıdan fazlası su kaynaklı olumsuz etkilere maruz kaldığını bildiriyor ve şirketlerin yüzde 21’i bu etkilerin uzun vadede değil, raporlamayı takip eden bir yıl içerisinde kendilerini etkileyeceğini belirtiyor.
- Su ile ilgili tüm çekme, kullanım ve boşaltım süreçlerini ölçen ve takip eden şirket sayısı oldukça yüksek (yüzde 58) fakat daha çok şirketin bu ölçüm ve takipleri gerçekleştirmesi ve bu alana yatırım yapması bekleniyor.
- Yanıt veren şirketlerin yüzde 63’ü su ile igili kapsamlı risk yönetimi değerlendirmesi yapmakta ki bu değerlendirmeler şirketlere su ile ilgili fiziksel, yasal ve itibarla ilişkili negatif etkileriönceden değerlendirebilme ve hatta bu riskleri fırsata çevirebilme şansı veriyor.
- Türkiye’deki şirketlerin su yönetimi ve su risklerine karşı yükümlülük alma konusunda taahhütleri umut verici. Yanıt veren şirketlerin yüzde 79’u su ile ilgili stratejileri tüm iş yapış stratejilerine entegre ettiklerini belirtiyor. Ayrıca şirketlerin neredeyse yarısı su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için hedefler koyuyor.
- Yanıt veren şirketlerin sadece yüzde 5’i suya bağlı riskleri hem kendi doğrudan operasyonları hem de tedarik zincirleri kapsamında değerlendiriyor.Kapsamlı su riski değerlendirmesi yapılabilmesi için şirketlerin özellikle kendi havzalarındaki yerel yönetimler, politika yapıcılar, tedarikçiler ve diğer paydaşlarıyla işbirliği içerisinde olması gerekiyor.
- Türkiye’de su konusunda liderlik yolunda olumlu adımlar atılmakta. Henüz bir A listesi şirketimiz olmasa da Türkiye’den 3 şirket (Garanti Bankası, Pınar Süt ve Şekerbank) ‘A-‘ kategorisinde yer alarak oldukça umut verici bir başlangıç yaptı.
- Yıldan yıla görülen trendler şirketlerin sağladığı ilerlemenin neredeyse durağan olduğunu gösteriyor: Örneğin su kullanımlarını takip eden ve izleyen şirket sayısı geçen seneye oranla sadece yüzde 3 arttı ve yüzde 61’e ulaştı. Şirketler şeffaflık konusunda ilerleme sağlamış olsalar da şirketlerin yarısından fazlası (677) henüz CDP’ye yanıt vermedi.
- Su riskleri sektörlerdeki baskıyı artırıyor: Raporda analiz edilen neredeyse tüm sektörlerde bu yıl su ile ilişkili finansal etkilerde artış görüldü. En çok etkilenen sektörler ise malzeme ve enerji sektörü şirketleri oldu. Bu artış büyük ölçüde Japon enerji devi Tokyo Electric Power Co.’dan kaynaklanıyor. Şirket geçen yıl Daiichi nükleer tesisinde 2011 yılındaki tsunaminin ardından oluşan yer altı suyu kirliliğinin temizlenmesi için yaklaşık 10 milyar Dolar harcandığını bildirdi.
- Su riskleri bazı şirketlerin ticari faaliyetlerini riske sokuyor: Şirketlerin dörtte birinden fazlası (164) sadece geçen yıl sudan kaynaklanan önemli kayıplar yaşadı. Üstelik şirketler belirledikleri 4416 su riskinin yarısından fazlasının (yüzde 54) önümüzdeki 6 yıl içerisinde gerçekleşmesini bekliyor.
