23 Nisan neşe doluyor insan… Gerçekten öyle mi?

Bu 23 Nisan’da çocuklarımızın geleceğini enine boyuna tartışmaya başlamazsak ve çocuklarımızın haklarını “bir” kılmazsak hiçbir 23 Nisan o kadar da neşeli olmayacaktır.

23-nisan-cocuk-cinsel-istismar

Nedir bu çocuklarımıza emanet edilen kıymetli günün; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın anlamı?

Çocuklara “kendi kendilerini yönetebilecekleri bir sistemin” emanet edilmesini kutlamak ve hukukun aydınlık ellere bırakılması demek değil midir?

Peki, hiç düşündünüz mü?


Neden her 23 Nisan’da çocuklar devlet büyüklerinin koltuklarına oturtulur? Neden birçok ülkeden çocuklar buluşturularak kaynaştırılır? Neden her 23 Nisan’da konserler ve eğlenceler düzenlenir?

Olması gerekenler bunlar mıdır?

Emanet edilen bu değerli günde çocukların sorunlarını konuşmak, onların gözünden anlamaya çalışmak gerekmez mi?

Mesela bu değerli günde eğitimdeki fırsat eşitsizliğini tartışmaya başlasak mesela en fazla çocuk mahkum olan ülkeler arasında olmamızı perde arkasındaki nedenleri ele alsak? Mesela çocuk işçilere söz hakkı versek yetimhanelerdeki çocukları ansak ziyaretlerine gitsek; orada olmalarına sebep olan nedenlere kulak versek? Mesela taş atan çocukların kulaklarını çekmek yerine onların içindeki öfkeyi anlamaya çalışsak ve bu bağlamda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın ne kadar da “neşe dolu” olduğunun ölçümünü yapsak daha anlamlı ve daha sevinçli bir 23 Nisan olmaz mı?

Bir düşünün; ezilerek, çile çekerek büyüyen çocuklar büyüdüğünde nasıl olurlar?

Yaşadıklarından dolayı küçüklüklerinden miras kalan kızgınlıklar ve nefretler oluşmaz mı? Bu durumda kalbi ve zihni öfkeyle dolan çocuklara ülke emanet edilir mi? O emanetin kıymetini bilirler mi?

Yalnızca sözleşmelerde ve anlaşmalarda bazı hakların tanınmış olması yeterli midir?

Oysa beslenme, barınma, sağlık, adalet, güvenlik ve sosyal yaşam bakımından da bir “eşitlik” sağlamak gerekmez mi?

En zor durumda olan, en yoksul ve en çok ihtiyaç duyan çocuklar bu haklardan her yerde ve her durumda yararlanabiliyorlar mı? İşte bu soruların tümüne hiç tereddütsüz bir şekilde “evet” demeden herhangi bir eşitlikten söz edilebilir mi?

Bu ülkedeki çocukların yalnızca açlıktan, bakımsızlıktan, beslenme yetersizliğinden veya hastalıktan dolayı mı öldüklerini zannediyorsunuz? Her gün duyduğumuz çocuk ölümlerinin nedenleri arasında psikolojik, fiziksel ve cinsel istismarlar var.


Çocuklara yönelik cinsel istismar

14 yaşında bir kız çocuğu iki yıl önce amcasının tecavüzüne uğradığını söyleyerek jandarmaya sığındı mesela. Devlet ne yaptı dersiniz? Korumak yerine ailesine teslim etti. Farklı kişilerin istismarına maruz kaldı. Şimdi ise dokuz aylık hamile, belki de doğum yapmıştır.

Gaziantep’in İslahiye ilçesinde 9 aylık bir kız bebek tecavüze uğradı mesela. Yine Manisa’nın Alaşehir ilçesinde evinin önünde oynarken kaçırılan 3,5 yaşındaki bir bebek tecavüze uğradı, daha sonra öldürüldü. Tecavüzcünün savunması ne dersiniz? Parasızlıktan kadınlara gidemiyormuş…

Yine İzmir’in Menderes ilçesinde 13 yaşındaki bir erkek çocuğu, babasının arkadaşı tarafından tecavüze maruz kaldı. Yine Gaziantep’in Nizip ilçesinde döner yemek için bir lokantaya giren 13 yaşındaki bir erkek çocuğu dükkan çalışanlarının tecavüzüne uğradı.

Aydın’ın Efeler ilçesinde lise öğrencisi 17 yaşındaki bir kız çocuğu ablasının erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğradı mesela. Yetmedi,  kız çocuğunun görüntülerini çeken tecavüzcü tehdit ve şantajla üç yıl boyunca yaklaşık 200 kişiyle ilişkiye girmeye zorladı.

Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde bulunan bir ortaokuldaki rehberlik servisi, öğrencilerden özgeçmiş yazmalarını istedi. Bir çocuk ise 8 yaşından bu yana evlerinin bulunduğu mahalledeki mobilyacının cinsel istismarına uğradığını ve en son 2016 yılının Eylül ayında aynı kişinin kendisine istismarda bulunduğunu anlattı.

Giresun’un Alucra ilçesindeki bir hafızlık kursunda görev alan hafız yatılı kalan 13 çocuğa cinsel istismarda bulundu mesela. Yine 11 yaşındaki bir erkek çocuk, Ankara Beypazarı ilçesinde bulunan Kuran kursunda öğretmeni tarafından tacize uğradı. Ve ben bu yazıyı yazarken bir haber daha geldi… Konya’da yatılı bir Kuran kursunda yaşları 11 ile 12 arasında değişen birden fazla çocuk, aynı yurtta yatılı olarak kalan ve yaşları 16 ile 17 olan 5 belletmen tarafından cinsel istismara uğramış…

Bu ülkede sadece bir ay içinde en az 60 çocuk cinsel istismara maruz kaldı!

Geçtiğimiz Mart ayında en az 60 çocuk cinsel istismara uğradı. Düşünebiliyor musunuz? Okudukları okullarda, oyun oynadıkları sokaklarda, yaşadıkları evlerde istismara uğrayan en az ve en az 60 çocuk!

Dünyada çocuk istismarı %1 ila %10 arasında değişirken, sadece Türkiye’de bu oran %10 ila %53 arasında!

Değerli okurlar; çocuklara yönelik fiziksel, cinsel ve psikolojik istismarların tamamen ortadan kalkması için hepimize sorumluluk düşüyor. Kapalı kapılar ardında meydana gelen her türlü istismarı gizlemek yerine görünür kılmak, susmak yerine konuşmak; ses getirmek atılabilecek en önemli adımlardır.

Velhasılıkelam;


Bu 23 Nisan’da çocuklarımızın geleceğini enine boyuna tartışmaya başlamazsak, tüm çocuklarımızın haklarını “bir” kılmazsak; hiçbir 23 Nisan o kadar da neşeli olmayacaktır.

TSK’dan 23 Nisan’a özel video


Görkem Barındık
1993 yılında Ankara’da doğdu. Süleyman Demirel Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı bölümünde ön lisans; Akdeniz Üniversitesi Gazetecilik bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Akabinde Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda “Dijitalleşen Medya ve Yarattığı Yeni Şiddet Alanı: Dijital Şiddet” başlıklı tezini tamamlayarak yüksek lisans programından mezun oldu. Şu an hâlihazırda doktora eğitimi için hazırlanmaktadır.