Beyin tümöründe en erken belirtilerinden birinin baş ağrısı olduğunu hatırlatan uzmanlar, belli aralıklarla tekrarlayan baş ağrısına bulantı ve kusmanın eşlik etmesi halinde mutlaka bir uzmana danışılması gerektiği konusunda uyarıyor.
Tümörlerin en yaygın olanının kötü huylular olduğuna dikkat çeken uzmanlar günümüzde teknolojiyle komplikasyonları azaltma imkanı elde ettiklerini, navigasyon yöntemiyle en kısa yoldan en az zararla tümöre müdahale ettiklerini belirtiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahı Prof. Dr. Kaya Aksoy, beyin tümörleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Beyin tümörünün beynin kendi hücrelerinden kaynaklandığı gibi başka bir yerdeki kanser türü tümörün kan yoluyla hücrelerinin beyinde atmasıyla yani metastazla da gelişebildiğini söyledi.
Beyin tümörlerinin bazılarının genetik, bazılarının genetik mutasyonlar ve moleküler biyolojide olan problemlerden kaynaklandığını ifade eden Prof. Dr. Kaya Aksoy, bazı tümörlerin ailesel geçişli olduğunun bilindiğini ancak bazılarının nedenlerinin bilinmediğini ifade etti.
Tekrarlayan baş ağrısını göz ardı etmeyin
Beyin tümörlerinin en erken belirtisinin baş ağrısı olduğunu belirten Prof. Dr. Kaya, mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiğini şunları söyledi:
“Beyin tümörleri beyin içerisinde yer kaplayan lezyonlar olduğu için yer kapladıklarında beyinde olmaması gereken bir şeyin orada olması, beyindeki basıncı artırması dolayısıyla baş ağrısı erken belirtilerden bir tanesidir.
Onun yanı sıra beyin tümürünün bulunduğu yere göre merkezlere yaptığı basılarla onlara ait belirtiler ortaya çıkartır. Bazen bir kuvvet, bir kusuru çıkartır. Bazen sadece bir baş ağrısıyla kendini belli eder. Bazen baş ağrısının yanına beynin basıncının artmasına bağlı baş ağrısı, bulantı ve kusma gelebilir.
Dolayısıyla belli aralıklarla tekrar eden böyle bulgular varsa, belirli bir yerde elinizle gösterebileceğiniz bir ağrı söz konusuysa mutlaka onu araştırmak gerekir. Ağrılar devam ediyorsa ve bulantı eşlik ediyorsa bir taraftan kuvvetsizlik varsa, yüzde bir belirti varsa bunu araştırmak gerekiyor.
En basit araştırmalardan bir tanesi tomografi ve MR’dır. Tabi ki bu işte unutulmaması gereken bir şey hastanın muayenesinin değerlendirilmesi ve hastanın hikayesinin mutlaka bir beyin cerrahi ve nörolog tarafından mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Bunların dışında iltihaplı durumların yaratmış olduğu beyindeki lezyonlar da olabilir. Bunları laboratuvar bulgularıyla yani kan testleriyle ayırt etme imkanımız olur.”
En yaygını kötü huylular!
En yaygın beyin tümörlerinin maalesef kötü huylu tümörler olduğunu kaydeden Aksoy, “Kötü huylu tümörler daha fazla gözüküyor. Çok çeşit tümörler var ve derecelerine göre değişiyor. İyi huylu tümörler etrafından sıyrılabilen, normal dokudan ayrılabilen, etrafında bazen kapsül formasyonu bulunan veya beyin dokusundan çok iyi ayrılabilen tümörlerdir.
Beynin içerisine doğru nüfuz edip de hücreleri ayrı ayrı yakalayamadığınız, göremediğiniz, belirli bir sınırı olmayan, belirli bir kapsülü olmayan tümörler ise kötü huylu tümörlerdir. Onlar parmak uzantıları gibi beynin içerisine girebilir veya hücre hücre beynin içerisinde infitatif olarak beyin içerisine işlemiş olurlar.
