CHP Parti Meclisi Üyesi ve Ankara Milletvekili Necati Yılmaz, 1961’den 2017’ye Türkiye’nin referandum tecrübelerinin ve propaganda süreçlerinin anlatıldığı ve “hayır”a yönelik baskılar, tehditler ve yasakların derlendiği bir rapor hazırladı.
Hazırladığı raporda şimdiye kadar “hayır”cılara yönelik 143 baskı, tehdit ve yasak olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Hayır”cıların terörist olmakla yaftalanması, 12 Eylül günlerini ve onun cunta liderini hafızalarda canlandırmaktadır. Kenan Evren’le benzerlik gösteren söylemler tesadüf değildir” dedi.
Devletin mali gücü “evet”i çoğaltmak, asli, idari ve güvenlik gücü ise “hayır”ı bastırmak için kullanılıyor
Meclis oylaması sırasında yaşanan tartışmalar ve usulsüzlüklerin ardından başlayan referandum sürecinin “Hayır”a ve “Hayır”cılara uygulanan baskılarla, engellerle ve yasaklarla sürdüğünü belirten Yılmaz, “Devlet olanakları ve devletin mali gücü “Evet”i çoğaltmak için kullanılırken, devletin adli, idari ve güvenlik güçleri de “Hayır”ı bastırmak için kullanılmaktadır. Devlet olanaklarının seferber edildiği bir “evet” kampanyası sürdürülmektedir” dedi.
Raporda 1982 yılında, darbe ortamında gerçekleştirilen referandumla bugünün baskı ortamını benzeten Yılmaz, bugün yaşanan baskı ortamının 12 Eylül günlerini ve onun cunta liderini hafızalarda canlandırdığını vurguladı.
“Hayır”cılara yönelik 143 baskı, tehdit ve yasak
İktidar, propaganda gücündeki orantısız duruma rağmen, 2007 ya da 2010 referandumundaki kadar rahat değil. “Hayır” cephesine yönelik uygulanan baskılar iktidarın tedirginliğini ortaya koyuyor. Şu ana kadar “hayır”cılara yönelik toplam 143 baskı, tehdit ve yasaklama uygulandı.
Belediyeler “evet” için çalışıyor
“Hayır”a yönelik baskıların ve devlet eliyle “evet” e yapılan destek ve yardımların derlendiği raporda belediyelerin “evet”e hizmet ettiğinin altı çizildi.
Belediyelerin “evet”e yönelik yaptığı açık desteklerden birkaçı şöyle:
– Ankara’da Büyükşehir Belediyesi ekipleri ve polis, sokaklardaki “hayır” afişlerini sökme çalışmalarına başladı. Sakarya Caddesi’nde sivil polisler “hayır” afişlerine müdahale ederken görüldü. Yoldan geçenler “hayır” demenin ve “hayır” çağrısı yapmanın demokratik bir hak olduğunu söyleyerek polise tepki gösterirken, polis ek polis kuvveti ve belediye ekiplerini çağırdı.
– Esenler Belediyesi, CHP’nin referandum için hazırladığı araçları engelledi.
– AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi, YSK’nın yasağını dinlemedi. Kamu araçlarıyla kenti ‘Evet’ afişleriyle donattı.
– Üsküdar Belediyesi, Türkiye Gençlik Vakfı’na (TÜGVA) “evet propagandası” için billboardlarda yer açıp, sponsor oldu.
Referandum sürecinin eşit propaganda çerçevesinde sürmemesinin ardında iktidarın büyük bir hezimetle karşı karşıya kalma korkusu var
Referandum sürecinin eşit propaganda, örgütlenme ve söz söyleme hakkı çerçevesinde sürmemesinin ardında iktidarın büyük bir hezimetle karşı karşıya kalma korkusu olduğunu belirten Yılmaz, “AKP, 15 yıldır olduğu gibi halka verdiği sözleri tutamamaktadır. Referanduma gitmeden önce OHAL’in kaldırılacağını söyleyen Başbakan Binali Yıldırım, referandum sürecinden OHAL’in uzatıldığını açıklamaktan beis görmemiştir. OHAL koşulları dışında, demokratik bir ortamda referandumu göze alamamıştır. Tıpkı darbe sonrası, darbe koşullarında gidilen 1982 referandumu gibi bugün de OHAL koşulları altında referanduma gidilmesi ve “Hayır”cıların terörist olmakla yaftalanması, 12 Eylül günlerini ve onun cunta liderini hafızalarda canlandırmaktadır. Kenan Evren’le benzerlik gösteren söylemler tesadüf değildir.
