Seçilen Cumhurbaşkanı’na birden fazla Cumhurbaşkanı Yardımcısı atayabilme yetkisi veren ve bakanlarla ilgili düzenlemeleri içeren anayasa değişikliği teklifinin 10. maddesi 343 oy ile kabul edildi.
Değişiklik teklif edilen 10. madde:
F. Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekalet ve bakanlar
Madde 106 – Cumhurbaşkanı, seçildikten sonra bir veya daha fazla Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabilir.
Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde kırkbeş gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılır. Yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cumhurbaşkanlığına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır. Genel seçime bir yıl ve daha az kalmışsa Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimi de Cumhurbaşkanı seçimi ile birlikte yenilenir. Genel seçime bir yıldan fazla kalmışsa seçilen Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi seçim tarihine kadar görevine devam eder. Kalan süreyi tamamlayan Cumhurbaşkanı açısından bu süre dönemden sayılmaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinin yapılacağı tarihte her iki seçim birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cumhurbaşkanına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevden alınır. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, 81 inci madede yazılı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde andiçerler.Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erer.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında görevleri ile ilgili suç işledikleri iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması islenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir.
Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak onbeş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre verilir.
Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alabilir. Yüce Divan yargılaması üç ay içerisinde tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre verilir, yargılama bu sürede kesin olarak tamamlanır.
Bu kişilerin görevde bulundukları sürede, görevleriyle ilgili 21 işledikleri iddia edilen suçlar bakımından, görevleri bittikten sonra da (5)’inci, (6)’ncı ve (7)’nci fıkra hükümleri uygulanır.
Yüce Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakanın görevi sona erer.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, göreviyle ilgili olmayan suçlarda yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden yararlanır.
Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri ile teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir.
Yürürlükteki metin:
F. Cumhurbaşkanına vekillik etme
Madde 106 – Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, görevine dönmesine kadar, ölüm, çekilme veya başka bir sebeple Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması halinde de yenisi seçilinceye kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) halkı bilgilendirme notuna göre:
DEĞİŞİKLİK:
Anayasa değişikliği teklifinin 11. maddesiyle (Anayasa Komisyonu’nda 10.madde olarak kabul edilmiştir) Anayasa’nın 106. maddesinde yapılması öngörülen değişiklik uyarınca, Cumhurbaşkanı’nın “…seçildikten sonra bir veya daha fazla Cumhurbaşkanı yardımcısı atayabil(eceği)” öngörülmektedir.
İlaveten, Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde veya Cumhurbaşkanı’nın hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde de, “…Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cumhurbaşkanlığına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır” hükmü getirilmektedir.
DEĞERLENDİRME:
Bu düzenlemenin göze çarpan ilk boyutu, Cumhurbaşkanı tarafından atanacak “Cumhurbaşkanı Yardımcıları”nın sayısının ne olacağı ve bu kişi(ler)in hangi asgari nitelikleri taşımaları gerektiği konusunda herhangi bir belirleme yapılmamış olduğudur. Gerçekten, teklif kapsamında bu göreve kaç kişinin getirilebileceği ve bu kişilerin hangi niteliklere sahip olacakları konusu, tümüyle Cumhurbaşkanı’nın iradesine terk edilmiş olup; bu kararların denetimi de hiçbir şekilde mümkün bulunmamaktadır.
Bu noktada gözden kaçırılmaması gereken asıl husus; Cumhurbaşkanı Yardımcısı konumundaki kişi(ler)in yalnızca Cumhurbaşkanı’na “danışmanlık” yapan kişiler olmakla kalmayacağıdır. Aksine, bu kişi(ler) Cumhurbaşkanlığı’na vekâlet edecekleri süre boyunca Cumhurbaşkanı’na verilmesi önerilen her türlü Yürütme ve Yasama yetkilerini bizzat kullanabileceklerdir.
Teklif edilen bu sistemin, yürürlükteki anayasal sistemden tümüyle farklı bir içeriğe sahip olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Zira mevcut anayasal düzenleme uyarınca, Cumhurbaşkanlığı makamına vekâlet ihtiyacı ortaya çıktığında, bu görev Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından üstlenilmektedir. Bu düzenlemenin, önerilen düzenlemeden iki noktada ayrıldığını söylemek mümkündür:
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, aynı zamanda milletvekili olması nedeniyle, bizzat seçilmiş bir kişidir.
2. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, makamı itibariyle, aynı Cumhurbaşkanı gibi ilkesel bir tarafsızlık içindedir.
Teklif edilen hüküm uyarınca, Cumhurbaşkanı tarafından hiçbir ölçüte bağlı olmaksızın atanacak olan Cumhurbaşkanı Yardımcılarının ise, bu niteliklerin hiçbirine sahip olmayacağı açıktır.
Bu noktada ayrıca, böyle bir düzenlemenin, bu konuda bilinen dünya uygulamaları ile de bağdaşmadığını belirtmek gerekmektedir. Gerçekten, örneğin Başkanlık sisteminin en başarılı örneği olan Amerika Birleşik Devletleri’nde, “Başkan Yardımcısı” da, aynı “Başkan” gibi, halk tarafından seçilmekte ve gereken durumlarda Başkan’a ait önemli yetkileri kullanabilmesi de, ancak bu yolla meşrulaştırılmış olmaktadır.
