Sıfır ve önemi; insana sıfırsal bir yaklaşım

Sıfır rakamını Avrupa’da kullanan ilk kişinin İtalyan matematikçi Leonarda Pisano Fibonacci olduğu ileri sürülmekte. Sıfır “0” ne negatif ne de pozitif bir değer taşır. Sıfır, kullanıldığı noktada bir değer bulunmadığını simgeler.

Sıfır ve önemi; insana sıfırsal bir yaklaşım

Sıfır’ın matematikteki işlevinin toplumdaki bireye indirgenmesi

Burada kasıt edilen şey aslında, yutan eleman görevini hayatta üstlenmemizdeki tartışılır bir gerçeklikten ileri geliyor. Çünkü somut veya değil, bir şeyleri anlamlandırmak için insan bilinci devamlı aktif ve devrededir.

Toplumun bize verdiği gerçekler, varsayımlar kendi bilincimizin ortaya attığı rasyonel fikir, ideoloji ve sistemler, bu anlamlandırmanın katmanları gibidirler aslında. Her katmanda daha fazla ve geniş bir anlam yükleme gerçekleşir ve o da kendisini genelleştirme çabasına girer. Burada lokal olarak ele alacağım anlamlandırma konusu, sıfırın matematikteki işlevinin toplumdaki bireye indirgenmesi, sıfırın matematiksel alandaki işlevsel görevlerini, etkileşime girdiği sayılara verdiği tepkileri, bireyin sosyal hayatında verdiği tepkiler ile ne kadar uyumlu olduğunun ortaya konması olacaktır.


Sayıları yutma veya etki etmeme gibi durumlarını toplumsal hayattaki insanın kendi benliğinden öte bir rasyonellik olarak görmemek gerekir. Çünkü bizim düşünsel olarak var ettiğimiz bu tur sayılara ve işlem türlerine kendimizden bir şeyler eklememiz kaçınılmaz olacaktır.

Sıfırı ilk olarak kimin bulduğu konusunda net ve kesin bir bulgu olmadığı için o konuda kesin bir görüş bulunmuyor. Ancak ilk Hint felsefesi acısından önemle ele alınan sıfır içerisi boş, yani temiz çevresindeki çember ise hayat döngüsü olarak anlamlandırıldı. “0” matematikte o zamanın önde gelen ülkesi olarak görülen Hindistan’da hiçliği ifade etmek içinde kullanıldı.

Sıfır “0” ne negatif ne de pozitif bir değer taşır

Sıfır kullanıldığı noktada bir değer bulunmadığını simgeler; 101’i ifade etmek için 1 ile 1 arasında hiçbir değerin olmadığını ifade etmek için kullanıldı. Sıfır nitelik ve nicelikten yoksun değersiz ve nötrdür. Daha sonra Arap kültürüne gecen “sıfır”, oradan da Haçlı Seferleri’nin de etkisi ile Avrupa’ya yayıldı. Arap toplumunda matematikçiler genellikle sıfırı nokta işareti (.) ile gösterirken Avrupa’da iç boş daire (0)  kullanılmaya başlandı. Sıfır rakamını Avrupa’da kullanan ilk kişinin İtalyan matematikçi Leonarda Pisano Fibonacci olduğu ileri sürülmekte. Tüccar babası ile doğuya birçok gezi yapan Pisano “Liber Abaci” isimli kitabında sıfırı kullanarak hesap yapma tekniklerini anlatmıştır.

Sıfıra anlam veren yaklaşımlar

Günümüzde ise sıfırı daha çok bir başlama noktası olarak ele alan anlamlandırmalara rastlamak mümkün. Sosyal alan veya bilimsel alan bu sayıya kendi anlamlarını yükleyerek başlangıç noktası yapmış. Büyük patlama (Big bang) teorisine göre evrenin şu anki halinden patlama anına doğru geriye doğru saracak olursak patlama anına kadar gidebiliriz ve bu nokta zamanın başlangıcı olacağı için sıfır anı olarak kabul edilir. Tarihsel ve dinsel açıdan Hz. İsa’nın doğumunun sıfır olarak kabul görmesi ya da Londra’nın güneydoğusunda yer alan Greenwich’in boylamların derecelendirilmesinde sıfır olarak kabul edilmesi, günlük olarak kullandığımız yazılımsal her teknolojinin 0 ve 1 e göre işlemlerin verilmesini de buna örnek verebiliriz.

