Ekonomik Görünüm Raporu, küresel büyümeye ilişkin 2016’nın ikinci yarısında başlayan toparlanmanın sürdüğünü ve bunun görece bir iyimserlik oluşturduğunu ortaya koyuyor.
Rapor, Türkiye için ise 2017’nin hem aşağı hem yukarı yönlü riskler barındırdığını, ancak ekonomide kalıcı bir toparlanmanın yatırımcılara perspektif sağlayacak kapsamlı bir ekonomik programdan geçtiğini belirtiyor.
Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan ‘Ekonomik Görünüm – 10 Temel Soruda Küresel Ortam ve Türkiye Ekonomisi Raporu’ yayımlandı.
Rapor, Türkiye ekonomisi ile ilgili daha kapsamlı bir değerlendirmeyi 16 Nisan referandumu sonrasına bırakarak, hem küresel ekonomi hem de Türkiye ekonomisi üzerine en temel sorulara odaklanıyor.
Rapora göre, tüm dünyada yaşanan siyasal ve ekonomik belirsizliklere rağmen 2016 yılının ikinci yarısından bu yana büyümede devam eden toparlanmanın, küresel ekonomiye ilişkin iyimserliği de artırdığı görülüyor.
Murat Üçer, rapora ilişkin yaptığı açıklamada;
Geçtiğimiz yıl yaşanan menfur darbe girişimi ve yaşanan üzücü olaylara ek olarak küresel piyasalardaki gelişmelerin de etkisi ile ülke olarak 2017’ye zor bir başlangıç yaptık.
2016 yılının son aylarında başlayan Türk Lirası üzerindeki yoğun baskılar, Ocak ayı sonuna kadar devam etti. 2016’nın Eylül ayında Moody’s’in Türkiye’ye ilişkin not indiriminden sonra yılın başında Fitch’den de bir indirim gelmesi ile birlikte ikinci ‘yatırım yapılabilir’ notumuzu da kaybettik.
Bu durum, siyasi riskler ve yüksek dış finansman ihtiyacı ile birlikte değerlendirdiğimizde, yılın kalanında büyümenin önünde bir risk oluşturabilir. Ek olarak dalgalı bir seyir izlemekle beraber güven ortamının halen kalıcı bir iyileşme göstermemesi yatırımlar açısından iyimser olunmasını engelliyor.
Ancak diğer yandan kredi piyasası, istihdam seferberliği, vergi düzenlemeleri ve sektörel önlemler çerçevesinde hükümet tarafından atılan adımlar ekonomiyi canlandırma konusunda olumlu ve önemli bir başlık olarak öne çıkıyor.
Bunun büyüme üzerine olduğu kadar mali dengeler üzerindeki etkileri de yakından takip edilmeli. 16 Nisan Referandumu’nun ardından siyasi belirsizliğin sonlanacağı varsayımı ile, geçtiğimiz yıla oranla büyümede ciddi bir hızlanma beklememekle birlikte; risk priminin düşmesi ve sermaye girişlerinde bir hareketlenme olması ihtimalini de göz önünde bulundurmak gerekiyor şeklinde konuştu.
Ekonomide 2017 Türkiye’de nasıl geçecek?
Bu yıl büyümenin nasıl şekilleneceği büyük belirsizlik taşıyor, ancak Ocak ve Şubat aylarına dair verilere bakıldığında şimdilik zayıf görünümün devam ettiği; 2017 yılının tamamı için büyüme açısından hem aşağı hem yukarı yönlü risklerin olduğu belirtiliyor.
Bununla birlikte, ekonominin canlandırılmasına dönük hamleler 2017 için umut vadediyor. Ancak kalıcı bir toparlanmadan bahsetmek için referandum sonrasında oluşacak yeni “hikayenin” kritik önemde olduğu vurgulanıyor.
Diğer yandan enflasyon ve cari açık gibi temel kırılganlıklarımız ise devam ediyor. Enflasyon tarafında çift haneli seviyelere beklenilenden erken ulaşılması öngörülenin üzerinde bir bozulma ile karşı karşıya kaldığımıza işaret ediyor. Cari açığın ise, turizmde zayıf da olsa bir toparlanma yaşansa da petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak hafif artış göstermesi muhtemel görünüyor.
Küresel piyasalar ne söylüyor?
Küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı rapor dünyanın, 2016’nın ilk yarısında yaşanan yavaşlamanın etkisinin ardından ikinci yarıda toparlanarak, yılı zayıf da olsa büyüme ile kapattığını belirtiyor.
Çin’in 2016 yılını %6,7’lik büyüme ile tamamlaması ve ekonomide kayda değer bir yavaşlama olmaması için teşviklerin süreceğine yönelik beklentiler bu olumlu atmosferi besliyor.
Buna rağmen, ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın başkanlık seçimlerinin ardından sergilediği korumacı tutum, Hollanda, Fransa ve Almanya’da yaklaşan seçimler ve Yunanistan’ın yaşadığı borç krizi gibi küresel ekonomiyi saran birçok belirsizlik de büyüme görünümünü olumsuz etkileme potansiyelini sürdürüyor.
Bu başlıkların yanı sıra, İtalya’daki zayıf bankacılık sektörü kaynaklı riskler ve İngiltere ile AB arasında yapılacak Brexit görüşmeleri de yıl boyunca takip edilecek gündem başlıkları arasında yer alıyor.