Türkiye’ye özgü olduğu iddia edilen bu değişiklik hiçbir demokratik ülkede görülmeyen bir baskı ortamında kotarılmak istenmektedir. Bu baskı ve dayatma Türkiye’nin demokrasiye olan bağlılığını ortaya koyan güçlü bir Hayır”la karşılanacaktır.
Tüm bu tehdit, baskı ve yasak ortamında; işsizler, ezilenler, yoksullar, kadınlar, gençler, esnaf, çiftçi ve sanayiciler, bu dayatma Anayasa’ya karşı “hayır”ları ortaklaştırmak, önerilen macera sürecini reddederek, aydınlık bir Türkiye umudu etrafında kucaklaşmak için gerekli iradeye sahiptirler” diye konuştu.
Türk tipi referandum: Adaletsiz propaganda
Engeller, Yasaklar, Baskılar
- Giriş
AKP’nin yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda hazırladığı taslağı TBMM’ye sunmasının ardından iktidar aradığı desteği MHP’de bulmuş, önceleri başkanlık sistemine karşı olan, yeni anayasa konusunda ise AKP ile ortak noktada buluşamayan MHP, bu kez iktidara destek vereceğini açıklamıştır.
Yapılan oylamada çoğunluğun oyları ile referandum maddeleri kabul edilmiştir. Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulan teklifin, 11 Şubat 2017 tarihli T.C. Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından, referandumun 16 Nisan’da yapılması kararlaştırılmıştır.
Meclis oylaması sırasında yaşanan tartışmalar ve usulsüzlüklerin ardından başlayan referandum süreci ‘Hayır’a ve ‘Hayır’cılara uygulanan baskılarla, engellerle ve yasaklarla sürmektedir.
- Yakın Tarihimizdeki Referandumlar ve Yaşanan Süreçler
Türkiye 1961’de tanıştığı referandum atmosferini 16 Nisan’daki Anayasa değişikliği oylaması ile bir kez daha yaşıyor. 1961 ve 1982’deki darbeler sonrası yeni anayasayı kabul ettirmeyi amaçlayan referandumlardan farklı olarak, bu kez bir darbe girişimi sonrasında oylama yapılacak. 1961 ve 1982 dönemlerinden yaşanan sıkıyönetim koşullarındaki süreç bu kez OHAL ortamında gerçekleşiyor.
1961 Referandumu: Yüzde 38,3 “Hayır”, yüzde 61,7 “Evet”
Anayasal düzenlemelere ilişkin ilk referandum 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinin ardından hazırlanan 1961 Anayasası için yapıldı. 9 Temmuz 1961’deki halk oylamasına katılım oranı yüzde 81 oldu. Yeni anayasa sandık başına giden seçmenin yüzde 38,3 ”Hayır” oyuna karşılık, yüzde 61,7’inin ”Evet” oyuyla kabul edildi. Böylece, Kurucu Meclis tarafından 27 Mayıs 1961 tarihinde benimsenen yeni anayasa halk tarafından kabul edilmiş oldu.
27 Mayıs askeri müdahalesinde Milli Birlik Komitesi ve Devlet Başkanlığı görevini üstlenen Cemal Gürsel, halkoyuna sunulan anayasa gereğince 10 Ekim 1961’de yapılan seçimlerden sonra oluşturulan TBMM tarafından Türkiye’nin dördüncü cumhurbaşkanı seçildi. Gürsel, 1966 yılında başlayan rahatsızlığının görevini yapmasına engel olacak duruma gelmesi üzerine, TBMM kararıyla görevine son verilinceye kadar Cumhurbaşkanlığını sürdürdü.
1961 referandumunda propaganda çalışması iki hafta ile sınırlandırılmıştı. Propaganda çalışmalarında Anayasa dışında konulara girilmemesi ve Anayasa için “olumlu bir tavır sergilenmesi” istenmişti. Bu sırada Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı Yassıada Duruşmaları devam etmekteydi.
