Apolitik olmak neden bir haktır?

Ben neden Fin genci gibi bilim konuşamıyorum, Alman genci gibi futbol muhabbeti yapmakla kalamıyorum ya da Amerikan genci gibi başkanı hakkında şaka yaptığında başına bir şey gelmeyeceği özgürlüğüne sahip olamıyorum da mecliste kim kimi ısırmış, kim kimi boğazlamış bunları konuşmak zorunda bırakılıyorum?

Apolitik olmak neden bir haktır?

Apolitik olmak neden bir haktır?

Ebeveynlerinin “gençler de hiç bir şeyin farkında değil canım, dünya yıkılsa umurlarında olmaz, saf şekerim bunlar saf, ah biz böyle miydik” iğnelemeleriyle büyüyen birkaç nesil sayabiliriz sanırım. Kendi ideallerini çocukları üzerinde gerçekleştirmek isteyen orta yaş anne babalarının kalıplaşmış laflarıdır bunlar. İsterler ki dünyayı kurtarsın gençler, her şeyi sihirli değnekleriyle düzeltsinler. Ülkemizi ve ülkemizde de yetişen son nesli dikkate alarak ilerlemek daha doğru geliyor bana burada.

Hayatının lise, üniversite ve belki bir tık ilerisini yaşayan gençlerin büyük çoğunluğu gerek Gezi Parkı protestoları olsun, gerek 15 Temmuz olayları olsun aslında bunun böyle olmadığını, gençlerin zaten olayın içinde hatta tam da göbeğinde olduğunu herkese ispatladı. Fakat burada asıl değinmek istediğim de bu zaten: İspatlamak zorundalar mıydı? Hayır efendim hiç de bile!


Ben neden Fin genci gibi bilim konuşamıyorum, Alman genci gibi futbol muhabbeti yapmakla kalamıyorum ya da Amerikan genci gibi başkanı hakkında şaka yaptığında başına bir şey gelmeyeceği özgürlüğüne sahip olamıyorum da mecliste kim kimi ısırmış, kim kimi boğazlamış bunları konuşmak zorunda bırakılıyorum? Neden “İsviçreli bilim insanları” kalıbı tüm dünya dillerine yerleşmişken Türk bilim insanı deyince bunu bile garipseyip yok canım bilim adamıdır o gibi serzenişlere maruz kalıyorum?


Hadi soruma da kendim cevap vereyim, onu da biz yapalım. Gereksiz politikleşmenin, siyaseti her alana sokmanın getirdiği kutuplaşma bunların yegane sebebi. Kimsenin yaptığı işi küçümsemek gibi bir derdim yok. Ama sıradan bir lise müdürü bile kendini padişah sanıp okuldaki eylemleriyle birilerinin gözüne girmeye çalışıyorsa orada duracaksın işte. Hocam diyeceksin, senin işin eğitim mi yoksa başka işlerin mi peşindesin? Ya da başka işlerin peşine düşmek zorunda mı bırakıldın?

Her alanda partileşme…

-Öyleyse kıyamam ona da yazık (!)- Bugün baktığımızda eğitim, spor, sağlık, güvenlik gibi insan hayatı açısından olmazsa olmaz işlerde bile siyasileşmenin hat safhada olduğunu çok zorlanmadan göreceksiniz.


Sonra vay efendim gençler şöyle, gençler böyle. Yahu güzel amcacım, şirin teyzecim… X partisini savunsun, Y partisini savunsun, bu çocuklar zorunda mı bu kadar içinde olmaya bu menem işin? Ne olur birazcık özgür bıraksanız? Ne olur biri de bilmeyiversin o engin siyasi tarihimizi? Şu her insan için olmazsa olmaz alanları biraz ayırsanız siyasetten ya da. Çok değil yahu biraz. Vallahi hayırlı bir iş etmiş olursunuz benden söylemesi.

Gençler: İdeal meslek tercihim yok; ne iş olsa yaparım

80’lerden Gezi’ye: Eseriniz Gençler


Tayfun Yıldız
1997 yılının Mart ayında İstanbul’da doğdum. İki çocuklu bir ailenin büyük çocuğuyum. Çocukluğumu İstanbul’da nadir yeşil kalan yerlerden olan Çengelköy’de geçirdim. Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi'nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okumaya hak kazandım. Avrupa Hukuk Öğrencileri Derneği'nde aktif şekilde görev almaktayım. Kendimi gezgin olarak nitelemek yanlış olmayacaktır sanırım. Şimdilik 9 ülke 15 şehirle bir başlangıç yaptığım söylenebilir. Zira hayata dair hedeflerim arasında her kıtaya gitmek var, Antarktika dahil. Gelecekte hayatıma bir avukat ve yazar olarak devam etmek istiyorum.