2014 yılında ABD’de yapılan Dünyanın En Hızlı Davulcusu yarışmasına katılarak dünyanın en hızlı 10 davulcusu arasına girdi. Erhan Karaca’nın başarı öyküsü…
Röportaj: Erhan Karaca
Tanımayanlar için hemen çok kısaca size Erhan Karaca’dan bahsedeyim. Erhan Karaca, 29.03.1987’de İstanbul’da doğdu. Kocaeli Üniversitesi Radyo Sinema Televizyon bölümünde öğrenim gördü.
2008’den itibaren Almanya, Fransa, Çek Cumhuriyeti, İsviçre, İspanya, Belçika, Macaristan, Avusturya, Hollanda, Rusya, İngiltere, İskoçya, Slovakya, Sırbistan, ABD ve Türkiye’nin pek çok şehrinde sahne aldı. İsviçre’de çaldığı bir festivalin 10. Yıl DVD’sinde yer aldı.
Bu yıllar içinde 2 stüdyo albümü kaydetti. 2012’de Modern Müzik Akademisi’nde burslu öğrenci olarak 1 yıl eğitim gördü. London College of Music Drum Kit Grade 8 ve MEB Usta Öğretici sertifikaları almaya hak kazandı.
Eğitimi süresince Cengiz Baysal, Şenol Küçükyıldırım, Tercan Şener, Turgut Alp Bekoğlu, Okay Temiz, Engin Gürkey gibi isimlerle çalıştı. 2010 yılından itibaren Okyanus Kolejleri, İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları ve çeşitli kurumlarda ders vermeye başladı.
2014 yılında ABD’de yapılan Dünyanın En Hızlı Davulcusu yarışmasına katılarak dünyanın en hızlı 10 davulcusu arasına girdi. Aynı zamanda yarışmayı 2015’ten itibaren her yıl sponsorları aracılığı ile Türkiye’de düzenliyor. Norveçli bir grup ile çalışmalarına devam ediyor.
Genç, dinamik ve oldukça başarılı bir adam
ABD’de finali gördü
“Umutsuzluğa kapıldığım oldu ama vazgeçmedim.”
Malesef. Ülkemizin durumu, belirsizlik, istenmeyen durumlar yatırımı azaltıyor. Sponsor değişiklikleri oldu ama sürekli yanımda olan bireysel sponsorlarımdan İstanbul Agop Zilleri ve bu yıl beraber çalışmaya başladığımız Cangöz Müzik ve D52 yarışmayı sürekli kıldı. Sponsor arayışı döneminde umutsuzluğa kapıldığım oldu ama vazgeçmedim.
O kadar çok çalışıyorsunuz, workshoplarla tek tek ilgileniyorsunuz. Geri dönüşler nasıl?
Workshoplar çok keyifli geçiyor. Pek çok yeni davulcu veya bu işe kendini adamış arkadaşlarla tanışıyor, sohbet ediyoruz. Bu yıl yine planladığım okulların çoğu ilk yıllarda gittiğim okullar o yüzden tekrar buluşacağım için mutluyum.
Yarışmayı buraya taşımak zorlu bir maraton olsa gerek. Bunu nasıl yaptınız? O süreci anlatır mısınız?
Yarışmayı Türkiye’de yapma fikri aslında yarışmadan sonra aklıma geldi. Yarışma sonrası yemeğe davetliydim ve yemekte yarışmanın kurucusu Boo McAfee ile sohbet sırasında bu fikir gelişti ve gerekli işlemlerden sonra çalışmalara başladım. Sonrası ise sponsor bulma süreci ve tanıtımlar. Tabii hepsiyle tek başıma uğraşmak zorlu ama sevdiğim şeyle ilgili çalışmayı seviyorum. Beni canlı tutuyor.
(Gülüşmeler…)
“Sadece hızlı davul çaldığı için iyi davulcu demek yanlış olur.”
Geçtiğimiz yıllarda gündemi epey meşgul eden “Hızlı davulcu, iyi davulcu mudur?” münakaşalarını bir de sizden dinleyelim. Sizce bu durum nasıl? Hız, davulcuyu nasıl etkiler?
Aslında bu tamamen yarışmanın konseptini anlamayan birilerinden çıkan bir tartışma. Yarışma iyi kötü ayırmıyor hatta davulcu olmayan bile ortalama bir skor yakalayabiliyor. O yüzden yarışmanın birincisine sadece hızlı çaldığı için iyi davulcu demek çok yanlış olurdu. Ama en hızlı davulcu diyebiliriz çünkü Guinness Rekorlar Kitabı WFD etkinliğinde rekorları “Dünya’nın En Hızlı Davulcusu” olarak kayıtlara geçiriyor.