1982 Referandumu: Yüzde 91.4 ‘”Kabul”, yüzde 8.6 “Ret”
İkinci referandum, 1980 askeri müdahalesinin ardından hazırlanan 1982 Anayasası için 7 Kasım 1982’de yapıldı. Katılım oranının yüzde 91.3 olduğu halk oylamasında, sandık başına giden seçmenlerin yüzde 91.4’ü ”Kabul”, yüzde 8.6’sı ”Ret” oyu kullandı. 1982 Anayasası, sonuçların açıklanmasıyla 9 Kasım 1982’de yürürlüğe girdi. Anayasanın Geçici 1. Maddesi uyarınca, askeri müdahalenin ardından Milli Güvenlik Konseyi ile Devlet Başkanlığını üstlenen Kenan Evren ”Cumhurbaşkanı” sıfatını aldı. Evren, 9 Kasım 1989’da görev süresini tamamlayarak cumhurbaşkanlığından ayrıldı.
82 referandumunda Türkiye’de hayır oyu çıkan tek vilayet Bingöl oldu.
Güçlü bir darbe atmosferi ve tek taraflı propaganda süreci içinde yürütülen referandum sonucu ile bir sene sonra yapılacak genel seçim sonuçları arasında büyük bir çelişki ortaya çıktı. Yeni anayasaya % 92 evet diyen millet, ordunun tercih ettiği MDP ve HP yerine Özal’ın Anavatan Partisi’ne iktidarı teslim etti.
12 Eylül yönetimi bütün siyasi partileri kapattığı ve muhalif kesimi her türlü şiddetle susturmaya çalıştığı için referandum dönemi tek taraflı geçti ve hayır oyu için propaganda imkânı tanınmadı. Askeri yönetim de bunu açıkça ifade etmiş, MGK’nın 71 no.lu kararında Devlet Başkanı Evren’in Anayasayı tanıtmak amacıyla yapacağı konuşmaların eleştirilmesi yasaklanmıştı.
Referandumdan ‘Hayır’ çıkarsa 1980 öncesi döneme dönüleceği, terörün artacağı gibi söylemlerle halk korkutulmuş ve adeta tehdit edilmişti. ‘Hayır’ın propagandasının yapılmasının yasak olduğu bu dönemde Evren, birçok miting düzenlemiş, hayırcıları “terörist” olmakla suçlamıştır.
Anayasanın teminatının kendisi olduğunu ve dikta heveslisi olmadığını söyleyen Evren, “Benim için oy vermeyiniz. Çünkü biz, bugün varız, yarın yokuz” demişti.
Evren’in o dönemki konuşmalarından bir kısmı şöyle:
“Bu milletin birlik ve beraberlik içerisinde kalkınmasını, bir büyük devlet olmasını hiçbir zaman arzulamayan ülkeler var. İşte o gibi güçler her fırsatı değerlendirecekler. Yalnız dış güçler değil, içimizde dolaşan ve bu dış güçlere yardakçılık yapanlar da az değildir. Normal düzene geçiş hazırlıklarının başladığı bugünlerde de, o hain iç güçler, dış ortakları ile birlikte faaliyete geçmişlerdir.”
Bu dönemde gazetecilere yönelik büyük çaplı operasyonlar yapılmış, basın susturulmaya çalışılmış, 218 gazeteci hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
Kağıtların üzerine 1961 oylamasında “Hayırda hayır vardır” şeklinde propaganda yapıldığı gerekçesiyle, “evet, hayır” yerine “kabul, ret” yazılmıştır.
1987 Referandumu: Yüzde 50.2 “Evet”, yüzde 48.8 “Hayır”
Türkiye’deki 3. halk oylaması, 1982 Anayasası’nın Geçici 4. Maddesi ile getirilen siyasi yasakların kalkıp kalkmaması konusunda 6 Eylül 1987’de yapıldı. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 12 Eylül 1987’de açıkladığı sonuçlara göre, halk oylamasına katılım oranı yüzde 93.6 oldu. Özal’ın “yasak kaldırılmasın” anlamında yürüttüğü “hayır” kampanyasına karşılık sandıktan “evet” çıktı. Geçerli oyların yüzde 50.2’si ”Evet”, yüzde 48.8’i ”Hayır” oldu. Böylece, Geçici 4. Madde yürürlükten kalktı.
