Öğrencilerin merakla beklediği 15 günlük yarıyıl tatili sonunda geldi. Okullarda hem karne heyecanı hem de tatil heyecanı bir arada yaşanacak.
Ancak, başarılı öğrenciler güzel notlarını ailelerine gösterme telaşına kapılırken, başarısızlarda ise ‘Karnemi nasıl aileme göstereceğim’ stresi başladı. Medical Park Silivri Hastanesi Psikoloğu Fehime Hamaloğlu, ailelere bu dönemde çocuklarına nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda önemli uyarılarda bulundu.
Bir eğitim- öğretim döneminin daha yarısına geldiğimiz şu günlerde karnelerinde çalışmalarının karşılığını görmeyi bekleyen öğrenciler telaşa kapılabiliyor.
Uzmanlar, bu dönemde çocuklar için önemli olanın ilk günkü telaşı azaltıp, başarısızlık ve başarının sebeplerini doğru yorumlayarak yerinde tepkiler vermek gerektiği konusunda birleşiyor. Bu noktada da en büyük görev hiç şüphesiz velilere düşüyor. Psikolog Fehime Hamaloğlu, ailelere; kötü karne, ödül-ceza sistemi ve anne-baba yaklaşımı hakkında şu uyarıları yaptı;
Kötü karneden kendinize pay çıkarın
Karnenin, çocuğun tek başına aldığı bir notlar tablosu olduğunu düşünmek çok yanlıştır. Aileler genelde karne yüksek notlarla doluysa ‘Kimin oğlu/kızı’ gibi övünme sözcükleriyle çocuğun başarısına ortak olmayı çok severler.
Fakat karnede düşük notlar varsa bu başarısızlığa ortak olmazlar. Ancak şu unutulmamalıdır ki, kötü bir karne başarısızlık göstergesi değildir. Karne, çocuğunuzun bir dönem sonunda sadece o dönemdeki derslerden ve o dönem yaşadığı olayların neticesinde aldığı notlardır.
Çocuğunuzun karnesi nasıl olursa olsun, şefkatinizden ve sevginizden hiçbir şey eksiltmeden ona kocaman sarılın. Onu sadece karnelerin verildiği 1 günde değerlendirmeyin. Unutmayın, o karnenin oluşması için iyisiyle kötüsüyle aylar süren koskoca bir dönem geçti.
Önce kendinizi sorgulayın
Sonuçta siz anne ve babasınız, tabii ki çocuğunuza disiplin uygulamak istiyorsunuz. ‘Kötü karneyi gördük, ne yapacağız?’ ‘Öncelikli olarak bizim o karnedeki etkimizi düşüneceğiz?’ ‘Ben çocuğum bu notları alırken, neredeydim?’, ‘Onunla yeterince ilgilendim mi?’ ‘Bana ihtiyacı vardı ve ben bunu göremedim mi?’ sorularını kendimize yöneltiyoruz.
Bu soruların cevaplarını aldıktan sonra çocuğumuzun karnesindeki notları sorgulamaya başlıyoruz. Onu da çocuğumuzu suçlayarak değil, notların neden düşük olduğunu sorgulayarak yapıyoruz ve nasıl düzeltebileceğimiz konusunda çözümler üretmeye çalışıyoruz. Hayatta karşılaştığınız her sorunda olması gerektiği gibi yıkıcı değil, yapıcı olun.
Ödül-ceza yaklaşımı yanlış
İyi bir karne geldiyse ‘ödül’, kötü bir karne geldiyse ‘ceza’ yaklaşımı doğru değildir. İyi karneyle gelmiş bir çocuğa olumlu geri bildirim tabi ki vermeliyiz, fakat bunu yaparken çok kontrollü olmalıyız.
Çocuğumuzun her yapacağı davranış karşılığında bir maddi beklentisi olmasını istemeyiz. Derslerine sizden ‘aferin’ almak veya istediği hediyeyi kazanabilmek için çalışmasın. Çocuklar, derslerine çalışmanın onun bir sorumluluğu olduğunu anlamalı, tamamen kendi hayatı için bunu yapması gerektiğini içselleştirip kendisi adına çalışmalı.
Sizin bir gülümsemeniz, içten bir sarılışınız kadar büyük bir ödül yoktur. Ceza kesinlikle verilmemeli. Hangi derslerde başarısız olmuşsa çocuk, tatil boyunca o dersler üzerine ağırlık verilmeli. Sosyal aktiviteleri ona göre düzenlenmeli ve daha fazla o derslere zaman ayırılmalı.
Onu asla komşu çocuğu ile kıyaslamayın
Çocukların karneleri komşu çocuğunun veya kardeşinin karnesiyle asla kıyaslanmamalı. Her çocuk özeldir. Her çocuğun daha başarılı olduğu ve daha başarısız olduğu dersler ve alanlar vardır. Çocuğunuzun özelliklerinin farkına varın ve onun daha iyi olması adına neler yapabilirsiniz bunu düşünün.