Örneğin bir halının üzerine çamur dökülüyor. Çamur oradan alıyorsunuz ama kalan tozu tüylerine yapışıyor. Beyin tümöründe de kötü huyluyu almaya kalksak beyinden normal hücreleri de alırız. Onun için biz normal hücreyi gördüğümüz zaman durmak zorunda kalıyoruz. Ama normalin içerisinde de bu tümör hücreleri devam ediyor ve onlar tekrar gelişiyorlar. Bir gün çıkarttığımız bir tümör ertesi gün orayı tamamen kapatmış olabiliyor ve orada üremiş olabiliyor” diye konuştu.
Ailevi geçişli tümörlerde önlem alınmalı
Bazı beyin tümörlerinin küçükken tanımlanabildiğini ancak bazı tümörlerin hiçbir belirti vermediğini ifade eden Prof. Dr. Kaya Aksoy, “Bir insan kafasını bir yere çarptıktan sonra kafasında kanama var mı yok mu derken film çektirirken beyninde tümör olduğu anlaşılabilir rastlantısal bir şekilde.
Ailevi geçişli tümörler var. Ailevi geçişli tümörlerde eğer herhangi bir akrabada görülüyorsa mutlaka ailevi geçiş tümörlerin taranması lazım. Her tümör ailesel geçişli değildir. Ama ailede tümör nedeniyle vefat etmiş ne olduğu belli olmayan tümör nedeniyle ölüm varsa o ailenin daha dikkatli olması lazım. Bazı tümörlerde genetik geçiş var” dedi.
Tanı metotları gelişti, tanı ve teşhis kolaylaştı
50 sene önce bu kadar yaygın tanı metodu olmadığı için beyin tümörlerinin teşhis edilemediğini belirten Prof.Dr. Kaya Aksoy, “İnsanların şimdi yaş ortalaması 79’a çıktı, aynı zamanda koroner by-pass’lar stendler yaygınlaştığı ve ölümler azaldığı için beynin uzun müddet yaşaması sonuncunda yaşlılarda oldukça fazla beyin tümörü olduğunu gördük. 50 yıl önce bu kadar yaygın metot olmadığı için teşhis edilemiyordu ve insanlar genç yaşlarda başka nedenlerle ölüyordu. Örneğin 50 yıl önce 55 yaş yaşlıyken şimdi 55 yaş neredeyse genç sınıfına giriyor. Mesela metastazik tümörleri ya da iyi huylu tümörleri ileri yaşlarda çok görüyoruz. Her yaşta ameliyat ediyoruz” dedi.
Uyanık beyin ameliyatı yapılıyor
Cep telefonu kullanımı ile beyin tümörü arasında şu anda kanıtlanmış yani bilimsel olarak bir bağ olmadığını ifade eden Prof.Dr. Aksoy, “Beyin cerrahisinde genel hasta profiline baktığımızda hastaların en büyük korkusu ameliyat sonrasında oluşabilecek felç oluyor. Yüzde, kolda ve bacakta olan felçten korkuluyor, aynı zamanda ölüm korkusu da oluyor. Hastaları uyutmadan sadece ağrı kesmek suretiyle uyanık anesteziyle hastayı konuşturuyoruz. Hastaya aynı zamanda ellerini ayaklarını oynattırıyoruz. Dolayısıyla motor merkezlerine yakın olan tümörlerde hastayı korumak açısından uyanık anestezi yapıyoruz” dedi.
Tümöre navigasyonla müdahale ediyorlar
Beyin tümörü ameliyatlarında nörofizyolojik EMG hastalarda motor merkezlere ya da sinirlere yakın olan tümörlere hassas müdahale eden teknolojik imkanları kullandıklarını ve böylece olası komplikasyonları önlemeyi amaçladıklarını ifade eden Prof. Dr. Kaya Aksoy,
“MR’ın fonksiyonel MR’ı ile tümörlerin yakınlığına ne kadar uzakta olduğumuza ve nerede durmamız gerektiğini bakıyoruz. Dolayısıyla komplikasyonları azaltma imkanımız var. Artık küçük yerlerden gelip az yer açıp fazla doku tahrip etmeden navigasyonla en kısa yoldan gidip az zarar vermek suretiyle çıkartılması gereken lezyonlara ulaşıp oradan çıkartıyoruz ve bütün bu tedbirler hastalarda oluşabilecek problemleri de azaltmış oluyoruz” diye konuştu.