Cappadox’un çağdaş sanat sergisi devam ediyor

Küratörlüğünü Fulya Erdemci, Kevser Güler ve Ilgın Deniz Akseloğlu’nun üstlendiği Cappadox 2017’nin çağdaş sanat sergisi “Dünyadan Çıkış Yolları”, 12 Haziran’a kadar Cappadox’un çağdaş sanat programı mekanlarında; Uçhisar, Keyişdere (Göreme) ve Avanos’ta görülebiliyor.

Cappadox'un çağdaş sanat sergisi devam ediyor!

Chaupisat Kardeşler, Deniz Gül, Erdağ Aksel, Guillaume Bijl, Hector Zamora, İris Ergül, Mehmet Ali Uysal, Nermin Er ve Yaşam Şaşmazer kendi heykel pratiklerini bu coğrafya üzerinden tekrar düşünürken, Kapadokya’nın değişik katmanları üzerine araştırmalar yapan Annika Erikson, Lara Favaretto, Serkan Taycan ve Yasemin Özcan da bu araştırmalarını farklı formatlarda izleyicilerle paylaşıyor.

Halil Altındere’nin çekimlerini kısmen Kapadokya’da gerçekleştirdiği, “Uzay Mültecisi” (2016) de Çağdaş Sanat Programı kapsamında katılımcılarla buluşmaya devam ediyor.


Cappadox 2017 boyunca, sanatçılar, Kapadokya’nın ve Anadolu’nun ilham verici, katmanlı coğrafyasında, şiirsel eylemin; bu eylem üzerinden “dünyayı yeniden kurmanın” yollarını araştırdı. Alper Aydın ve Karin Sander de Cappadox çağdaş sanat programında coğrafyaya dair daha performatif öneriler sundu.

Dünyadan çıkış yolları

Cappadox 2017’nin teması “Dünyadan Çıkış Yolları” yazar, şair ve sanatçı Sami Baydar’ın 1990 tarihli aynı başlıklı kitabından bir alıntı.

Baydar, eylemin yetersiz, hatta imkansız olduğu koşullarda, doğrudan sanatın açabileceği yollara ve imgesel alana atıfta bulunuyor, özgürleşmenin imkanı olarak şiirsel eylemi –anlam üretimini ve dünyayı yeniden kurmayı– öneriyor.

“Dünyadan Çıkış Yolları”, gerçekliğin dayandığı olgusallığın karşısında henüz var olmayan, görünür olmayan, ama gelmekte olan dünyayı çağırıyor.

Alper Aydın

Alper Aydın

Yeryüzüyle ilgilenmeyi kendi sanat pratiğinin en belirleyici ilkesi olarak gören Aydın, sergi için geliştirdiği projesinde “Kapadokya’da yaşayanlar gibi, coğrafyaya dışarıdan bir şey getirmeden, sadece orada var olan malzeme ve öğelerle bir mekan kurmayı ve bedenini bu mekanın bir parçası yapmayı” hedefledi.

Sanatçı, Kapadokya’nın jeolojik dokusunun mümkün kıldığı, kayaların oyulmasıyla ortaya çıkan mimariden ve topografyayı takip eden yerleşim formlarından esinlenerek “Barınak” başlıklı bir performans hazırladı. Bu performansta sanatçı, yaşamsal bir jestle, insanın yerle / coğrafyayla olan en temel ilişkisine işaret etti. Hem arazi sanatı hem de bir performans niteliği taşıyan “Barınak”, 20 Mayıs’ta Keyişdere Vadisi’nde gerçekleşti.

Annika Eriksson

Eriksson, Kapadokya’da insanlarla hayvanların oluşturduğu yoldaşlık biçimlerini, bir arada yaşamalarını sağlayan geleneksel ve mevcut alışkanlıklarını araştırdı.

Sanatçının Avanos’ta, Kızılırmak’ta bulunan yapay adacıkta yaşayan kazlarla ilgili gözlemlerini ve kişisel içgörülerini şiirsel bir dille paylaştığı çalışması, “Kazların Hükmü (Avanos’un cesur ve yorgun kazlarına)” başlığını taşıyor. Kazların bireysel portrelerinin yer aldığı video işi Avanos’taki Hacı Nuri Bey Konağı’nda gösteriliyor.

Deniz Gül

Gül sergi için, 2003 tarihli projesi Arzunun Kanatları / Wings of Desire başlıklı heykel yerleştirmesini Keyişdere Vadisi’ne uyarladı.

