Geçmiş 19 Mayıs üzerinden ulusal bayramlara ilişkin bir bakış

Son on beş yıldır 19 Mayıs ve diğer ulusal bayramların belirgin ve gözle görülür biçimde dönüştürmesi ve içeriklerinin boşaltılması; dini bayramların ve günlerin daha da yüceltilmesi, istemli ve bilinçli şekilde gerçekleştirilen “siyasal” uygulamalardan biridir.

Geçmiş 19 Mayıs üzerinden ulusal bayramlara ilişkin bir bakış

Cumhuriyet ve aydınlanmadan nefret edenlerin 19 Mayıs ve diğer ulusal bayramları sevmiyor olma nedenleri, aslına bakılırsa cumhuriyeti yetersiz bulanların ve onun aşılmasını söyleyenlerin 19 Mayısları ve diğer ulusal bayramları sevme nedenleri olmak zorundadır… Bu bağlamda yapılacak olansa, 19 Mayısları ve diğer bayramları aşan gelişmelere ve devrimlere yönelmek olduğudur. Ama bu 19 Mayıslara ve diğerlerine sahip çıkarak, yanlışlarını düzelterek, eksiklerini tamamlayarak olur, reddederek değil… Çünkü varlık nedenleri olarak içinde reddediş, uyanış, duruş ve kuruluş gibi toplumcu bir genetiği barındırır da ondan.

“Ulusalcılığın” tehlikeli boyutu, onun etnik temelli oluşu ve bir gladyo derinliği ve yapısallığı ile organize edilmiş olmasının elbette savunulacak bir yanı olamaz. Ama ulusalcılığın bunların dışında birileri için asıl tehlikeli görülme boyutunun üç yönünü asla unutmamak da gerekir.


  1. Egemen ve bağımsızlıkçı bir ulusalcılık emperyalistler için tehlikelidir.
  2. Aydınlanmacı ve laik bir ulusalcılık ise gericiler ve gericilik üzerinden yürüyen sermaye için tehlikelidir.
  3. Eşitlikçi bir ulusalcılık ise işbirlikçi burjuvazi ve büyük sermaye için tehlikelidir.

19 Mayıs, 23 Nisan, Cumhuriyet bayramlarının giderek okul müsameresine dönüştürülerek ve süreçle birlikte yok edilmelerini işte bu yönleriyle okumak gerek.

Hoş bizim ulusalcı yapımız olması gerektiği kadar bağımsızlıkçı, aydınlanmacı, laik ve özellikle eşitlikçi olamadı ve buna izin verilmedi ama bu tür genlerin varlığını ve bu anlamda olası gerçeklik hücrelerinin varlığını da unutmamamız gerekir.


Şimdi gelinen noktada Cumhuriyetin ve söz konusu ulusal genetiğin yıkıldığı bir gerçektir. Öteki gerçek ise yerine bir şey konulamadığıdır.

Yerine daha iyisi veya daha kötüsü inşa edilebilir mi zaman gösterecek. Ama gerçeğimiz şudur; 19 Mayısları hedef görenler, gösterenler ile yetersiz bulanlar, eğer böyle devam ederse bir ortaklık yapmış durumuna düşeceklerdir. Yerine kurulacak olan her neyse, ne kadar bağımsızlıkçı, ne kadar laik ve ne kadar eşitlikçi bir düzen olacak yaşayarak göreceğiz.


Ama yaşayarak görmemiz değil, yaşarken mücadelesini vermemiz veya daha doğrusu mücadele ederken yaşamamız gereken şey 19 Mayısları ve diğer bayramları daha ileriye ama olması gereken biçimde taşımamız gerektiğidir.

Nerede o eski milli bayramlarımız?