Sizin zaten 940 vuruş gibi büyük bir dereceniz var. Burada ev sahibi olduğunuz için yarışmayacaksınız sanırım… Bize 940 vuruşa nasıl çalıştığınızdan bahseder misiniz, nasıl bir heyecan? Emeğinizin karşılığını aldınız mı sizce?
Evet tabi. Ben yarışmanın organizasyonuyla ilgileniyorum. Aynı zamanda jüriyim ama yarışmacı olarak kendi yarışmamda yer almıyorum. Zaten artık eskisi kadar da hızlı değilim (Gülüşmeler…). Yarışmaya katılacağım sene son aylarda her gün yaklaşık 2-3 saat buna çalışıyordum. Pedalımı, sayacımı kurup uzun sürelerde kendimi deniyordum; 5 dakikalık, 15 dakikalık rekorlara çalışıyordum. Bir kere bulaşınca bırakmak zor oluyor; o yarışmayla uğraşana, bir şeyler elde edene kadar devam ediyorsun. Çaldığım müzik tarzı da hızlı olduğundan çok zorluk çekmedim. Nasıl çalışmam gerektiğini ve nasıl teknikler kullanmam gerektiğini biliyordum. Enstrümanda gidilen her yol bambaşka şeyler öğretiyor o yüzden tatmakta fayda var.
“Dünya’nın En Hızlı Davulcusu” olmak için yarışıyorlar.
Yarışmaya geri dönelim. Yarışma “eller” ve “ayaklar” olmak üzere 2 kategoriye ayrılıyor değil mi? Bilmeyenler için bu kategorileri açıklar mısınız?
Yarışma 2 kategoriden oluşuyor. Eller ve ayaklar. Bir katılımcı ikisinden de yarışmaya katılabiliyor ama ikisinde de birinci olması halinde birini seçmesi gerekiyor. İki kategoride de benzer kurallar var. Her el hareketi bir vuruş yapmalı ve vuruşlar “Single Stroke Roll” yani sağ sol sağ sol olarak devam etmeli. Herhangi bir “buzz roll” tarzı sektirme tekniği kullanılmıyor. Ayaklarda da aynı kurallar geçerli. Hem ellerde hem de ayaklarda en fazla vuruşu yapan ilk 3 kişi ödül kazanıyor. Yani toplamda 6 kişiye ödül veriliyor.
Planlı çalışmak önemli
Diyelim ki ben de Dünyanın En Hızlı Davulcusu yarışmasına katılacağım. (Yine gülüşmeler bu sefer daha fazla…) Katılacak olanlara tavsiyeniz nedir? Nasıl çalışmalılar? Neler yapmalılar? Sizin izinden gelenlere neler söylemek istersiniz?
Beklerim… Süreklilik çok önemli. Haftada 1-2 saatle olacak iş değil. Her gün veya belli bir program ile günde 1-2 saat ayrılmalı. Sanılanın aksine hızlı çalmak için hızlı çalışmak doğru değil. Öncelikle kaslarınız doğru harekete alışana kadar yavaş tempoda çalışmalı ve kademeli olarak hızlanılmalı. Çalışma süresi de önemli. Her egzersiz en az iki dakika sürmeli, tekrarları olmalı ve en az 1 saate tamamlanmalı. En önemli üç şey; tempo, dinamik ve süreklilik. Kademeli artırılan tempo, farklı seviyelerde güçlü-hafif dinamik çalışma ve bolca geçirilen zaman birinciliğe giden yol demek oluyor. Bunlar aslında sadece yarışma için değil aynı zamanda davulculuğa da katkıda bulunan ipuçları.
“Bu yıl için umutluyum.”
Şu an yarışmanın rekoru Tom Grosset’te. Sizce bu rekor sene Türkiye’de kırılabilir mi?
Umarım kırılır. Henüz 1000 geçilmedi ama bu yıl için umutluyum.
Bildiğim kadarıyla bir de bu temponun içinde davul/bateri dersleri veriyorsunuz. Yetişmesi zor olmuyor mu? Konserler, yarışmalar, dersler… Başarınızın, azminizin sırrı ne?
Her günüm farklı programa ait ve birbirine karıştırmamaya çalışıyorum. İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları’nda müzik öğretmeniyim. Onun dışında Kadıköy’de kendi stüdyomda davul dersleri veriyorum. Bir yandan yarışmayı planlıyorum, workshoplar ve tüm organizasyon. Norveçli metal grubu Kraanium ile çalıyorum onlarla da yoğun bir program var. Zaman buldukça fotoğraf çekiyorum. Bir de köpeğim var. Ama bu tempo beni canlı tutuyor, bu şekilde mutlu oluyorum. Her projeye atıldığımda sürekli üstüne daha ne koyabilirim diye bakıyorum.