AVM’ye götürmek yerine birlikte oyun oynayın
Çocuğunuza bolca vakit ayırın, ancak bu vakti AVM’de değil birlikte oyunlar oynayabileceğiniz ve yeni şeyler öğrenebileceğiniz farklı mekanlarda geçirin. Birlikte oynayabileceğiniz yaşına uygun oyunları bulun ve birlikte oynayın.
Mesela son dönemde amacın kuleyi devirmeden tahta blokları çekerek kulenin üstüne koymak olan bir zeka oyunu revaçta. Bu çocuğunuz açısından hem motor hem zihin gelişimini destekleyen hem de eğlendiren bir oyun.
Onunla birlikte yemek yapın, masayı toplayın, pasta yapın, boya yapın, babalar; tamir işlerinde çocuğunuzdan yardım isteyin, birlikte evdeki aletleri kurcalayın. Bırakın, biraz hata yapsın ve kendisi fark etsin, izin verin. Hiçbir şey çocuğunuzun sağlıklı gelişimi ve sizinle geçireceği bu kıymetli dakikalardan önemli değil.
Derslere birlikte zaman ayırın
Tabii ki tatil demek tamamen oyun demek değil. İşte bu noktada biraz da karnede kötü notların olduğu derslere eğilmek gerekiyor. . Hangi derslerin üzerinde daha çok durulması gerekiyorsa, ‘Hadi çocuğum, bak bu konu hakkında demek ki zorlanmışsın biraz, sen bu dersi çok daha iyi yapabilirsin.
Ben bunu biliyorum ve bunun için seninle birlikte neler yapabileceğimize bakalım’ diyerek hem ona olan güveninizi gösterin hem de sürecin bir parçası olun. Dersin başına oturmakta zorlanan bir çocuğunuz varsa, siz de onun yanında durarak onun dikkatini dağıtmadan yapabileceğiniz aktiviteleri yapabilirsiniz. Karnesi iyi gelen çocuğun da tatilde tamamen oyuna ve boş vakte dalıp derslerden uzaklaşmasını istemeyiz.
Bu yüzden de geçen dönemdeki derslerini hatırlayacağı, gelecek dönemdeki derslerine hazırlık olacak bir program oluşturulabilir. Tabii bu program çocuğun sizinle birlikte yapacağı sosyal aktivitelerin arasına serpiştirilecek şekilde olmalı.
‘Arkadaş gibi anne-baba’ akımına kapılmayın
Siz anne ve babasınız, onun arkadaşı değilsiniz. Arada ailelerin bunun farkına varması gerekiyor. Çocuğunuzun zaten okulda ve mahallesinde arkadaşları var, arkadaşa değil bir anne ve babaya ihtiyacı var. Kontrolü çocuğunuza bırakmak ve ailede rollerin karıştığı bir ortamda çocuk büyütmek doğru olmaz. Bu yüzden arkadaş gibi anne-baba akımına kapılmayın.
Karneden Beklenti Ne Kadar Yüksekse, Yıkım da O Derece Büyük Olabilir!
Tatil sevinci, karne korkusuna dönüşmesin!
Uzun ve zorlu bir eğitim öğretim döneminin ardından tatil sevinci ve bu dönemin nasıl geçtiği hakkında bilgi veren karne heyecanı tüm çocukları sardı şu günlerde…. Ancak yarıyıl tatilinin habercisi, karnelerin alınması bazı ailelerde sevinç ve coşku yaratırken, bazı ailelerde ise üzüntü ve mutsuzluğa sebep olabilmektedir.
Ebeveynlerin beklenmeyen karne notları karşısında gösterdikleri aşırı tepkiler, çocuklar için kaygı ve endişeye sebep olabilir. Çocuğu suçlamak, eleştirmek kendisini daha da kötü hissetmesine sebep olur. Bu nedenle çocuğun olumlu yönleri ön plana çıkarılmalıdır.
Çocuğun karne notu üzerinden değerlendirilmesi kendilik algısı üzerinde olumsuz etkiler yaratarak özgüvenini zedeleyebilir. Karneden beklenti ne kadar yüksekse, karneye yüklenen anlam ne derece büyükse karşılanmadığı durumlarda yıkım da o derece büyük olabilmektedir.
Bu nedenle ailelerin çocuktan beklentileri, çocuğun yaşına, gelişim düzeyine, ilgi ve yeteneklerine, sorumluluklarına ve olanaklarına uygun olmalıdır.
Karne neyin göstergesidir?
Karne, okul yönetimince öğrencilere dönem sonlarında verilen ve öğrencinin her dersten aldığı notlarla okula devam durumunu vb. gösteren belgedir. Aslında karne nelere daha iyi çalışmak gerektiğini çocuğa, ailesine ve öğretmene hatırlatır.