1988 Referandumu: Yüzde 65 “Hayır”, yüzde 35 “Evet”
Türk seçmeninin önüne 4. kez getirilen halk oylamasının konusunu ise Anayasa’nın 127. maddesindeki yerel seçimlerin 1 yıl erkene alınıp alınmaması oldu. Bu halk oylaması 25 Eylül 1988’de yapıldı. Katılım oranının yüzde 88.8 olduğu bu halk oylamasında seçmenlerin yüzde 65’i değişiklik için ”Hayır”, yüzde 35’i ”Evet” oyu kullandı. Böylece, yerel seçimlerin erkene alınması için Anayasa’nın 127. maddesinde öngörülen değişiklik kabul edilmedi; 13 Kasım 1988’de gerçekleştirilmesi öngörülen erken yerel seçim yapılmadı.
Yakın tarihimizde bugüne kadar “hayır” oyu çıkan tek referandum bu oldu.
1987 ve 1988 referandumlarında iktidar partisi olan ANAP’ın propaganda faaliyetlerinde devlet imkanlarını kullanması en çok eleştirilen konulardan biriydi.
1988 günü yapılacak halkoylaması, Başbakan Turgut Özal’ın halk oylamasından çıkacak sonuca göre bu görevinden ve politikadan ayrılacağını açıklamasıyla hükümet başkanı hakkında bir güven oylamasına dönüşmüştü. Halkoylamasının asıl konusu, iktidar ve muhalefet partileri arasında bir seçim kampanyası havası içinde yürütülen propaganda savaşında arka planda unutulmuş hale gelmişti.
2007 Referandumu: 68,95 “Evet”, yüzde 31,05 “Hayır”
Anayasal metinlere ilişkin 5. halk oylaması ise 21 Ekim 2007’de yapıldı. Cumhurbaşkanının halk tarafından ve 5 artı 5 sistemiyle seçilmesini öngören düzenlemenin de arasında yer aldığı Anayasa değişiklikleri 22 Temmuz’daki milletvekili seçiminin ardından halk oyuna sunuldu.
Katılım oranının yüzde 67.5 olduğu bu oylamada geçerli oyların yüzde 68,95’i ”Evet”, yüzde 31,05’i ise ”Hayır” yönünde oldu ve böylece anayasa değişikliği kabul edildi.
2007 referandumunun yapılacağı gece Kuzey Irak’tan gelen 150 kişilik terörist grup Dağlıca Komando Taburu’na saldırıda bulunmuş, çatışmada 12 asker şehit düşmüş, 16 asker yaralanmış ve 8 asker de Kuzey Irak topraklarına kaçırılmıştır.
2010 Referandumu: Yüzde 57.88 “Evet”, yüzde 42.12 “Hayır”
26 maddelik Anayasanın bazı maddelerinde değişikliği içeren paket, TBMM tarafından kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından referanduma sunuldu. Referandum sonucunda %57.88 evet ve %42.12 hayır oyu çıkarak anayasa değişiklikleri kabul edildi.
2010 referandumunda AKP’nin devlet imkanları kullanılarak yaptığı ekonomik yardımlar, AKP’li kitlenin oluşmasında ve referandumun sonucunda önemli bir paya sahiptir. Kışın buzdolabı, yazın kömür dağıtılmasının yanında 40-75 bin kişilik iftarlar, belediyeler ve fonlar aracılığıyla dağıtılan milyarlar ‘Evet’in gelişmesinde etken olmuştur.
2010 referandumunda da tıpkı 1982 referandumunda olduğu gibi ‘Hayır’cılar “darbeci” ve “terörist” ilan edilmiştir. İktidar, 12 Eylül’de uygulanan baskıcı politikalarla 12 Eylül’le hesaplaşacağını iddia etmiştir. Bu dönemde AKP, en büyük desteği “12 Eylül’le hesaplaşma” adı altında “Yetmez ama Evet”çi gruptan almış, yıllar sonra bu grup ‘Evet’ kararıyla yanıldıklarını açıklamıştır.
2010 referandumu sonrası yaşanan değişimlerle AKP’nin politikaları pervasız hale gelmiş, otoriterliği artmış, devlet şiddeti egemenlik aracı olarak kullanılmaya başlamıştır. İktidarın bu anti-demokratik politikalarının ardında 2010 referandumuyla Anayasa Mahkemesi ve HSYK’yı “ele geçirmesi”nin etkisi büyüktür.
