Dinlemesini bilene türküler öyle şeyler anlatır ki; tarihi bazen oradan öğrenir, hayatınızı olgunlaştıran bir enstrüman halini alır. İşte bu enstrümanı da kullanan birileri vardır. Onlardan biri de bozlağa can vermiş, gizli kalmış bir ses: Mehmet Nazlı.
Bozlağa can veren saklı kalmış bir ses: Mehmet Nazlı
Dinlemesini bilene türküler öyle şeyler anlatır ki; tarihi bazen oradan öğrenir, hayatınızı olgunlaştıran bir enstrüman halini alır…
Yemekteki farklı lezzetler gibidir türküler. Hayatta biraz bir şeyler yaşamışsanız, hayata dair yarım kalmış bir şeyleriniz varsa; ‘keşke’leriniz, ‘ah’larınız, ‘vah’larınız, ‘tüh’leriniz varsa size bir ilaç gibi gelir türküler…
Dertlerinizi, sıkıntılarınızı alır; kısa süreliğine de olsa üzerinizden atar; ha, bazen ise sizi o yaşanmışlıkların ta dibinde tutar, oradan kolay kolay da çıkarmaz ve bazen de gözlerinizden tane tane yaşlar akmasına neden olur…
Çok türkü dinlerim, dinlemekten de çok keyif alırım…
Türkü üstadı birçok ismi de bilirim. Duymadığım isimleri ortaya çıkarıp hem kendim tekrar tekrar dinlerim, hem de türkü seven arkadaşlarıma keşfettiğim bir türküyü veya bir halk ozanı varsa onu da muhakkak ki ballandıra ballandıra anlatırım…
Hele de bu türküler Orta Anadolu ve aşıklık geleneğinin sürdüğü bir yerden ise o müzik eğlencesi bambaşka bir hal alır, ayrı bir tat, lezzet katar…
Bazen öyle seslerle karşılaşırım ki, hayıflanırım; “Daha önce bu sesi nasıl duymadım?” diye…
Evet, gecenin bir yarısında müzik dinlerken o isim çıktı karşıma; adı: Mehmet Nazlı…
Mehmet Nazlı’yı dinleyince aklıma; üstat, ‘bozkırın tezenesi’, Neşet Ertaş’ın babası bozlağın babası Muharrem Ertaş geldi…
Mehmet Nazlı 1953, Antalya – Serik doğumlu yöresel bir sanatçı…
Nazlı’nın babası Akdeniz’de yayla yayla dolaşıp yaşarken malını mülkünü satıyor. Bunun sonrasında ise Nazlı geçimini sağlamak için 9 yaşında alır eline bir keman ve tıngırdatmaya başlar ve bir daha da elinden bırakmaz…
Düğünlerde keman çalıp türküler söylemeye başlar, artık Mehmet Nazlı bir abdaldır… Bu durum, Kırşehir yöresinde de gelenekleşmiştir. Eline keman, saz alıp diyar diyar, köy köy dolaşan bir abdaldır artık. Can Dündar‘ın Neşet Usta için yaptığı belgesel olan “Garip”te de Neşet Ertaş böyle yorumlar abdal geleneğini…
Mehmet Nazlı da abdallık geleneğini; “Aşktır, sevgidir” diye tanımlıyor…
Zor bir yaşamı vardır Mehmet Nazlı’nın, gözleri görmez; doktora gider, kendisinde zehirli guatr olduğu söylenir ve ameliyat edilmesi durumunda doktorlar tarafından masada kalabileceği belirtilir. Vazgeçer bu ameliyattan…
Ve yaşamına böyle devam eder…
O kadar türkü dinleyip, araştırmalar yapan biri olarak Mehmet Nazlı’yı bu yaşta keşfettiğim için açıkçası kendimden utandım…
Dinlemesini, duygulanmasını ve ağlamasını bilenler için otantik, derin, büyük bir ses Mehmet Nazlı…
NOT: Mehmet Nazlı’nın sesini bu video ile bizlere ulaştıran, ulaştırmaya çalışan Emre Dayıoğlu ve Uğur Önür‘e de teşekkür etmek gerekir diye düşünüyorum…