Merkezefendi Geleneksel Tıp Festivali kapsamında bu yıl 3’üncüsü düzenlenen Sağlık Tarihi ve Müzeciliği Sempozyumu başladı.
Prof. Dr. Nil Sarı, “Millet olarak sağlık alanında büyük gelişmeler kaydettik ama sağlık alanındaki malzemelerle ilgili ne yazık ki geçmişimize sahip çıkamamışız. Yeni malzemeler çıktıkça kullandığımız eski malzemeleri saklamak, korumak yerine çöpe atmışız.” diyerek tıp alanındaki materyallerin önemli kültürel varlıklar olduğuna dikkat çekti.
Türkiye’den birçok akademisyenin tıp tarihimize ait gelişim safhalarını sunacağı sempozyumun açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Nil Sarı, “Bugün sosyal alanda uluslararası bir kongreye katılırsanız görürsünüz ki orada uygarlıklar arasında adeta bir mücadele vardır. Siz eğer kendi uygarlığınızla ilgili önemli bir takım ürünleri sunabiliyorsanız orada şahıs olarak çok değerlisinizdir. Eğer bunu sunamıyorsanız, değerli verilere sahip değilseniz o zaman da onlar için sıradan birisinizdir. Çünkü sizi sempozyuma bir katkıda bulunmamış sayarlar.” diyerek müzeciliğin uluslararası sahadaki önemine değindi.
“Tarihe yalnız sözle yazıyla değil kanıtlarıyla da sahip çıkmak gerekir”
“Millet olarak sağlık alanında büyük gelişmeler kaydettik ama sağlık alanındaki malzemelerle ilgili ne yazık ki geçmişimize sahip çıkamamışız. Yeni malzemeler çıktıkça sağlık alanındaki eski malzemeleri saklamak, korumak yerine çöpe atmışız.” diyen Prof. Dr. Sarı,
“Oysaki yurt dışına gittiğinizde durum öyle değil. Bilakis sağlık alanındaki gelişimlerini ortaya koyan bütün malzemeleri saklayıp korumuşlar ve müze çatısı altında sergiliyorlar. Çünkü sağlık alanındaki gelişmeler de bir kültür alanıdır. Bir ülkenin sağlık alanında nasıl yol katettiğini, hangi aşamalardan geçtiğini saklanan tıp materyalleri sayesinde anlayabilirsiniz. Biz konuda başarılı olamamışız.
İşte bizler de bu korumacılığı arttırmak, bu konuyla ilgili koleksiyonları olan şahısları tanımak, nerede neyimiz kaldı, nerede neyimiz var, onları bulup gün yüzüne çıkarmak ve korumak adına Sağlık Tarihi ve Müzeciliği Derneği’ni kurduk. Bu kültür birliğinin çok önemli olduğuna inandığımız için de aynı zamanda bu sempozyumları gerçekleştiriyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Sivas Darüşşifası’ndan günümüze ne kaldı?”
Sempozyumda “Dubrovnik Ragusa’da Tıp Tarihi ve Osmanlılarla İlişkisi” üzerine de sunum yapan Prof. Dr. Nil Sarı, “Bir zamanlar Osmanlı’nın himayesi altında yaşayan Dubrovnik şehrindeki Osmanlı tıp eserlerini tanıttı.
“Sağlık tarihimiz dünyanın pek çok yerine yayılmış vaziyette. Nereye gidersek gidelim kendi izlerimizi aramalıyız.” diyen Prof. Dr. Sarı,
“Yakın tarihte Sivas Darüşşifası’nın 800’üncü yılını kutlayacağız. Peki Sivas Darüşşifası’ndan bize ne kaldı? Maalesef çok fazla bir şey yok fakat aynı tarihe sahip Dubrovnik’te neredeyse her şey olduğu gibi duruyor. Eski Dubrovnik ile yeni Dubrovnik yan yana ve hiçbir şey bozulmamış.” diyerek bu alandaki eksikliğimizden bahsetti.
Sempozyumun devamında sağlık tarihimizden bahseden Prof. Dr. Nil Sarı, Osmanlı izlerinin bulunduğu Dubrovnik şehrindeki Dragomanlar Dil Delikanlıları, Dubrovnikli Diplomat Hekimler, Bosna-Dubrovnik İlişkisi, Dubrovnkli Elçi ve Dragomanda, Dubrovnikli Hekimler, Dubrovniklilerin Osmanlı padişahlarına hediye ettiği tıpla ilgili hediyeler, 17. yüzyıldan kalma ve günümüzde halen faaliyette olan Domus Christi Eczanesi, 1938’de kurulan Domus Christi Eczanesi Müzesi, Manastır Eczaneleri, Diplomalı Eczacılık Tarihi, Küçük Biraderler (Frerler) Eczanesi’ni katılımcılara tanıttı.
Sunum yaptığı Dubrovnik’teki alanların tamamında Osmanlı izlerine rastlanabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Nil Sarı, “Bugün hangi camimizin bahçesi Dubrovnik’teki Küçük Biraderler Manastırı’nın bahçesi gibi rengarenk çiçekler ve ağaçlarla bezenmiş?
Nerede Sivas Darüşşifası’nın eczanesi, Selçuklular’dan kalma bir ilaç kabı var mı? Türkiye’de belki 1-2 tane var ama Dubrovnik’te Selçuklular’dan kalma birden çok tıp materyalleri bulunuyor onlar bizim eserlerimizi bizden daha iyi korumuş.” diyerek müzeciliğe daha çok önem vermemiz gerektiğini ifade etti.
Sağlık Tarihi ve Müzeciliği Sempozyumu, birçok akademisyenin katılımıyla 21 Mayıs’a kadar Yenikapı Mevlevihanesi’nde tıp tarihi ile ilgili gerçekleştirilecek olan sempozyumlarla devam edecek.