2017 Referandumu’na Yaklaşırken: Adaletsiz Propaganda
Bugün gelinen süreçte iktidarın, propaganda gücündeki orantısız duruma rağmen, 2007 ya da 2010 referandumundaki kadar rahat olmadığı açıktır. “Hayır” cephesine yönelik uygulanan baskılar iktidarın tedirginliğini ortaya koymaktadır.
Türkiye, 16 Nisan referandumuna “Hayır”a yapılan baskılar, tehditler ve yasaklarla gittiği açıkça görülmektedir. Şu ana kadar “hayır”cılara yönelik toplam 143 baskı, tehdit ve yasaklama getirilmiştir.
Örneklerle “Hayır”a Uygulanan Baskılar, Tehditler ve Yasaklar
– Ankara’da Büyükşehir Belediyesi ekipleri ve polis, sokaklardaki “hayır” afişlerini sökme çalışmalarına başladı. Sakarya Caddesi’nde sivil polisler “hayır” afişlerine müdahale ederken görüldü. Yoldan geçenler “hayır” demenin ve “hayır” çağrısı yapmanın demokratik bir hak olduğunu söyleyerek polise tepki gösterirken, polis ek polis kuvveti ve belediye ekiplerini çağırdı.
– Ankara Ulus’ta 24 Mart’ta “hayır” bildirisi ve gazetesi dağıtmaya çıkan “hayır”cılar karşılarında polisi buldu. “Hayır” gazetelerini dağıtmalarının yasak olduğunu iddia eden polis propaganda yapamayacaklarını ifade etti. “Referandum da yapmayın o zaman” diyerek tepki gösteren “hayır”cılara polis, “Evet dağıtıyorsanız dağıtın ama hayır dağıtamazsınız” dedi.
– Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Davutpaşa Yerleşkesi’nde “Hayır için pedal çeviriyoruz” etkinliği düzenlemek isteyen üniversiteliler, bisikletlerin kiralandığı alana geldiklerinde karşılarında çevik kuvvet polislerini ve özel güvenlikleri buldu. Çevik kuvvet üniversitelilerin etrafını sararak bisiklet sürmelerine izin verilmeyeceğini söyledi. Üniversiteliler bisiklet sürmenin de “hayır” demenin de demokratik bir hak olduğunu söyledi. Polis amirinin “Yok öyle bir şey” demesinin ardından polis saldırısı gerçekleşti. Polis saldırısı sonucunda 17 üniversiteli darp edilerek gözaltına alındı.
– Samsun’un Atakum ilçesi Cumhuriyet mahallesinde 19 Mart’ta “hayır” stickerları yapan 7 kadın polis tarafından gözaltına alındı. Polis, “kamu malına zarar vermek” iddiasıyla gözaltına aldığı kadınları karakola götürdü. Polis kadınlara gözaltı işlemi yapmayan polis, kadınların çantalarını arayarak stickerlara el koydu.
– Ankara’da Karanfil Sokak’ta “Hayır” bildirisi dağıtan 11 kişi gözaltına alındı. Polis, gözaltına tepki gösteren ve fotoğraf çeken vatandaşlarınbölgeden uzaklaştırdı.
– Çanakkale’de “hayır” çalışması yapan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin evleri sabah saatlerinde polis tarafından basıldı.
– Giresun’da referanduma giderken başkanlık sistemini anlatan broşür dağıtan ve halkı “hayır” demeye çağıran 5 kişi gözaltına alındı
Giresun’dan “Referanduma Giderken 10 Maddede Başkanlık Sistemi” broşürü dağıtanlar YSK kararı gerekçe gösterilerek gözaltına alındı. “Hayır” diyen 5 kişi ifadeleri alınmak üzere karakola götürüldü.
– Ankara Mamak’ta 7 Mart günü “Yalana, talana Tek Adam’a Hayır” ve “Krize, kaosa, Tek Adam’a Hayır” yazılı afişleri asan Halkevciler polisler tarafından gözaltına alındı. Gözaltı esnasında bir genç darp edildi.
