İlginç olan şu: HDP başkanlığa neden evet demiyor?

Bir tarafta başkanlığa “evet” diyen, İmralı’da yatan terörist lideri Abdullah Öcalan, diğer yanda bu sürece “hayır” deyip cezaevine girmeyi göze almış HDP milletvekilleri, öbür tarafta ise bir zamanlar “Başkanlık Türkiye’yi bölme sürecidir” deyip bugün “evet” diyen MHP lideri…

İlginç olan şu: HDP başkanlığa neden evet demiyor?

HDP başkanlığa neden evet demiyor?

Bir ülke düşünün ki geceden sabaha değişen bir siyaseti olsun. Bugün kara’ya ak diyenler, yarın ak’a kara diyenler olsun. İşte bu ülke Türkiye…

Demirel o yüzden belki de “Siyasette 24 saat uzun bir süre demiştir” Bu ülkede siyaseten neyin nasıl yürüdüğünü anlayamıyorsunuz? Türk siyasetinde neredeyse her gün yeniden kartlar karılıyor ve yeniden siyasilerin eline dağıtılıyor…


Anlam veremediğiniz siyasi bir durumla karşı karşıya kalıyorsunuz. Dün aslan olup avcı konumunda olanlar bugün kuzu olup av durumuna düşüyor!

Bazen hakikaten diyorum ki bu ülke Türkiye mi?

Evet, Türkiye. Çünkü sadece bizim ülkemizde olacak türünden şeyler yaşanıyor bu ülkede ve sadece bizim insanımızın vereceği tepkiler veriliyor siyasi durumlara…

Düşünün bir kere, daha düne kadar “Başkanlık bu ülkeyi böler” diyen bir siyasi iktidarın lideri, daha açık yazalım MHP lideri Devlet Bahçeli bugün AKP’nin peşinde ilerleyip gidiyor!

Bu ülkenin ülkücülerini de saf zannediyor herhalde ki bozkurtların aklıyla da alay eder gibi “Bir oyum var o da ‘evet’dir.” diyor. O yüzden artık ülkücü tabanında MHP yönetimi ‘Balgat yönetimi’ olarak biliniyor

Devlet Bahçeli’yi anlıyoruz; MHP’yi, AKP’ye yıllardır vagonluk yaptırıyor; ancak tuhaf olan şu ki HDP’nin buradaki tavrı…


HDP başkanlığa neden ‘evet’ demiyor? Asıl sorgulanması gereken şey bu…

Biraz düşünüldüğünde yıllarca ‘bu ülkeyi bölmek istiyorlar’ diye tutturulan HDP, başkanlığa ‘hayır’ diyerek AKP’nin siyasi gücüne karşı geliyor; hatta cezaevlerinde kalmayı bile göz alıyor. Halbuki burada başkanlığa ‘evet’ demesi gereken parti MHP değil, HDP’dir. Çünkü ülkeyi bölmek isteyen (kimine göre) HDP’ydi. Oysa ülkeyi bölünecek korkusuna getiren parti, bugün Milliyetçi MHP! Yani küresel bir görev değişimi var sanki.

Burada ben AKP’liler gibi düşünmeyeceğim. Yani sığ ve düz mantıkla bakmayacağım. Çünkü onlar her yerde kandırılmış (!). Kandırılanlarla aynı safta olamam! Onlara kalırsa “HDP milletvekilleri içeri atılıyor. Milliyetçi MHP ile işbirliği yapılıyor. O zaman AKP doğru yolda ilerliyor.” Yok kardeşim, ben öyle bakmıyorum. Oslo’da PKK’lılarla görüşen ben değildim!

AKP ile HDP arasında geçtiğimiz yıllarda yapılan pazarlık AKP’li siyasilerde hüsran yarattı. Eğer AKP- HDP arasında yapılan pazarlık (neyse bu pazarlık) sağlıklı ilerlemiş olsaydı, bugün Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ile Dolmabahçe (!)’de çaylar içiliyor; Şivan Perver ile İbrahim Tatlıses ile Diyarbakır’da “Negri negri” türküsü söyleniyor; Barzani ve PYD lideri Salih Müslim ile Ankara’da yemekler yeniyor olacaktı!

İlginç olan şu: HDP başkanlığa neden evet demiyor?
AKP’li Hüseyin Yayman ile PYD lideri Salih Müslim yan yana (diğer kişilerden bahsetmiyorum bile; araştırın, kimmiş bakalım bu isimler)

Şunu sormak gerekir: HDP sadece bir kişinin siyasi hırs ve ihtiraslarına kurban mı gitti yoksa gelecekte düşünemediğimiz çok daha büyük küresel oyunlar mı oynanıyor? Büyük “üst akıllar” mı var da biz göremiyoruz?

Çünkü, akıl mantıkla izahı olmayan bir yolda Türk siyaseti. HDP bugün evet diyebilir, başkanlık zaten gelir ve istedikleri özerklik, federasyon hatta ilerleyen yıllarda Suriye, Irak ve Türkiye’nin güneyi ile birleşmiş kantonlardan oluşan bir Kürdistan devleti…


Bunlar uzak ihtimaller değil; başkanlığa “evet” diyen Öcalan’ın olduğu bir sürece HDP neden ‘hayır’ diyor?!

MHP’li muhalifler referanduma hayır komitesi kurdu

MHP tabanı Bahçeli’yi dinlemiyor; Ak Parti telaşta!


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…