1 Mayıs: Çarklıların savaşı

1 Mayıs… 1 Mayıs… İşçinin, emekçinin bayramı… Kutlu olsun; emek veren yüreklerin bayramı. Kutlu olsun; dişlilerin arasında yaşam mücadelesi verenlerin bayramı.

1 Mayıs. Yaşam mücadelesi verenlerin bayramı. Çalış daha fazla çalış, daha az maaşa daha çok çalış! Sen çalış ki dönsün çarklar.

Modern zamanın kölesidir işçi.

Çalış daha fazla çalış, daha az maaşa daha da çok çalış! Sen çalış ki dönsün çarklar. Çark dönsün, patron zengin olsun. Peki ya çarkı döndüren? Ya tökezlerse, ya kaybederse dengesini o vakit ne olur? Tutup kaldıran olur mu elinden ya da bu sistem öğütüp yok eder mi düşeni?

Bu savaş; modern kölelerin, çarklılarla savaşı! Bu savaş yaşam savaşı; emeğin, alın terinin, dişlilere kafa tutuşu! Bir çoğumuz öğütülüyoruz bu düzende. Önce kendimizden ödün vermeye başlıyoruz, sonra hayatımızdan, sonra sesimiz kesiliyor ve en son fikirlerimiz ölüyor. Dişliler bir bir öğütüyor hepimizi. Peki ya hiç ses çıkaramayanlar? Daha hak nedir, bedel nedir bilemeden bu çarkın orta yerine atılanlar? Daha çocukluğunu yaşayamadan hayat kavgasına düşenler?


Türkiye’de çalıştırılan çocuk sayısı 2 milyona yaklaştı

Devrimci İşçi Sendikası’na (DİSK) bağlı Genel İş Sendikası’nın “Türkiye’de Çocuk İşçi Olmak” isimli raporuna göre, ülkemizde çalışan işçi çocuk sayısı iki milyona yaklaştı. Çocukların yüzde 78’inin kayıt dışı çalıştırıldığından bahseden raporda, bir diğer dikkat çeken detay ise 2016 yılında 56 çocuğun iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirmiş olduğu.

Raporun devamı da hiç iç açıcı değil. Maalesef 15-17 yaş grubundaki çocuklara ait verilerden bahsediliyor. 15 yaş altı yok lakin bu 15 yaş altındaki çocukların çalıştırılmadığı anlamına gelmiyor. 15 yaş altı çalıştırılan çocukların çoğunluğu mevsimlik işçi. Kaç tane oldukları bile bellisiz. 2015 yılında 17 yaşına kadar çalıştırılan “çırak” sayısının ise 401 bin 464 olarak açıklandı. Aralık 2016 verilerine göre ise çırak işçi sayısı 1 milyon 170 bin olarak kayıtlara geçti. Çocuğun kırsalda veya kentte olması fark etmiyor. Fark eden tek şey, çalıştığı koşullar. Kırsalda mevsimlik tarım işçisi çocuk, kentte ayakkabı boyacısı, tamirci, cam silici, kağıt toplayıcı…

Şimdi bu ellere bakın iyice!

Kirli mi geldi, sert mi geldi o eller emek veren eller! O eller alın terinin karşılığı, o eller bir kaç kalburüstü çark sahibine rağmen ayakta durmaya çalışan yüreklerin elleri!


Ve bugün 1 Mayıs: İşçinin, emekçinin bayramı!

Şimdi hangi işçinin bayramı kutlu olsun? Çocuk yaşta çalışanın mı, yokluk sınırı altında yaşam savaşı verenin mi? Düzen değişmeden kutlanır mı 1 Mayıs? Ya düzen değişir mi? Bir gün mutlak adalet gelir mi? Alın teri hak ettiği değeri alır mı?

Günler geçiyor, hükümetler, yönetimler değişiyor. Ancak sömürü hep kalıcı! O sadece el değiştiriyor. Emekler sömürülüyor, hayaller sömürülüyor ve artık hayatlar sömürülüyor! Doğduğumuz gün başlıyor her şey! İlk yürümeye çalışıyoruz, sonra koşmaya, büyüdükçe savaşmayı öğreniyoruz: Gelecek için! Şanslıysak eğer okuyabiliyoruz. Oku! Oku ki büyük adam olasın der büyüklerimiz ve biz okulu bitirdiğimiz gün olayın hiç de öyle olmadığını anlarız. Okursun, hak bilirsin, hukuk bilirsin, iş bilirsin lakin aynı çarkın içine atılırsın ve çark hep törpülemeye çalışır seni. Asi olma diye başlayan sözlerin tek maksadı, uysal koyun yapmaktır aslında. Koyun olasın ki güdülebilesin. Koyun olasın ki sesin çıkmasın! Sen sus ki patronun, patronların huzura ersin!


Bugün 1 Mayıs 2017. Günlerin getirdiği hiç değişmedi; sadece sömüren el değiştirdi hepsi bu! O yüzden kutlama kahkahalarından ziyade, duyduğunuz feryat!.. Her şeye rağmen kutlu olacaksa eğer, işçinin sırtına binmek için emek harcayanların değil, çarklılar arasında yaşam savaşı verenlerin bayramı kutlu olsun! Yurdumun mutlu günleri gelsin artık!

‘1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’ Bayram günü olduğuna emin miyiz?


Elif Aver
Elif Aver; 1987 yılında İstanbul'da doğdu. Cumhuriyet Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümünden 2010 yılında mezun oldu. Özel sektörde mesleğini yapmakta, ayrıca TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi yönetim kurulu üyesi. Yazmak, çizmek ve okumak çocukluğundan beri en büyük tutkusu. Ondan sebep söz yitene kalem bitene kadar yazanlardan.