– Mersin’de üzerinde “Hayır” yazan stickerı yapıştırdığı gerekçesiyle Halkevleri üyesi Osman Ertürk gözaltına alındı. “Hayır” çalışması yapmanın suç olmadığını savunan Halkevciler ve esnaf polise yapılan gözaltının hukuksuz olduğunu söylemesine rağmen karar değişmedi ve gözaltı işlemi uygulandı.
– Samsun On Dokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi önünde “hayır” bildirisi dağıtan sekiz üniversiteli darp edilerek gözaltına alındı. Bildiri dağıtanlara saldıran özel güvenlik görevlileri bir kişinin kaburgalarından birini kırarken ötekinin de gözünü morarttı. Saldırıya uğrayan üniversiteliler de dahil toplam sekiz kişi gözaltına alındı.
– Akdeniz Üniversitesi’nde “Başkanlığa Hayır” bildirisi dağıtan 3 üniversiteli için kampüse çok sayıda çevik kuvvet ve 2 TOMA geldi. Üniversitelilere engel olmak isteyen polise karşı çıkan üniversitelilerle birlikte 8 kişi gözaltına alındı.
– Hayır çalışmaları yapan Yurttaş Hakları Derneği’nin faaliyetleri durduruldu.
– İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nde “Başkanlığa Hayır” yazılı pankart asan Nurhak Sabur ve Fırat Ortaç gözaltına alındı.
– Antakya’nın Armutlu Mahallesi’nde “Başkanlığa hayır, gençlik var!” bildirisi dağıtan 4 öğrenci gözaltına alındı.
– AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi, YSK’nın yasağını dinlemedi. Kamu araçlarıyla kenti ‘Evet’ afişleriyle donattı.
– Üsküdar Belediyesi, Türkiye Gençlik Vakfı’na (TÜGVA) “evet propagandası” için billboardlarda yer açıp, sponsor oldu.
– İstanbul’da Yeşilkent Hayır Meclisi üyesi üç kişi duvara “Başkanlığa Hayır” yazdıkları gerekçesiyle gözaltına alındı.
– Aydın’da maçta Barış Manço’nun ölüm yıl dönümüyle ilgili “Hayır… Hayır… #YüzbinKereHayır” yazılı pankartını polis engelledi. Pankartı açmak isteyen CHP’li gençler emniyete götürüldü.
– 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi törenleri dolayısıyla polis ablukasına alınan kentte “Hayır” çalışması yürüten 35 genç gözaltına alındı, “Hayır”cı kitle örgütü temsilcileri sivil araçlarla takip edildi, CHP’nin “Hayır” afişlerinin asılması engellendi, CHP’li Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan polis tarafından taciz edildi ve konuşması sırasında yuhalatıldı .
– Daha önce “Organize suç örgütü lideri olmak”tan cezaevine giren Sedat Peker ‘Hayır’ diyenleri tehdit etti: Sokağa çıkan olursa onları sokakta bekliyor olacağız!
– Gazeteci İrfan Değirmenci “hayır” dediği sosyal medya hesabından açıklamasının ardından Kanal D’den atıldı.
– CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti sözcüsü Selin Sayek Böke’ye, katıldığı canlı yayının ardından ‘ölüm tehdidi’ yapıldı.
– CHP’li İlhan Cihaner’in İstanbul Kültür Üniversitesi’nde katılacağı anayasa paneli üniversite yönetimi tarafından yasaklandı.
– Güçlü Meclis Platformu tarafından “neden hayır denilmesi gerektiği”ni anlatan video ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avukatı Ahmet Özay’ın suç duyurusu üzerine Ali Gül tutuklandı.
– Esenler Belediyesi, CHP’nin referandum için hazırladığı araçları engelledi.
– Saadet partisi adına aktif ‘hayır’ kampanyasını, gençlik kuruluşu konumundaki Anadolu Gençlik Derneği’nin (AGD) yürütmesi kararlaştırılmıştı, AGD’nin, ‘gençliğin sorunları’ konulu toplantılar için salon izni istemesine karşın izin alamadığı ve valilikler ve kaymakamlıklarca üst üste iptal kararları verildiği iddia edildi.