- Karne çocuğun zeka seviyesinin göstergesi değildir.
- Karne çocuğun ilgi ve yeteneklerinin göstergesi değildir.
- Karne çocuğun hayat başarısının göstergesi değildir.
- Aileler karne ve karne notuyla ilgili duygu ve düşüncelerini çocuklarıyla paylaşmalı ve çocuğun da duygu ve düşüncelerini ifade etmesi için onu desteklemeli
- Düşük notlar hakkında karşılıklı konuşularak nedeni tespit edilmeye çalışılmalı, amaç çocukta farkındalık yaratmaya çalışmak olmalı.
- İşbirliği içerisinde düşük notların nasıl telafi edileceği konuşulmalı, etkili çözüm yöntemleri gözden geçirilmeli
- Çocuklar kendilerini güvende hissedecekleri sınırlara ihtiyaç duyarlar. Ebeveynlerin aşırı müdahale etmeden, sınırlar çerçevesinde çalışma planı oluşturmaları çocuğun kendi sorumluluklarını almalarına yardımcı olur.
- Çocuk başka çocuklarla kıyaslanmamalıdır. Her çocuk biriciktir.
- Olumlu yönleri mutlaka övülmeli ve desteklenmelidir.
- Çocuğun aldığı not üzerinden değerlendirme yapmak yerine dönem boyunca gösterdiği çabası vurgulanmalıdır.
- Dışarıdan sürekli müdahale etmek yerine, çocuğun zorlandığı alanlarda içsel motivasyonunu harekete geçirmesine yönelik yaklaşımlarda bulunmak önemlidir.
- Çocukla ilişki sadece okul, ders ve karne başarısı üzerinden olmamalı, her koşulda sevildiğini çocuğa hissettirmek özgüven gelişimi açısından oldukça önemlidir.
Diğer taraftan, karnedeki notların tüm sorumluluğu çocuğa yüklenmemeli. Karne notunun oluşmasında; ailenin, öğretmenin çevrenin ve okul yönetiminin de sorumlulukları olduğu unutulmamalıdır, dedi.
Geç konuşan çocukta öğrenme güçlüğü gelişebilir
Çok zeki olduğunu düşündüğünüz, bazen sizin bile cevaplayamadığınız soruları bir çırpıda cevaplayan çocuğunuz ilkokula başladığında okumayı öğrenmekte zorlanabilir.
Harfleri ayna görüntüsüyle yazabilir, büyük ve küçük harfleri karıştırabilir, basitçe anlaması gereken aritmetik işlemleri kavramakta zorlanabilir.
Bu durum bize halk arasında “disleksi” denen öğrenme güçlüğünü düşündürebilir. Bu tanıya sahip birçok çocuğun konuşmaya başlamasının akranlarından daha geç dönemde olduğu bilgisi alınır.
Anne ve babalar geçmişte geç konuşma öyküsü olan çocukta öğrenme güçlüğünü akıllarına getirmeliler. Çünkü öğrenme güçlüğü, erken tanı konulması ve çocuğun uygun eğitimi alması halinde akademik başarısı ve kendine olan güvenini çok bozmadan ortadan kaldırılabilir.
Çocuk tembel diye etiketlenebilir
Öğrenme güçlüğünün zamanında farkına varılmaması, kendi haline bırakılması durumunda çocuğun tembel olmakla etiketlenebilir, çocuğun akademik başarı ile birlikte hayatının birçok alanında yenilgilerle hayata adım atabilir.
Derse odaklanmada güçlük yaşıyorsa
Bazen de çok enerjik, leb demeden leblebiyi anlayan, sempatik çocuğunuzun karnesinde ondan beklenmeyecek notlarla karşılaşabilirsiniz. Evde anlatılan ya da birlikte yapılan ödevlerde gayet başarılı olup aynı başarıyı sınavlarda gösteremeyen çocuğunuzda dikkat dağınıklığından şüphelenmek gerekir.
Bilgisayar karşısında saatlerce oturabiliyor ama ders söz konusu olunca yerinde duramıyor, bunu bilerek yapıyor diye düşünebilirsiniz. Aslında dikkat dağınıklığı olan çocukların büyük kısmı bilgisayar ve televizyon karşısında saatlerce oturabilir, bu durum çocukta bir sorun olmadığı anlamına gelmez.
Derste dikkati hemen dağılan, ödev yaparken odaklanmakta güçlük çeken ve yarım saat sürecek ödevi üç saatte tamamlayan bir çocuk mutlaka dikkat eksikliği yönünden değerlendirilmelidir. Çünkü dikkat eksikliği, tedavi ile çocuğun ders başarısını olumsuz etkilemeden kontrol altına alınabilir.