Rekabetçi eğitim anlayışı ile nereye?

Rekabetçi anlayışı eğitim ile bütünleştirdiğinizde orada birbirini yiyip bitiren insanları ve yok olup giden değerleri görürsünüz. Elinizde kalan “iyiler” ise toplumculuktan uzak sistemin devamını sağlayacak oranda insandan ibarettir.

rekabetci-egitime-dair

Eğer eğitim içeriğinizi ve anlayışınızı “diğerinden daha iyi olmaya” dayalı rekabet etmek gereği üzerine kurarsanız, elinizde kalanlar en iyi olanlar ve olacaklar değil, genelde ayakta kalanlar, yani “en güçlüler ve en duyarsızlar” olur.

En güçlü ve en duyarsız olanların “en iyiler” olduklarını, diğer elenen, beğenilmeyen veya dışlananların ise en iyiler olmadıklarını asla bilemezsiniz.


Çünkü gelişim denilen süreç devam ediyorken öğrenme denilen süreç ise hiç bitmiyorken “rekabet” ettirilerek kaybedenler ile “kazananların” en iyi ya da en kötü olduklarının değerlendirmesi aslında bir felakettir.

Oysa insanların en iyi olabilmeleri için deneyim yaşamaya ihtiyaçları vardır.

Rekabet ise iyi olmak için gerekli olan süreci ve deneyim yaşamayı engelleyen veya sona erdiren bir ortam yaratır.

Çocuklar ve gençler rekabete dayalı olarak gelişmezler, sadece birbirlerine üstünlük kurmayı öğrenirler.

Birbirlerine üstünlük kurma çabasının kişileri geliştirdiği sanılır. O bir anlık ya da bir süreçlik yanılsamadır. Çünkü üstünlük kuranın tek bir özelliği ile öne çıkmış olmasının bir sonucudur.
Bu bir gelişimin bir göstergesi değildir. Hele hele hedefe yönelik bir gelişim göstergesi hiç değildir.

Gelişmiş olmak giderek artan ve artarak sürdürülen özellikler ve özelliklerdeki değişim demektir. İşte rekabet bunu engeller.

Çünkü üstünlük kurmada kullanılan o tek özellik başatlaşır. Başatlaşan özellik ise tek dayanak ve tek gösterge haline gelir. Bu ilerleyen süreçte fakirleşme, sığlaşma, yetersiz kalma demektir.


Kendisine karşı üstünlük kurulan ise zaten tükenmiş tüketilmiş demektir.

Dolayısıyla her ikisi için de gelişim sonlanmış demektir.

Rekabet denilen şey

Rekabet denilen şey; Güya “en iyi olmak için” çaba sarfetmeyi ve dolayısıyla gelişmeyi sağlayacak olan ama esası itibari ile insanların birbirlerine üstünlük sağlamayı zorunlu kılan, bir süre sonra bu üstünlük kurmayı “kendisini daha da geliştirmekten” ziyade karşısındakini alt etmeye odaklanmak zorunda kaldığı veya en azından buna yöneldiği bir hayati pratik ile sonuçlanan acımasız bir anlayıştır.

Kapitalizmin ve onun sözde özgürlükçü kuramsal ve politik boyutu liberalizmin her alanda uygulamaya soktuğu ve sokulmasını savunduğu “rekabetçilik” ekonomi yeri ve zamanı geldiğince tekelci karteller üretmeyi ve her şeyi zapt etmeyi mubah görmüş sömürü düzeni iki yüzlüğüdür.

Rekabetçi eğitim

Rekabet ve gelişim ilişkisi öyle pompalanmış öyle değerli görülmüştür ki; Üretimin kalitesini ve niceliğinin artmasına görece sağlaması yere göğe sığdırılamamıştır. Oysa her şey daha fazla kar ve daha fazla sömürü sistematiğini oluşturmaya yönelik anlayışın kurumsallaştırılmasından başka bir şey olmamıştır.

Rekabetçi anlayışı eğitim ile bütünleştirdiğinizde orada birbirini yiyip bitiren insanları ve yok olup giden değerleri görürsünüz. Elinizde kalan “iyiler” ise toplumculuktan uzak sistemin devamını sağlayacak oranda insandan ibarettir.


Bu ekonomik temelli sistemin genel formasyonunu sanat eğitimi, spor eğitimi, sağlık eğitimi gibi tüm alanlar açısından düşündüğünüzde rekabetçi anlayışın devasa bir “yaşayan insanlar mezarlığı ” yarattığını görmemek için kör ya da “en iyilerden” birisi olmak gerekir.

Üstün yetenekli çocuklara nasıl davranılmalı? Eğitimleri nasıl olmalı?