– “Milliyetçiler Hayır Diyor Platformu” adına “Hayır” kampanyası yürüten MHP Genel Başkan Adayları Ümit Özdağ, Meral Akşener, Sinan Oğan ve Koray Aydın’da yasaklardan etkilenen isimlerin başında geliyor. 11 Şubat’ta Meral Akşener’in konuşmacı olduğu Çanakkale “Milli İradeye Saygı” toplantısı otel yönetimi tarafından engellenmeye çalışıldı. Katılımcılar iznin iptal edilmesini kabul etmeyince otel yönetimi toplantı yapılacak salonun elektriğini kesti. Buna rağmen otele gelen Akşener, yaklaşık bin kişinin bulunduğu salonda konuşmasını cep telefonlarının ışığı ve megafon ile gerçekleştirdi.
– 4 Mart 2017’de MHP’den ihraç edilen ve referandum için “hayır” kampanyası yürüten Sinan Oğan, bir konferans için gittiği Beşiktaş’taki Bahçeşehir Üniversitesi’nde konuşma yaptığı esnada bir kişinin saldırısına uğradı. Saldırganın uzaklaştırılmasının ardından konuşmasına devam eden Oğan, “Bu genç arkadaşımızı kandırıp buraya gönderen aslında partimize zarar veriyor” dedi.
– 8 Mart 2017’de Mersin Silifke’de konuşma yapacak olan, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye muhalif isimler Ümit Özdağ ve Yusuf Halaçoğlu’na “Hareketin lideri Devlet Bahçeli” sloganları atan bir grup saldırdı.
– Niğde Valiliği, Mart’ın ikinci haftası aldığı 7 günlük miting, toplantı ve gösteri yürüyüş yasağını sonradan tekrar değerlendirerek 1 güne düşürdü. Bu kararla Meral Akşener ikinci bir yasaklama girişimi ile karşı karşıya kaldı. Akşener’in 21 Mart’ta Niğde’de yapmayı planladığı miting valilik kararı ile engellenmeye çalışılmış oldu.
– 26 Mart’ta MHP’den ihraç edilen Sinan Oğan’a Yozgat’taki “Hayır” etkinlikleri kapsamında yaptığı toplantıya saldırıda bulunuldu. 150 kişilik kalabalık bir grup Oğan’ı dinlemeye gelenlere sopalar ile saldırdı. Saldırı esnasında çıkan kavgada 2 sivil polis yaralandı. Yapılan saldırıya tepkisini sert bir dille ifade eden Oğan, “Saldırıyı Bekir Bozdağ, Vali, E. Müdürü ve S. Durmaz ortak planladı” dedi.
– HDP referandum kapsamında tek bir televizyon kanalına bile davet edilmedi. HDP, kendilerine uygulanan ekran yasağının önüne geçmek için bir reklam filmi çekti. Parasını ödeyecekleri reklam filminin yayınlanıp yayınlanmayacağı, hangi kanalların yayınlayacağı ise henüz belli değil.
– Samsun’a gelen Erdoğan’ın konuşma yapacağı saatlerde okullar yarım gün tatil edildi. Milli Eğitim Müdürleri, tatilin gerekçesi olarak öğretmenlerin toplantısını gösterdi.
– İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nin 2 çalışanı, “hayır” çıkartmasıyla çektirdikleri fotoğrafı sosyal medyaya koyunca işten atıldı. Zeynep Gürler, “İşsiz de kalsam hayır” dedi.
– Bolu’da resmi plakalı araçlar “evet” kampanyasında kullanıldı.
– Sosyal medyada paylaşılan videolarda, ‘Evet’ kampanyası için çeşitli yerlerde açılan standların elektriğinin metro istasyonlarından çekildiği ortaya çıktı.
– İstanbul Cevizlibağ’daki Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünce kullanılan binaya, bütün bir cepheyi kaplayan Erdoğan’lı pankart asıldı.
Medyada Durum: “Evet”in Süresi “Hayır”ın 10 Katı
Demokrasi İçin Birlik (DİB), referandum öncesi halkın bilgi alma özgürlüğünü değerlendirdiği bir rapor yayımladı. Televizyon kanallarında “evet” ve “hayır”ın görünürlüğünün değerlendirildiği rapor için kamu kanalı TRT1 ve aralarında Kanal D, CNN Türk, Fox TV, HaberTürk’ün bulunduğu 17 ulusal televizyon kanalının yayınları incelendi. Mart 2017 dönemini ele alan DİB, araştırma sonunda televizyon ekranlarında “hayır”ın görünmez kılındığını açıkladı.
