Aydın Doğan’ın Doğan Grubu’na ait Kanal D’nin ekran yüzlerinden İrfan Değirmenci başkanlığa “hayır” diyeceği için işine son verildi. Yine Doğan Grubu’na ait Posta Gazetesi yazarı Hakan Çelenk’in başkanlık ile ilgili düşünceleri, onun da işinden olmasına neden oldu! Hukuku olmayan bir ülkede Emin Çölaşan olmak gerekir. Neden mi?
Demokrasisi olmayan bir ülkede Emin Çölaşan olabilmek!
Şu OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) birlikte Türkiye’de (zaten olmayan) ne hukuk ne de demokrasi adına bir şey kaldı. “Olağanüstü Hal’de anayasa görüşmesi mi olur?” diyen bir iktidardan OHAL döneminde birkaç ay içerisinde anayasa hazırlayan bir iktidara geldik! Siz, elmaya armut diyen bir iktidara güvenir misiniz? Ben güvenmem!
İktidar “OHAL’den halk etkilenmeyecek” dedi. Peki Prof. İbrahim Kaboğlu halktan biri değil mi? 40 yılın üzerinde bir yaşı bilime adamış, önemli bir akademi hocası olan Kaboğlu üniversiteden ihraç edildi! PKK’lı mıydı, DHKP-C’li miydi yoksa FETÖ üyesi miydi, evet hangisiydi? AKP’ye yakınlığı ile bilinen Cem Küçük dahi buna isyan etti!
AKP vakti zamanında hukuku yanlış ellere teslim ettiği için, bugün maalesef ‘hukuk garabeti tatlısı’ yapılan bir ülke haline geldik! 2010 yılındaki “yetmez ama evet” denilen anayasa referandumunun getirdiği hukuktaki son nokta Türkiye’nin imajını Afrika ülkeleriyle kıyaslanır noktaya getirmiştir!
Bunun meşru sorumlusu, tabi ki bugünkü siyasi iktidardır! Beceriksiz bir yönetim anlayışıyla, sadece halkın bir kısmını yani “makarnacı ve kömürcüler”i kendisine inandırmıştır!
Görüyorsunuz olup biteni… Aydın Doğan’ın medya grubuna ait KANAL D’de çalışan İrfan Değirmenci referandumda “hayır” diyeceği için işinden atıldı! Keza Posta Gazetesi yazarı Hakan Çelenk yine başkanlık ile ilgili düşüncelerinden dolayı Doğan Medya ile ilişkisi kesildi!
Medyada da şerefli hareket etmek gerekir! ‘Oncu’, ‘buncu’ ya da iktidar yalakası olmamak gerekir. Bakın Emin Çölaşan’ın “Her Kuşun Eti Yenmez” kitabının 69. sayfasında Çölaşan ne diyor: “Ben peşkeş düzenine ve göz yumanlara karşı çıkıyorum”. Aynı sayfanın devamında da Aydın Doğan’ın kendisi için sarf ettiği sözleri şöyle yazmış Çölaşan: “Ben Emin’in davaları için 100 bin dolar ödedim. Emin yüzünden Turgut Özal’la da, Tansu Çiller ile de kavga ettim. Kendisini tanrı yazar gördü hep.”
İşte yazar, gazeteci dediğiniz demokrasisi olmayan bir ülkede Sayın Çölaşan gibi her iktidara muhalif olan demiyorum, muhalefet yapan biri olmalıdır. Bunun tersi de iktidar yalakalığıdır! Tabi bizim gibi demokrasisi, hukuku olmayan bir ülkede herkes de bunu yapamamaktadır…
Siyaset yapmak başka bir şeydir, bir ülkeyi yönetmek bambaşka bir şey!
Eğer Avrupa’daki demokrasi kültürü, toplumun özgürlüklere, hukuka bakış açısı Türk toplumunda olmuş olsaydı bugünkü yönetim anlayışı ile AKP iktidarı, çoktan muhalefet koltuğuna oturmuş hatta birçok istifa ile AKP dağılıp gitmişti. Maalesef toplumda, demokrasi anlayışı farklı işlediği için ülke yönetimine de bu, farklı yansımaktadır.
Örnek vermek gerekirse “çalıyor kardeşim ama yapıyor da” ya da “bundan öncekiler çalmadı mı, olsun en azından bu çalışıyor.” Yani halk, “Bundan sonra kimse çalmasın!” demiyor. İşte o yüzden bu toplum sittin sene ilerlemez! 2. Dünya Savaşı’na girmiş, büyük yıkıma uğramış, diktatörlük kılıfından kopmuş Almanya, bugün her alanda (hukuk, demokrasi, ekonomi) Türkiye ile hiç kıyaslanmayacak kadar ileride ise durup düşünmek gerekiyor! Demokrasinin olmadığı bir ülkede de ancak bu kadar olur!