ANAYASA KOMİSYONU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLER:
Yukarıda yapılan eleştirilere paralel olarak Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmaları gerektiğine ilişkin hüküm metne eklenmiştir. Böylelikle en azından Cumhurbaşkanı yardımcılarının hangi asgari nitelikleri taşımaları gerektiği konusunda bir belirleme yapılmıştır. Ayrıca “Cumhurbaşkanı yardımcılarının yemin etmeleri gerektiği” ve “bu kişilerin görevlerinin bitmesinden sonra sadece görevlerine ilişkin suçlar bakımından Yüce Divanda yargılanacakları” hüküm altına alınmıştır.
Bu hüküm, Türk kamu hukukunun en temel ilkelerinden biri olan “İdarenin Kanuniliği” ilkesiyle ilgilidir. Anılan ilke, İdare teşkilatına ilişkin mevzuatın isimlendirilmesine ilişkin şekli bir belirlemeden ibaret olmayıp; İdare’nin tüm faaliyetlerinin kanunlar çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini, idarenin eylem ve işlemlerinin meşruiyetini kanuni dayanaklarına uygun olmaktan aldığını ve son tahlilde halkın, Yasama Organındaki temsilcileri eliyle bu sürecin tamamı üzerinde denetim yetkisine sahip olduğunu ifade etmektedir.
Buna karşın, teklif edilen düzenleme, bu temel ilkeden tümüyle farklı bir düzene geçişi simgelemektedir. Gerçekten, söz konusu teklifle; Yürütme organının (ve İdare’nin) başı olan Cumhurbaşkanı’na tüm idare teşkilatını bizzat belirleme yetkisi tanınmakta bu yolla da İdarenin, kendisini sürekli biçimde ve kontrolsüz şekilde yeniden üreten bir mekanizmaya dönüşmesinin yolu açılmış olmaktadır.
9. madde kabul edildi
Anayasa değişikliği teklifinde Cumhurbaşkanı’nın Yüce Divan’a sevkine ilişkin 9. madde Meclis Genel Kurulda 343 oy ile kabul edildi.
Teklife göre; Cumhurbaşkanı hakkında bir suç işlediği iddiasıyla soruşturma açılabilmesi ve Yüce Divan yargılamasının yolunun açılabilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çok yüksek nitelikli çoğunluk kararlarıyla (üye tamsayısının salt çoğunluğunun teklifi ve üye tamsayısının üçte ikisinin kabul oyu) mümkün olabilmektedir. Bu yöntem, Cumhurbaşkanı’nın görev süresi tamamlandıktan sonra, bu süre içinde işlediği iddia edilen suçlar bakımından da aynı şekilde uygulanmaya devam edecektir.
Kritik 8. madde de kabul edildi
Anayasa değişikliği teklifinde yürütme yetkisini cumhurbaşkanına veren 8. madde 340 oy ile Meclis Genel Kurulda kabul edildi. Buna göre Anayasa’nın 104. maddesinin neredeyse tümüyle baştan yazılması öneriliyor. Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerinin neler olduğu sıralıyor. Bu kapsamda, değiştirilmesi teklif edilen 104. maddenin 17. fıkrasında, teklif kapsamındaki en önemli değişiklik önerilerinden biri olan “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” düzenlenmektedir. Anılan düzenleme uyarınca, Cumhurbaşkanı’nın yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarabileceği öngörülmekte ve bu Kararnamelere ilişkin çeşitli esaslara yer verilmektedir.
6. madde kabul edildi
TBMM’nin yürütmeyi (bakanlar kurulunu) ‘hukuki denetim’ imkanını ortadan kaldırılan anayasa değişikliği teklifi 6. maddesi 343 oy ile kabul edildi. Anayasa değişiklik teklifinin 6. maddesi, “Anayasa’nın 98. maddesinde” yapılması önerilen değişiklik uyarınca, maddenin “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bilgi edinme ve denetim yolları” olan kenar başlığının Anayasa metninden çıkarılması öngörülüyor.
5. madde kabul edildi
Meclis Genel Kurulu’nda TBMM’nin yürütme üstündeki denetim yetkisini kaldıran 5. madde 343 oy ile kabul edildi. Bu durum, teklifin kabulü halinde, artık Türkiye’de Yasama Organı’nın Yürütme Organı üzerinde anayasal araçlar yoluyla herhangi bir siyasi denetim sahibi olamayacağı anlamına gelmektedir. Üstelik bu durum, Yasama ve Yürütme organları arasında “sert kuvvetler ayrılığı” modeli olarak bilinen ABD tipi saf Başkanlık Sistemlerini bile aşan bir değişiklik önerisidir. Zira anılan ülkede Yasama Organı (Kongre), Başkan’ın birlikte çalışacağı Bakanların göreve getirilmesinde önemli ölçüde söz sahibi olmaktadır. Dahası, Kongre Bütçe Yasası yoluyla Başkan’a harcama yetkisi verme tekelini elinde bulundurmakta ve Yürütme Organı üzerinde etkili bir denetim sahibi olabilmektedir.