TRT1 yayınlarında, Erdoğan ve danışmanları ile AKP’ye, günde üç saat zaman ayrılırken, muhalefetin görmezden gelindiğinin altını çizen rapor, Radyo Televizyon Üst Kurulu’ndan ( RTÜK) alınan bilgilere göre HDP, TRT dahil ulusal kanalların canlı yayınlarında ve haber bültenlerinde görülmüyor.
01-10 Mart 2017 tarihleri arasında referanduma dair haber bültenlerinde, miting ve konuşmalarla ilgili haberlerde Cumhurbaşkanlığına 53,5, AKP’ye 83, MHP’ye 14,5 saat ayrılırken CHP’ye 17 saat, HDP’ye ise 33 dakika ayrıldı.
01-20 Mart 2017 arası canlı yayınlarda Erdoğan’a 169, AKP’ye 301,5 saat ayrılırken MHP’ye ayrılan süre 15,5 saat. Referandumda “hayır” diyeceklerini açıklayan CHP’ye 45,5 saat ayrılırken, HDP’ye ise yer verilmedi.
-
Sonuç
Açıkça görülüyor ki, toplumsal uzlaşının aranmadığı ve önemsenmediği, tarihi, kültürel, siyasal ve sosyal değerlerimizin ve 140 yıllık demokrasi birikimimizin hiçe sayıldığı bu teklif, iktidar açısından sonucundan korkulan bir noktaya gelmiştir.
Referandum sürecinin eşit propaganda, örgütlenme ve söz söyleme hakkı çerçevesinde sürmemesinin ardında iktidarın büyük bir hezimetle karşı karşıya kalma korkusu vardır.
Hayır’ı söylenemez, örgütlenemez hale getirmek
“Hayır”cıları korkutmak, “hayır”ı söylenemez, örgütlenemez hale getirmek ve sindirmek iktidarın referandum stratejisi haline gelmiştir. “Evet”i savunamayan ve halka açıklayamayan iktidar “hayır”ı karalamaktadır.
AKP, 15 yıldır olduğu gibi halka verdiği sözleri tutamamaktadır. Referanduma gitmeden önce OHAL’in kaldırılacağını söyleyen Başbakan Binali Yıldırım, referandum sürecinden OHAL’in uzatıldığını açıklamaktan beis görmemiştir. OHAL koşulları dışında, demokratik bir ortamda referandumu göze alamamıştır. Tıpkı darbe sonrası, darbe koşullarında gidilen 1982 referandumu gibi bugün de OHAL koşulları altında referanduma gidilmesi ve “Hayır”cıların terörist olmakla yaftalanması, 12 Eylül günlerini ve onun cunta liderini hafızalarda canlandırmaktadır. Kenan Evren’le benzerlik gösteren söylemler tesadüf değildir.
15 yıldır toplumu kutuplaştıran, ayrıştıran, ötekileştiren iktidar, şimdi de “hayır”cıları terörist, darbeci ilan ederek kendi elini, karşı tarafı suçlayarak güçlendirmeye çalışmaktadır.
Devlet olanakları ve devletin mali gücü “Evet”i çoğaltmak için kullanılırken, devletin adli, idari ve güvenlik güçleri de “Hayır”ı bastırmak için kullanılmaktadır. Devlet olanaklarının seferber edildiği bir “evet” kampanyası sürdürülmektedir.
Türkiye’ye özgü olduğu iddia edilen bu değişiklik hiçbir demokratik ülkede görülmeyen bir baskı ortamında kotarılmak istenmektedir. Bu baskı ve dayatma Türkiye’nin demokrasiye olan bağlılığını ortaya koyan güçlü bir Hayır”la karşılanacaktır.
Tüm bu tehdit, baskı ve yasak ortamında; işsizler, ezilenler, yoksullar, kadınlar, gençler, esnaf, çiftçi ve sanayiciler, bu dayatma Anayasa’ya karşı “hayır”ları ortaklaştırmak, önerilen macera sürecini reddederek, aydınlık bir Türkiye umudu etrafında kucaklaşmak için gerekli iradeye sahiptirler.