- Su konusu, Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesini sağlayabilir ya da engel olabilir: Şirketlerin iklime dair hedeflerine ulaşabilmeleri için su yönetimini doğru bir şekilde yapmaları gerekecek. Analizde şirketler tarafından beyan edilen sera gazı emisyonu azaltım faaliyetlerinin dörtte birinin devamlı ve güvenilir su teminine bağlı olduğu ortaya konuyor. Ancak, suyun daha iyi yönetilmesi şirketlerin karbon emisyonlarını düşürmelerini de sağlayabilir. Şirketlerin yarıdan fazlası suyu daha verimli kullanmanın daha az emisyon salımı anlamına geldiğini belirtiyor.
Türkiye’de henüz su ile ilgili düzenlemelerin şirketler üstünde beklenen etkiyi yaratmadığını görüyoruz fakat küresel piyasalar özellikle Paris Anlaşması sonrası iklim değişikliği ile doğrudan bağlantılı olan su konusunda ciddi anlamda aksiyona geçme baskısı altındalar. Aşağıda ana çıktıları aktarılan CDP 2016 Küresel Su Raporu bu etkileri ve şirket aksiyonları ile ilgili bilgileri içeriyor:
CDP 2016 Küresel su raporu ana çıktıları
Bu yıl CDP’nin uluslararası imzacı yatırımcılar adına CDP Su Programı’na yanıt vermesi için davet ettiği su riskine maruz kalan sektörlerdeki halka açık şirketlerin yanıt verme oranı şu ana kadarki en yüksek rakama ulaştı. 2016 yılında yanıt vermesi için davet edilen 1,252 şirketten 607’si (yüzde 48) yanıt verdi; bu oran geçen sene yüzde 38’di.
Kuraklık, sel, iklim değişikliğinin etkisiyle artan su stresi, sıkılaştırılan yasal düzenlemeler ve su kirliliğinin maliyeti ve cezalar şirketlerin 14 milyar Dolar değerinde su ile bağlantılı finansal risk raporlamasına neden oldu. Bu rakam geçtiğimiz yıl yanıt veren şirketlerin beyan ettikleri 2.6 milyar Dolar’ın neredeyse beş katı.
Şirketlerin raporladıkları emsiyon azaltım faaliyetlerinin dörtte biri ancak güvenilir ve iyi kalitede suyun varlığı söz konusu olduğunda mümkün olabiliyor; fakat en azından şirketlerin yarısından fazlası (yüzde 53) suyun iyi yönetilmesinin emisyon azaltımını da beraberinde getirdiğini belirtiyor.
Küresel ana bulgular:
- Yıldan yıla görülen trendler şirketlerin sağladığı ilerlemenin neredeyse durağan olduğunu gösteriyor: Örneğin su kullanımlarını takip eden ve izleyen şirket sayısı geçen seneye oranla sadece yüzde 3 arttı ve yüzde 61’e ulaştı. Şirketler şeffaflık konusunda ilerleme sağlamış olsalar da şirketlerin yarısından fazlası (677) henüz CDP’ye yanıt vermedi.
- Su riskleri sektörlerdeki baskıyı artırıyor: Raporda analiz edilen neredeyse tüm sektörlerde bu yıl su ile ilişkili finansal etkilerde artış görüldü. En çok etkilenen sektörler ise malzeme ve enerji sektörü şirketleri oldu. Bu artış büyük ölçüde Japon enerji devi Tokyo Electric Power Co.’dan kaynaklanıyor. Şirket geçen yıl Daiichi nükleer tesisinde 2011 yılındaki tsunaminin ardından oluşan yer altı suyu kirliliğinin temizlenmesi için yaklaşık 10 milyar Dolar harcandığını bildirdi.
- Su riskleri bazı şirketlerin ticari faaliyetlerini riske sokuyor: Şirketlerin dörtte birinden fazlası (164) sadece geçen yıl sudan kaynaklanan önemli kayıplar yaşadı. Üstelik şirketler belirledikleri 4416 su riskinin yarısından fazlasının (yüzde 54) önümüzdeki 6 yıl içerisinde gerçekleşmesini bekliyor.
