Naiflik: Nadir görünen bir güzellik

Okuldan meclise, sokaktan hastaneye, trafikten parka kadar her yeri saran şiddet ve kabalık; adım adım her nefes aldığımız yeri kaplıyor bir yoz zihniyetin getirisi olarak. Gönül bu tip durumlarda artık nadir görünen bir güzellik arıyor: Naiflik.

Naiflik: nadir görünen bir güzellik

Naiflik

Naiflik kelime anlamı olarak saf ve temiz düşünceli gibi anlamlar taşır. Kelimenin hayattaki karşılığı ise daha derin ve yoğundur. Hele bizim ki gibi toplumlarda bir hasreti de ifade eder. Çünkü her ne kadar nesilleri tükenmiş gibi görünse de bu topraklarda bağırmadan, hakaret etmeden, küçük görmeden, kavga etmeden, karşıt düşüncesini zarifçe ifade eden, mütevazı insanlar yaşamıştır.

Veresiye borcunu müşterisine hatırlatmak zorunda kaldığı için yanakları kızaran bakkalın naifliği mesela. Bakkal kapitalizm tarafından süpermarketlere kurban edilince bu naiflikte tarihe gömülmüştür. Kapitalizmi dışarıda bırakıp yozlaşan yaşam tarzına, gündelik konuşma diline ya da salt sıradan bir olaya göz attığımızda da naifliğin nasıl yok edildiğini görebiliyoruz aslında.


“Bir bahar akşamı rastladım size”

Sözleri 1930’larda yazılmış olan “Bir bahar akşamı rastladım size” şarkısındaki zarafet ile son yılların popüler olmuş şarkılarını kıyasladığımızda karşımıza çıkacak olan bariz kabalık da aslında naifliğin yitirilmiş olmasından.


“Resmine bir mermi çaktım”

İmparator sevgilisine “Resmine bir mermi çaktım” diyor, gurbetçi ayrıldığı sevgilisine sitem ederken “Allah belanı versin, Allah seni kahretsin” diyor. Mega star beğendiği kadına “Gel gel hiç acımayacak” diye sesleniyor, iktidara yakın duran bir zat-ı muhterem ise niyeti tamamen bozup “Benim olmazsan taciz ederim” diyor.

Okullara bakıyoruz, ellerine oyuncak kılıç tutuşturulmuş çocuklar “müsamere” yapıyor. Hastanelere bakıyoruz, bağrış, çağrış. Sokaklara bakıyoruz, kavga, taciz. Trafiğe bakıyoruz, sinir harbi, küfür kıyamet. Ülkenin idare edildiği meclise bakıyoruz, bir tarafta birbirini dövenler, öbür tarafta Nazi pankartı!


Tablo bu kadar olumsuzken bile fotoğrafta gördüğünüz nesli tükenmek üzere olan bir teyze ya da amcanın naifliği insanın gönlüne güzelce dokunuveriyor. Biliyorum nesliniz tükenmek üzere ama ne olur şu yobazlık ve kabalık tamamen iliklerimize enjekte edilmeden önce biraz daha kalın. İzin verin de insanlığımızı iyice yitirmeden sizin halen bu dünyada var olduğunuzu bilelim. Yoksa dünya daha da çekilmez bir yer olur.

Aylak düşler diyarı: Hayal kurma özgürlüğü


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.