Ağlamak yararlı mı? Özellikle de erkeklere!

‘Erkek adam ağlamaz’, ‘ağlamak zayıflıktır’, ‘duygular insanı güçsüzleştirir’ gibi kör kalplerin yazdığı söylentilerden ibaret olmalı bu algının temeli. Yoksa akıl nasıl böyle bir kanıya varabilir?

Ağlamak yararlı mı? Özellikle de erkeklere!

Ağlamaktan men edilmek, kültürün bireyden insanlığını soyup almasının bir örneği daha. Göz pınarlarımız var bizim, duygularımız yoğunlaştığında, sınırlarımız varlığımıza dar geldiğinde içimizden taşan sular bu pınarlardan akıyor.

Duygularımız var bizim; durumlara cevaben oluşan. Dünyayı ve kendimizi anlamlandırmakta bütünlüklü bir mekanizmanın vazgeçilmez bir parçası onlar. İnsan canlısı olarak doğuştan sisteme entegre gelen özelliklerimiz. Eğer gereksiz diye kenara itilebileceklerse neden varlardı başta?


Ağlamak yararlı mı? Özellikle de erkeklere!

Gereğini, faydasını anlamıyor olmak bunları öteleme cüretini nasıl verebilir kişiye?

Yok, kişi buna düşünerek varmış değildir zannediyorum ki. ‘Erkek adam ağlamaz’, ‘ağlamak zayıflıktır’, ‘duygular insanı güçsüzleştirir’ gibi kör kalplerin yazdığı söylentilerden ibaret olmalı bu algının temeli. Yoksa akıl nasıl böyle bir kanıya varabilir?

İnsanın doğasının koskoca bir parçasını boş verip yok sayabilir. Dikkat ki bahsettiğim var olan her güdümüze kendimizi bırakmak değil; yadırgadığım şey, anlamadığımız halde doğamızı reddetmek ve bu olağanmış gibi konuyu kestirip atmak. Hatırlatmak istedim ki, hayır bu olağan değil. Mutlak hiç değil.  

Bu bir öğreti, ve uymak da uymamak da seçim

Peki ne ola ki bunların faydası?

Duygularımız bize yol gösteren pusulanın ana elemanlarından. Nasıl davranmanın, ne yapmanın içimizle uyumlu olduğunu veya olmadığını bu sayede tespit ediyoruz. Sistemimizin geri bildirim mekanizması yani. Onlar olmadığında bize yol gösteren ne kalacak?


Düşüncelerimiz pusulayı yorumlamanın aracı. Ama düşüncelerimiz tek başlarına bir hakikat ifade edebilirler mi? Hele ki düşünce, temeli olan dil ile birlikte sonradan öğreniliyorken ve kültürün birikimiyle ayrılamaz biçimde yüklüyken. Fikirlerimiz doğumla gelen şeyler değiller. Dolayısıyla içimizden gelen geri bildirimi temel almıyorlarsa bize yön gösteren merkez açıkça dışarıdaki bir şeyler olmaz mı? Yaptıklarımız bize öğütlenenler, seçimlerimiz hayatımızdaki baskın insanların bildikleriyle sınırlı, yaşamımız kendimizden uzak dolayısıyla ruhumuzu doyurmaktan aciz olmaz mı?

Ağlamak yararlı mı? Özellikle de erkeklere! Duygularımıza sahip çıkalım. Onları ciddiye almaya başlamamız çok acil bir ihtiyaç. Sadece kendimiz değil dünya için bir ihtiyaç bana kalırsa. Çünkü yanlış giden ne varsa sebep temelde insanın kendinden uzak olması gibi geliyor. Ve inancım o ki kendi merkezinden güç ve yön alanların her biri diğerlerinin onlarca katı etkiye sahip. Bu yüzden kendi potansiyelini gerçekleştirmene engel olan tembel ve  sürüngen bir ses ‘boş ver ne anlamı var ki’ dediğinde ‘sen ne anlarsın ki’ deyip gülerek kulak ardı etmeyi alışkanlık haline getirmekte fayda var. Duygularımızı acı da olsalar – ki özellikle acı olduklarında – dinlemeye ihtiyacımız var.

Ağlamak ne gerek?

Ya ağlamak? Onun faydası nedir ki? Yaşamın bizi hayal kırıklığına uğratması, mutlu olmamak… Bunlar neredeyse utanç yaratan burukluklar. Belki bu yüzden izin vermiyoruz bu duyguların temsil eden gözyaşlarına. Başarısızlığı, çaresizliği kabul etmek, alt edilmek gibi geliyor. Ama sadece hüzün değil mutluluk, heyecan, korku, hayret de göz yaşlarına dönüşür hatırlatmak isterim. Ağlamak duygularla bağlantılı doğal bir tepki. Onun acının ve güçsüzlüğün simgesi haline gelmesi büyük yanlış.

Ağlamak yararlı mı? Özellikle de erkeklere!

Vücudumuz kendini iyileştirebiliyor, bu ne kadar mucizevi farkında mıyız?

Bir yara olduğunda gerekli sıvıları orada salgılayarak kabuk bağlıyor. Hiç olmamış gibi yeniden inşa oluyoruz.  Ya ağlamak da duygusal bedenimizin yaralarını iyileştiren sıvıysa? İçimizi yıkayan, taşımanın yük olacağı yoğun ve kirlenmiş enerjiyi dışarı atan bereketli bir nehirse? Benim hissettiğim, ağlamak hüzün için de en güzel şifa!

Gözyaşları acıyı geçirir mi? Hayır o bir uyuşturucu değil, bir kabuk. Kabuğu tenine yakıştıramayıp sökmek gibi, gözyaşlarını kendine yakıştıramayıp izin vermemek de iyileşmeyi geciktirir, süreci engeller. İlgilenilmediğinde enfeksiyon kapan önemsenmemiş yaralar gibi, acı veren duygulara, onları oluşturan sebeplere yakından bakmayı erteledikçe yarattıkları etkinin küçülmeyeceği garanti.

Ağlamak yararlı mı? Özellikle de erkeklere!


Ama her çöküşü bir çıkış izler. Ağlayan vücut seratonin salgılar. Ağlamak duygusal bedenin ihtiyacı olan şifaya izin vermek demek. Ölüm, yani bilinen halin sonu, yeni bir halin başlangıcı olan doğuma denk gelir. Kısaca, suyun altında batmamak için çırpınarak nefesini tüketeceğine bırak dibe vur ki bas ayağını yere, hızla yukarı çık. Ölüm zahmetini göze al ki doğumun hafifliğine kavuş.

Tercümesi zor duyguları nasıl ifade ediyoruz?