Reklam bir ürünün satışını arttırmak için kapitalist ekonomik modelin tüketim tekniklerinden birisidir. İçinde kandırmayı, aldatmayı, suistimal etmeyi ve abartmayı da barındırır…
Çünkü varlığını tamamen tüketmeye dayalı kuran bir ekonomik sistemin tüketimi sağlaması için her türlü yöntem ve tekniği kullanması hayati derecede önemlidir.
“Evet” veya “hayır” için reklam filmi çekmek, afişi ve pankart hazırlamak bir tüketim malzemesi haline getirilen referandumu yukarıda değindiğimiz algı yönetimi oluşturmaya ilişkin kapitalist tüketim tekniğinden yararlanma ihtiyacını gündeme getirmiş olmuyor mu?
Örneğin 16 Nisan’da yapılacak olan referanduma ilişkin referanduma sunulan Anayasa’yı hazırlayan, “evet” tercihinde bulunulması için türlü stratejiler geliştiren iktidarın afişlerinde yer alan birkaç ifadeyi bu anlamda değerlendirdiğimizde, reklamların içerebileceği tüm ögeleri içerdiğini görüyoruz.
Bu anlamda seçtiğimiz üç afişin içeriğinde ilginçlik olan noktalardan birisi; söz konusu Anayasaya “hayır” denmesi gereğine ilişkin en net ve en ikna edici gerekçelendirilen hangi konu varsa o konuda reklam yapılması/afiş hazırlanması seçilmiş.
Ama buna rağmen söz konusu afişlerde ve daha geniş açıklamaların yapılabileceği mecralarda nasıl? sorusunun cevaplanması asla mümkün değil. Muhtemeldir ki; Evet’in haklı ve toplumsal gerekçeleri koymak, evet için yeterli olamıyorsa haliyle reklama girmek gerekiyor.
Küçük bir parantez açarak “Hayır” için o kadar çok doğru, haklı toplumsal gerekçeleri ve nedenleri olmasına rağmen, “evetçiler” ile aynı yolu izleyerek reklama yönelmeleri ister istemez tüm toplumsal haklılık nedenlerinin ve gerekçelerinin dahi kapitalizmin tüketim tekniğine malzeme olmasının kaçınılmazlığı ile açıklanabilir mi? diye düşünmek ve tartışmakta yarar var. Ama Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekir; afişlerdeki “Hayır” ifadelerine neden ve nasıl diye sorma ihtiyacı pek duyulmazken, “evet” afişlerindeki ifadelere nasıl? sorusunu sormadan edemiyorsunuz ve genel olarak da bir açıklamasını bulmakta zorlanıyorsunuz.
Referandum için evet afişleri
Örneğin evet afişlerinde yer alan ifadelerden en ilginçlerinden birincisi;
“Bağımsız ve Tarafsız Yargı İçin tüm kalbimle evet diyorum” ifadesi,
İkincisi “Güçlü Bir Cumhuriyet ve Demokrasi için tüm kalbimle evet diyorum”,
Ve üçüncüsü “Huzur ve Güven için tüm kalbimle evet diyorum” ifadelerinin yer aldığı ifadeler ve bu ifadeler ile resmedilen afişler olsa gerektir.
Oysa referanduma sunulacak olan ve 16 Nisanda oylanacak olan Anayasaya ilişkin en büyük ve en belirgin itiraz temaları ve gerekçeleri de tam bunlar üzerinedir.
Yargının taraf olmasına “hayır”,
Türkiye’nin güvensiz bir ülke olmasına “hayır”,
Demokrasi ve Cumhuriyetin yok edilmesine “hayır” denilerek, referandum Anayasası metinlerine referans verilerek “hayır gerekçeleri somut olarak ortaya koyulmaktadır.
Peki, şimdi Hangisi doğru? Hangisi yalan? Hangisi gerçek? Hangisi sanal?
Aslında karar vermek için yapılması gereken basittir.
Örneğin Yargı için;
Evetçiler referandum Anayasası ile “tarafsız ve bağımsız bir yargının” nasıl mümkün olacağını tatmin edici biçimde açıklayabilmeleri gerekmektedir.
Hayırcılar da aynı şekilde referandum Anayasası ile “bağımsız ve tarafsız bir yargının” neden olamayacağını açıklamaları gerekmektedir.
Demokrasi ve Cumhuriyet teması ile Huzur ve Güven temalarının da nasıl olacağının veya neden olamayacağının cevapları seçmen davranışlarını etkilemeli ve belirlemelidir. Ama sorun şu ki büyük bir seçmen kitlesi bu tür değerlendirmelerden ziyade takım tutma davranışlarında olduğu gibi seçmen davranışlarını kişiler, vaatler, dini ve milli ögeler ve algı yönetimleri üzerinden belirleyeceklerdir.
Özetle başa dönersek seçmenin müşteri, seçimin mal/meta olduğu ve tüketmeye yönelik hazırlanan reklam afişlerinin, filmlerinin dil ve içeriklerinin muktedir olanlar, yönetenler veya iktidar olanlar açısından ağırlıklı olarak savunamadıkları veya gerekçelendiremedikleri en zayıf ve en eksik oldukları yerden başlıyor olmaları bir tesadüf müdür? Elbette Hayır.