Yeni Anayasa’ya ‘Hayır’ stratejisi ve pratiği nasıl olmalı?

Hayır, sadece sıradan bir “hayır” değildir artık. Monarşi türevi bir rejimle yönetilmemek için belki de son fırsattır. Cumhuriyetlerin süreç içinde budanmış ve geliştirilmemiş olan kazanımlarının tamamen yok edilmemesi için gösterilecek son çaba veya mücadeledir.

Yeni Anayasa'ya 'Hayır' stratejisi ve pratiği ne olmalı?

Yeni Anayasa, evet diyenleri de olumsuz etkileyecek!

Yeni Anayasa bu ülkede yaşayan bir sınıf değil, sadece bir grup haricinde hiç kimseye yarayacak bir düzen getirmeyecektir. Evet diyecekler ile hayır diyecekler bu anlamda farksız ülke insanlarıdırlar. Ever diyecek olanlar Yeni Anayasa’nın yol açacağı düzenden ne denli olumsuz etkileneceklerini ilerleyen süreçlerde görebileceklerdir.

Özetle Yeni Anayasa ve onun sağlayacağı düzen; sağcısından, milliyetçisine, Alevi’sinden Sünni’sine, Kürt’ünden Türk’üne, dindarından, dinsizine, kadınından erkeğine, çocuğundan büyüğüne, kısaca hangi coğrafyada yaşıyorsa yaşasın ve her kim olursa olsun, ülkenin büyük halk çoğunluğu için yaşamı ve refahı olumsuz etkileyecektir. Çünkü uygar bir geleceği engelleyecektir.


Sadece gerçeği anlatmak: Halkın tamamı için hayatı zorlaştıracak bir yönetim sistemi

Gerekli görüldüğü her an, her şey için ve her yerde müdahale etmeyi bu kadar kişiselleştiren ve özelleştiren yönetimler demokratik olmanın çok ötesinde, halkın tamamı için hayatı zorlaştıran yönetimlerdir.

İşte bunu anlatmak gerek. Anlatırken particilik, örgütçülük ve daha önemlisi karşıtlık yaratmadan ve yapmadan. Sadece gerçeği anlatarak. Basit, sade, anlaşılır ve yüreklere ulaşacak bir dil kullanarak ve gönül bağı kurarak.

Evet diyecek olan taşeron işçisi, madencisi, asgari ücretlisi, işsizi, atanamamış öğretmeni, amelesi, köylüsü yeni anayasa ile daha da kötüleşecek durumlarına ilişkin ikna edilmek durumundadırlar. Yeni anayasanın onlar ile ilgili olmadığı somutlanarak iyi anlatılmalıdır. Yaşanan tüm olumsuzlukların yeni anayasa ile daha da büyüyeceği ya da nasıl çözüme ulaştırılamayacağı iyi gösterilmelidir.

Örneğin, yeni anayasa ve onun yol açacağı yeni düzen ile asgari ücret ilişkisi, vergi ilişkisi, akaryakıt ilişkisi, tarım ve hayvancılık ilişkisi, temel gıda maddeleri ilişkisi, akarsuların daha da kurutulması ilişkisi kurulmak zorundadır.

Hayır stratejisinin çıkış noktası nasıl olmalı?

En yakınından başlayarak “evet diyecek olan her hayır potansiyeli taşıyan insana” ve “hayır diyecek ama demeye gerek görmeyen her kayıtsız ve ilgisiz kişiye” ulaşmak, bu hayır stratejinin çıkış noktasıdır.


Mitingler, protestolar, duvar yazıları ve “hayırcılar ile paneller” yaparak değil! Üstten bakarak, daha bilgili görünerek değil! Sıcak ve içten bir şekilde ve insani olarak birebir ciddi bir zaman geçirerek. Gerekirse birden fazla iletişim kurarak ona önemli ve değerli olduğunu hissettirerek. Ve çok daha önemlisi ulaşacağı kitleyi öncelikle evet diyecek olanlar kitlesi içinden belirleyerek.

Bu yeni anayasa meselesi kayıtsızlar, adam sendeciler ve ‘Evet’e eğilimli olan “oy vermiş ama gönül vermemişlerin” kazanılması ile savuşturulabilecek bir meseledir. Bunun dışında gösterilecek çabalar “hayır” oyunu pekiştirmeye yönelik yaklaşımlar ve çabalar olacaktır.

Evetçiler de hayırcılar kadar mağdur olacak

Evet diyecek olanların büyük çoğunluğu, hayır diyecek olanlar kadar mağdur olacaklardır. Çünkü biliyoruz ki çoğu yoksul, işsiz ve dar gelirli kişilerdir. İşte bunu anlamak ve buna göre anlatmak gerek. Daha önemlisi bunu gerçekten anlamalarını sağlamak gerek.

Nasıl mı?

Birincisi; derdin tamamen yeni anayasa ve onun neden olacağı düzen ile ilgili olduğu üzerinden olmalıdır. Derdin, meselenin veya “hayır” deme gerekçesinin kişi ya da kişiler üzerinden değil, memleket ve halk için neler getireceği ve götüreceği üzerinden olması çok önemlidir.

1 milyon kişi etkisi

İkincisi; işin pratiğidir. Hayır için yola çıkan her bir kişi kayıtsız, adam sendeci ve militan ‘evet’çi olmayan eş, dost, akraba başta olmak üzere, köylü, mahalleli, semtli ve kentli en az on kişiye ulaşmayı bir zorunluluk kabul etmelidir. Bu on kişiden beşinin yeni anayasaya hayır demeyi kabul etmesini sağlayabileceğinden hareketle, ülke genelinde bu çabayı gösterecek bir milyon gönüllünün işe koştuğunu düşünmek zorundayız.

Bu bir milyon kişinin temas ettiği, onun diline, yüreğine, aklına ve özellikle de ruhuna dokunacağı toplam üç ila beş milyonluk “yeni hayırcı” bir kitleye ulaşması işten bile değildir. İşte bu üç – beş milyon kişi, ülkeyi büyük bir badireden kurtarmada rol oynayacak anahtar kitledir.


Çaba ya da mücadele dediğin budur. Kolay değildir. Amaca taşıyacak, sonuç üretecek çabalar her zaman sıradan çabaların ötesinde bir çabayı gerektirir. Aksi durumda her zamanki klasik kampanya ve propagandalar, özellikle militan olmayan evetçiler üzerinde olumsuz bir etki yaratabileceğinden hareketle, hayır oyları var olan hayır oylarından daha farklı bir sonuca neden olmayacaktır.

AKP çoğunluğu değil azınlığı temsil ediyor!

Terör palavra kampanyalarla bitmez!