Bu AKP Türkiye’sine mi evet diyeceksiniz?

16 Nisan’daki referanduma giderken AKP’nin şu 15 yılda yaptıklarına bir de bu pencereden bakmak gerekir. Ondan sonra ‘evet’ veya ‘hayır’ kararı sizin…

Bu AKP Türkiye'sine mi evet diyeceksiniz?

Bu AKP Türkiye’sine mi evet diyeceksiniz?

Yıl 2004…

MGK toplantısında askerler tarafından Fethullah Gülen yapılanmasının irticacı bir örgüt olduğu; bunun bir an önce önüne geçilmesi gerektiği belirtiliyor. O dönemin iktidarı olan AKP “Bunları çok büyütüyorsunuz” diyerek bu FETÖ’nün büyümesine neden oluyor…


Bugün AKP üst yetkilileri ne diyor?

‘Hayır’ diyenler terörizme destek veriyormuş! Bu AKP hep böyle! Habur’da 34 PKK’lıyı da davul zurna ile zaten biz (hayırcılar) karşıladık. Oslo’da biz görüştük. Dolmabahçe’de biz keyif çayı içtik! Neymiş efendim; “Kandil, İmralı, PKK, FETÖ ‘hayır’ diyor o zaman siz ‘evet’ demelisiniz!”; ancak, 2010 yılı referandumuna da Fethullah Gülen, yargıyı ele geçirmek için “evet demelisiniz” demişti. Ama o zaman FETÖ ile kardeşti bu AKP değil mi, pardon bir an unutmuşum!

2010 yılında yine bu AKP’nin yetkilileri, referanduma ‘hayır’ diyecekleri “darbeci” olarak nitelendirmişti. Neden bunu söylemişlerdi? Çünkü FETÖ, o zaman askerleri güzel güzel (!) içeri atıyordu!

2007 – 2008 yıllarında yüzlerce askeri öğrenci FETÖ’nün askerleri tarafından askeriyeden atılırken bizim MİT’imiz ayakta mı uyudu ya da bu MİT’e birileri tarafından o günlerde siz uyuyun mu dendi?!

Bunlar bir ara “Dindar nesil yetiştireceğiz” türküsü söylüyordu. Bakın, size çürük (güya) dindar nesil! Meclis 2003 yılında “yolsuzluk”larla ilgili bir rapor açıkladı ve şöyle dedi: “Yolsuzluk, dini olmaktan çok, laik ahlakla ilişkili bir sorundur”. Bu açıklamanın geldiği sıralarda Kasımpaşa Camii’nden çiniler çalınıyor ve çalanların iki dindar (!) müezzin olduğu ortaya çıkıyordu…

AKP Türkiye’sinde Vakit Gazetesi askere yönelik “Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke” başlıklı bir yazı yazdı…

“Roman Açılımı” yapıldı. Bir eğlence tertibi yapıldı. Açılımın sonucunda “sıfıra sıfır; elde var sıfır”.

Alevilere açılım yapıldı. Açılım, saçılım olarak kaldı…

Alevileri seven AKP, 2012 yılındaki Reyhanlı patlaması için “52 Sünni vatandaş öldü” dedi.

NATO Libya’ya girdi. Fransa lideri Sarkozy “Bu bir haçlı seferidir” dedi. Sonra Türkiye “NATO’nun Libya’da ne işi var?” dedi. Sonra bu konuşmanın üzerine Türkiye “Haçlı Ordusu”na yardıma koştu. “Burası Türkiye” diye boşuna söylenmiyor…

Üniversite sınavında şifre skandalı ortaya çıktı.

Sadece üniversite sınavında değil KPSS’de aynı rezalet vardı. Garibanın çocuğu dershanelere para dökerken, ensesi kalınlar istediği gibi işini görüyordu.

Engelliler Haftası’nda görme engelli vatandaş Nurullah Mehmetoğlu‘nun “Asgari ücretle çalışıyoruz. Koşullarımızın düzeltilmesini istiyoruz” dedi. Ardından Sağlık Bakanı Recep Akdağ “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz. Para kazanıyorsun değil mi?” diye azarladı ve sonra 7 çocuğu olan o işçi işten çıkarıldı. Bu AKP, 5 çocuk yapın diyordu değil mi?!

Bir ara terörist ilan edilen İsrail ile şimdi kanka olduk!

2011 yılında onurlu askerlerimiz Işık Koşaner, Erdal Ceylanoğlu, Eşref Uğur Yiğit, Hasan Aksay istifa etti. O günlerde, bugünün ‘evet’çisi  Devlet Bahçeli “…İktidarın, yargının AKP’lileştirilmesinden sonra, gözünü Türk Silahlı Kuvvetlerine diktiği ve bundan kaynaklanan gerilimlerin önlenemez ve yönetilemez bir aşamaya geldiği anlaşılmaktadır.” dedi; ama AKP’leşen kendisi oldu!

Oslo görüşmelerinde PKK’yı temsil eden terörist “Bizim güçler Türkiye’nin her yerinde” diyordu. Bizim MİT’çi de “Biliyoruz, biliyoruz, metropolleri patlayıcılarla doldurdunuz”. İşte bunu bilen MİT ne hikmetse son yıllarda Ankara, İstanbul patlamalarının haberini alamamış ve bombalar yüzlerce insanımızın canını almıştı!

Seçimlerden önce bedelli askerlik için “Parası olan var olmayan var. Ben şehit annelerine ne derim?” dendi. Seçimden sonra “Bedelli askerliği çıkarıyoruz” denip şehit anneleri unutuldu bir anda!


“Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık”

Üst perdeden “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık” dendi. En yumuşak söylemle o dönemin yalakaları çıktı “Türk diye bir ırk yok!” dedi. Abdullah Öcalan yakalandığında da şöyle demişti: “Ben Türkleri severim. Benim annem de Türk’tür”.

AKP için; “Harun’dular, Karun oldular”, “Paçalarından yolsuzluk akıyor bunların!”, “O tırların (Adana’da durdurulan tırlar) içinde vallahi de billahi de silah vardı” diyenler teker teker koltuk sevdasına AKP’ye geçiyordu!

AKP için “Harun’dular Karun oldular” diyen AKP’li Numan Kurtulmuş 2014 yılında Pendik’teki Ulu Camii’nde seçim propagandası yapıyordu…

AKP, Dersim Olayları için CHP’ye yükleniyor; “Gel beraber özür dileyelim” diyordu; ancak kendisi de Aleviler için yıkım olan Sivas Katliamı’nın sanık avukatlarını partiye alıyor, milletvekili hatta bakan yapıyordu. Yani AKP burada da samimi değildi!

Habur’daki 34 PKK’lının hesabını veremeyen AKP; birkaç yıl sonra bu kez de Şırnak Uludere’deki 34 vatandaşın hesabını veremedi…

1980 darbesini yapan Kenan Evren 30 yıl sonra yargılanıyor; ancak ne hikmetse 2008 yılında AKP’ye e-muhtıra veren Yaşar Büyükanıt için “Aramızdaki sır, mezara kadar gider” deniyordu.

IŞİD’liler için “Birkaç öfkeli Sünni genç” dendi. Yaralı IŞİD’çiler Türkiye’ye getirilip tedavi edildi. Sağlık Bakanı çıkıp “Biz hastanemize gelen herkesi tedavi ederiz” dedi.

IŞİD, “Süleyman Şah Türbesi‘nin olduğu yerden 48 saat içinde çıkmazsanız orayı yerle bir edeceğiz” diyerek tehdit etti. Adını operasyon koyarak türbeyi taşımak zorunda kaldık.

Dönemin Çalışma Bakanı Faruk Çelik işçiye yönelik ekranlara çıkıp “800 TL büyük para büyük para neden geçinilmesin?” dedi.

Yolsuzluk ve rüşvet

17 – 25 Aralık’taki yolsuzluk paralarının kutuya cemaatin polisleri tarafından konulduğu ifade edildi. Bir süre sonra cemaatin polislerinin (!) olan para, hayırsever iş adamı; vergi listesinde adı olmayan ama cari %15’ini kapatan Rıza Sarraf’a verildi…

İşte, bizi cennete götürecek din adamlarından biri daha! İlahiyatçı Ali Rıza Demircan 17 – 25 Aralık tapeleri için tapeleri dinlemenin ve yaymanın haram olduğunu açıkladı.

Fethullah Gülen’e bırakın FETÖ demeyi; “Fethullah” denemezken Kamer Genç Meclis’te “Bu FETÖ gün gelecek, sizi sırtınızdan vuracak!” dedi. O günlerde bugünün Adalet Bakanı olan Bekir Bozdağ Meclis’te “Sevmeyebilirsiniz; ancak muhterem birine bunu söyleyemezsiniz!” dedi.

Çözüm Süreci denen sürecin ne olduğunu kendilerinin bile bilmediği çeşitli kesimlerden insanlar ‘akil’ oldu. Aslında, şimdi bu akil denen insanları televizyonlara çıkarıp konuşturmak gerekir…

Bülent Arınç “8 Haziran günü Ankara’nın nasıl parsel parsel FETÖ’ye satıldığını anlatacağım” dedi. Arınç, çünkü biliyordu Ankara’da neler yapıldığını… Ankara’nın beş ayrı girişine beş kapı dikildi. Bunun için 25 milyon lira harcandığı iddia edildi. Bunun üzerine dönemin BDP milletvekili Sırrı Sakık “Yolsuzluklar umurumda değil; hazinenin de bekçisi değiliz. Çalınmasın da F16 mı alınsın?” dedi.

İşte AKP Türkiye’si bu!

Sizlere AKP’nin yaptıklarını sıralamaya kalksam daha yüzlerce şey yazarım… Bir şey unutulmamalı ki, AKP gibi partiler daha önce de olmuştur, yarın da farklı kimlik altında olacaktır. Geçmişte bu partiler öyle veya böyle yok oldular ve bir gün gelecek AKP de yok olacaktır.


AKP – FETÖ kardeşliği “MİT krizi”, “17 – 25 Aralık operasyonları” ile tükenmiş, Gülen’in 40 küsur yıllık ülkeyi tek başına ele geçirme arzusu da 15 Temmuz darbe girişimi ile son bulmuştur. Bunu engelleyen de bilinçli Türk askeri ve halkın kendisi olmuştur. 16 Nisan referandumu da, AKP’nin 2023 yılına kadar ülkeyi tek elden yönetmek adı altında halkın ‘evet’ demesi halinde rejime vuracağı en büyük darbe olacaktır. Olmayan demokrasiyi tamamen bitirmek; hukuku, evrensel insan haklarını yerle bir etmek AKP’nin temel amacı olacaktır. Bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin devamı için Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emanet ettiği bu ülkeyi “ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek” için 2010 yılındaki referandum ile 15 Temmuz’u açan ‘evet’in tekrarının olmaması için 16 Nisan’da ‘hayır demekten’ başka çare yoktur!

Referandum anketi: Sonar Başkanı Hakan Bayrakçı açıkladı


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…