İnsan yaşamının kendi biyolojik oluşumunun başlangıcını sıfır alabiliriz. Çünkü sıfır nitelik ve nicelikten yoksunluğu ifade eder. Zaman içerisinde nitelik ve nicelik kazanan insanın fiziksel ve zihinsel gelişiminin en ileri seviyesine çıktığı ve artık durduğu aşamadan itibaren nitelik ve niceliklerini kaybederek tekrar sıfır aşamasına ulaşır yani ölür. Daha sosyal ve toplum içerisinden ele alacak olursak işler kötüye gittiği veya hayatımızda değişikler yapmak istediğimiz zaman hayatımızı sıfırlamayı isteriz.


Bu istek kişisel açılardan pek tatmin edilmese de olumsuzluğu (negatif) ortadan kaldırmanın karşılığı olarak ele alınır çünkü sıfır yutan elemandır. Herhangi bir sınavdan dolu kağıt vermenize rağmen sıfır alıyorsanız itiraz etmelisiniz, çünkü sıfır bir değer değildir, yanlış yazmış dahi olsanız yanlış olmada bir nitelik belirttiği için öğretmeninizin kağıda yanlış şeyler yazdığınız için niteliksiz bir ifade vermesi mantıksız olacaktır.

Sıfır’ın hayat felsefemizdeki yeri nedir?

Bu sayının varlığına duyduğumuz ihtiyaç ona yüklediğimiz özelliklerde yatıyor aslında. Sıfır, bulunduğu yerde şeylerin yokluğunu kanıtlar. Sosyal hayatta bile insanlar çoğunlukla mutsuz ve umutsuz bir ruh haline kapıldıkları zaman içlerin de duygusal açıdan bir şeylerin yokluğu veya eksikliğini hissetmeye başladıklarını dile getirirler. Ancak bu toplumun dayattığı şartlanılmış bir yokluk algısıdır. Kişiler veya toplumla olan negatif etkileşimleriniz yüzünden içsel bir boşluk ya da bir eksilme hissediyorsak, bu içimize bir şeyleri koymakla şartlandığımız içindir, dışarıda tutumalıyız onları.

Sıfıra bu açıdan yaklaşacak olursak, belirli bir doğal sayının sol tarafına ekleyeceğimiz her sıfır onu değerini bir kat daha düşürecek yani eksiltecektir. Sağ tarafına eklediğimizde ise değerini katlayacak gözümüzde büyüye bildiği kadar büyütecektir bir açıdan. Aslında kişisel ilişkilerimizde de insanlara bize karşı yakınlık, iyilik veya zarar, düşmanlık gibi yaklaşımlarına göre kişiyi 1 olarak ele alırsak biz o kişiyle olan iletişimimizi sıfırı, ya onun soluna ya da sağına koyarak yokluk anlamı taşıyan bir şeyle doldurur ve anlam yükleriz.

Şu da var ki düşünsel olana yüklediğimiz anlam gerçek alanda bizi benliğimizden soyutlaştıran bir noktaya getiriyor. Bunun nedeni insanın sayıya yüklediği mükemmel olma hali. Çünkü insan toplumdaki sorunlara karsı yutan eleman olduğu zaman belirli bir noktadan sonra dolma seviyesine ulaşıyor veya psikolojik olarak etkileniyor ya da patlama yasayarak kendisine veya çevresindekilere zarar verme aşamasına gelerek kendini boşaltmaya çabalıyor.

Rasyonel alanda oluşturduğumuz “0” ise yutma durumunun en mükemmel halini yansıtır. Etkisiz eleman olmak açısından ise bireyin toplumdaki rolünü oynamada yetersizliği ve kişinin sorun çözmedeki içselleştirilmiş tepkisel bir yaklaşımı olarak, artık umursamama aşamasına gelmesi gibi görülebilir. Lakin bu yanlış bir yaklaşım olur, çünkü etkisiz eleman durumunda iseniz içinde bulunduğunuz kalıp size yeterince özgür davranma, olaylara ve hayata yeterince müdahale etme imkânı sağlayamaz, siz isteseniz dahi bu mümkün değildir.


Bu durumu insanların “0”ı sayıların yokluğunu ifade etmede kullanmasına benzetebilir. Artık bir insanı toplumda belirtecek bir sayı(ideoloji, statü,aile vs.) olmadığı zaman yokluğun yokluğunu göstermeyi amaçlar. “0” size “1” sayısı gibi kedinizden bir cevap vermez, size sizi sunmaz rahatsız eder. “1” ise karşılıklı iki aynanın yansıması gibidir. Size sizi verir veya kendini karşılıklı aynalarda olduğu gibi içine katarak verir.

Umberto Eco: Sıfır sayı ya da kaybedenlerin alimliği