- Su konusu, Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesini sağlayabilir ya da engel olabilir: Şirketlerin iklime dair hedeflerine ulaşabilmeleri için su yönetimini doğru bir şekilde yapmaları gerekecek. Analizde şirketler tarafından beyan edilen sera gazı emisyonu azaltım faaliyetlerinin dörtte birinin devamlı ve güvenilir su teminine bağlı olduğu ortaya konuyor. Ancak, suyun daha iyi yönetilmesi şirketlerin karbon emisyonlarını düşürmelerini de sağlayabilir. Şirketlerin yarıdan fazlası suyu daha verimli kullanmanın daha az emisyon salımı anlamına geldiğini belirtiyor.
Kotasyonlar:
Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin “Dünya Ekonomik Forumu’nun da ortaya koyduğu üzere su krizi küresel etki yaratacak riskler arasında en üst sıralarda. Bu krizi ancak kolektif çaba ile aşabiliriz.
Bu noktada şeffaf olmak, paylaşmak ve işbirliği yapmak çok önemli. Geçen seneye kıyasla CDP Su Programı’na yanıt veren şirket sayısında %27 artış var. Su kaynaklarımızın korunması konusunda lider bir duruş sergileyen şirket sayısının önümüzdeki senelerde daha da fazla olacağını düşünüyoruz.” dedi.
Coca-Cola Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Başkanı Galya Frayman Molinas “Gelecek senaryolarında su varlığı en hayati maddelerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Sürdürülebilir büyüme için dokunduğumuz toplum ve her birey için katma değer üretmek zorundayız. Bu da sadece rakamların peşinden koşarak olmaz; değer üretmemiz, uzun vadeli insanı ve toplumsal faydayı merkeze koyan bir iş anlayışına sahip olmamız gerekiyor.
Dünyanın her yerinde faaliyet gösteren global bir şirket olarak suyun korunması konusunda önemli bir rolümüz olduğuna inanıyoruz. Coca-Cola Türkiye olarak ise, 2015’te kullandığımız suyun 1,5 katını doğaya kazandırdık. Gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla bu konuda öncü olmanın gururunu yaşıyoruz.” dedi.
CDP Su Raporu çıktılarını aktaran Sabancı Üniversitesi CDP Türkiye Projeler Yöneticisi Mirhan Köroğlu Göğüş, “Su riskleri Türkiye’de iş dünyası için gitgide daha öncelikli hale geliyor. CDP’ye Türkiye’den yanıt veren şirketlerin su yönetimi ve su risklerine karşı yükümlülük alma konusundaki taahhütleri de oldukça umut verici.
Şirketler iklim değişikliği ve su konusunu bütünleştirilmiş bir şekilde ele alan, kapsamlı risk yönetimi stratejileri geliştirdikçe su ile ilgili fiziksel, yasal ve itibarla ilişkili negatif etkileri önceden değerlendirebilme ve hatta bu riskleri fırsata çevirebilme şansına sahip olacaklar.” dedi.
Humphry Hatton “CDP Türkiye iklim değişikliği ve su programlarında 2015 ve 2016 yıllarında rol almaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Deloitte Türkiye olarak; kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri ile aktif çalışarak toplumsal değişime katkıda bulunuyor ve çevresel sürdürülebilirliği destekliyoruz.” dedi.
Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu ve CDP Türkiye Direktörü Melsa Ararat “İklim değişikliği dünyanın ekosistemini esasen su üzerinden etkilemekte. Bu etkinin bir kısmını kuraklıklar ve aşırı iklim olayları olarak şimdiden gözlemlemekteyiz. İklim değişkliğinin kontrol altına alınmadığı bir senaryoda ise su kaynaklarının ve özellikle yeraltı sularının nasıl etkileneceğini tam olarak öngörememekteyiz. Suya sürdürülebilir olarak erişim yaşamın sürmesi için gerekli olduğu kadar iklim değişikliği ile mücadelede kullanılan ve emisyonları azaltan teknolojiler için de gerekli.” dedi.