“15.000 TL’nin üzerinde ödül”
Çok eğlenceli ve ilgi çekici bir konsept. Workshop ve final günlerini ve o atmosferi iple çekiyorum. İzleyici veya katılımcı olarak bu heyecanı yaşamak isteyen herkesi bekliyorum. Toplamda 15.000 TL’nin üzerinde ödül veriliyor. Bence çalışmaya şimdiden başlamak gerek.
İzleyici ya da katılımcı olarak projeye katılmak isteyenler size nasıl ulaşabilirler?
Sosyal medya sayfalarımızı takip etmeleri yeterli. Tüm haberleri oradan paylaşıyorum. Ayrıca kendi sayfamdan da her konuda bana danışabilirler:
www.facebook.com/wfdturkey
www.facebook.com/ekdavulatolyesi
Erhan Karaca kişisel sorulara cevap veriyor
Biraz da özel sorularla sizi terletmek isterim. Bilinçaltına inmeyeceğiz ama merak ettiklerimi hem ben sormuş olayım hem de okuyucularımızın da aklında sizin hakkınızda merak ettikleri herhangi bir soru kalmasın. İlk baterinizi hatırlıyor musunuz?
Evet Yamaha Gigmaker. Apartman yaşantısının zorluklarından pek kullanılamadı ama bir süre işimi görmüştü. (Gülüşmeler…)
Sizce davul dünyasının yıldızı kim?
Çok zor bir soru. Ama tek bir isim söyleyeceksem ve bu metal müzik dünyasından olacaksa cevabım Derek Roddy olurdu.
Sizi davulcu olmaya ikna eden şey neydi?
Müzik yapmaya gitarla başladım ama grubumun bir davulcuya ihtiyacı vardı. O yıllarda izlediğim davulcular beni etkilemeyi başardı ve davula geçmeye karar verdim.
“Hayalimi yaşıyorum.”
Küçükken hayal kurmuşsunuzdur elbet. Bugünlere geleceğiniz aklına gelir miydi? İlerisi için hayalleriniz var mı? Bizimle paylaşır mısınız?
Çevremde, ailemde hiç müzisyen yoktu o yüzden müzik alanında bir şeyler yapmak gibi bir beklentim yoktu. Lise son yılları ve üniversitede ortaya çıktı. Son zamanlardaki hayallerimden biri yurt dışından gruplarla çalışmaktı. Onu da gerçekleştirmeye başladım ve şu an kendi türünde tanınan Norveçli bir grupla çalıyorum. Hayalimi yaşıyorum denebilir ama hep daha ilerisi var.
Kimlerle birlikte çalmak istersiniz?
Çok dinlediğim ve birlikte çalma fikrinin bile çok heyecanlandırdığı gruplar, müzisyenler. Behemoth, Dimmu Borgir, Vader gibi. Metal dışında sayarsak; Dead Can Dance.
Davul satın alırken nelere dikkat edersiniz? Malzemesi, iskeleti, kat sayısı?
Fiyatı. Paranın yettiği davul en iyi davuldur.
Black metal, heavy metal vs. neler dinlemekten hoşlanırsınız?
Çok farklı türlerde müzik dinliyorum. Bazen metal, bazen caz, klasik müzik, rap, hatta pop, ambient veya elektronik tarz işler. İçinde bir şeyler bulduğum, beni bir yerlere götüren her müzik bana göre güzeldir. O yüzden tarz ayrımı yapmak gibi bir lüksüm yok.
Bizi sizin elinizden bir çalışma bekliyor mu?
Yakında kendi projemle ilgilenmeye başlayacağım. Şimdilik belirsiz ama yoğunluk azaldıkça bir şeyler çıkacaktır.
Bu yola çıktığınızda bir idolünüz var mıydı?
Tabii ki. Bir rol model olmadan olmaz bu işler. O kişi artık senin hocan gibidir. Başladığım yıllarda Slipknot davulcusu Joey Jordison beni çok etkilemişti.
Sizce davul bir yetenek işi mi yoksa öğrenmek isteyen herkes öğrenebilir mi?
Şimdiye kadar 5 bin saatin üzerinde davul dersi verdim ve kimseden “Ben bu işi yapamıyorum” cümlesi duymadım. Fiziksel bir engeli olmadıkça doğru çalışma ve sabırla herkes yapabilir. En tehlikeli şey enstrümanı alıp deneyip ben bunu yapamam demek. Doğru adımlarla ilerlemek çok önemli.
Bu keyifli sohbet için Erhan Karaca’ya çokça teşekkür ediyoruz.