Deniz Gül arzunun kanatları wings of desire

“Şehir dokusunda görmeye alışık olduğumuz çatıları oluşturan kiremitler bu yerleştirmede yere çakılıyor. Yerden havalanamıyor, büyük bir şölenle, şehvetle toprağın üzerinde bir doku oluşturuyor, coğrafyayla birleşiyor.” Başlığını Wim Wenders’in aynı adlı ikonik filminden alan bu heykel yerleştirmesi, arzunun özgürleştirici gücünü melek metonimiyle birleştiriyor.

Kiremitlerin melek kanatları formunda dizilmesinden oluşan bu yerleştirmede sanatçı, iki kanat arasında izleyicilere yer açarak, bu kiremitten kanatların nasıl izleyici ile birlikte canlanarak bir melek imgesine dönüştüğünü gösteriyor.

Deniz Gül arzunun kanatları wings of desire

Proje, uçma arzusunu ve değişim potansiyelini tetiklerken, mekansal özgürlük hissini araştırıyor. Aynı zamanda insan bedenine oranla devasa büyüklükteki bu kanatlar, katılımcıyı mitolojik bir figüre dönüştürüyor. İzleyicinin katılımıyla tamamlanan bu proje, ziyaretçileri Kapadokya doğasına uzanıp üzerimizden akıp geçen gökyüzünü seyrederek hayal kurmaya davet ediyor.

Erdağ Aksel

Erdağ Aksel

Aksel sergide Karşılaştırmalı Belirsizlik isimli heykel yerleştirmesiyle yer alıyor. Her parçası orijinal marangoz metresinin 15 kez büyütülmesiyle elde edilmiş 3 metre uzunluğunda birimlerden oluşan heykel yerleştirmesi Keyişdere Vadisi’nde sergileniyor.

Sanatçı, işlerinde sıklıkla, müdahale ettiği cetvel gibi ölçüm aletlerini kullanıyor, bu aletlerin görsel ve fiziksel imkanları kadar metaforik anlamlarından da faydalanıyor. Vadide, bir yarıkla ayrılmış iki dev kayanın bulunduğu düz bir platform üzerine yerleştirilen heykel, yarıktan başlayıp yatay olarak uzanan dinamik bir zikzakla mekanın yatay olarak genişleyen düzlemini kuvvetlendirip öne çıkarıyor.

Sanatçı, Kapadokya’nın olağanüstü coğrafyasında marangoz metresini kullanarak yalnızca aletin metaforik anlamlarına atıfta bulunmuyor. Aynı zamanda ölçü, ölçek ve mekan arasındaki ilişkiyle de bağlantı kuruyor. Kapadokya’nın algıda yanılsama yaratan doğasına bir tür ölçek veren Aksel, algıda oluşan bu yanılsamayı gösterirken, aynı zamanda ölçümün her zaman görece olan kesinliğini de sorguluyor.

Chapuisat Kardeşler

Chapuisat Kardeşler’in sergi için hazırladığı Tatil Köyü başlıklı projelerinde, kayalara oyulmuş geleneksel arı kovanlarından esinleniyor. Peribacalarının üzerlerine açılan deliklerle, içeride kolonilerin barınmasını sağlayan bu “kovanlar” binalaşarak mimari bir katman da kazanıyorlar.

Sanatçılar buradan yola çıkarak, Modernist mimarideki erkek egemen rasyonalite ve estetik anlayışı sarsan kadın mimar ve tasarımcı Charlotte Perriand’ın yapılarının estetik, mimari ve toplumsal vaatlerine referansla, Kapadokya’daki bu çok özel geleneksel arı kovanlarını, 1970’lerde inşa edilen devasa modernist tatil kompleksleri fikriyle bir araya getirerek, Keyişdere Vadisi’ndeki arı kolonileri için bir “dinlenme tesisi” tasarladılar.

Kolonilerdeki üretim ilişkilerinde ortaya çıkan bir nevi “kadın egemen” yapı (kraliçe arı ve işçi arılar) ile daha iyi bir tasarımın daha iyi bir toplum yaratacağına inanan Perriand’ın mimarisi arasında kurulan paralellik, arıların dünyanın ekolojik geleceğinde oynadığı rol de göz önüne alındığında, yalnızca 70’lerdeki toplumsal ütopyaya ince bir gönderme yapmakla kalmıyor, aynı zamanda Dünya gezegeninin geleceğiyle ilgili de bir işaret veriyor.

Guillaume Bijl

“Şöhret Yolu” projesiyle, küresel olarak yükselen siyasi popülizm ve şöhret fetişizmi sorularını ele alan Guillaume Bijl, sergi için Kapadokya’daki kitlesel kültürel turizm olgusunu yorumladı.

Çağdaş “yıldızlar”dan bir seçkiye odaklandığı projesinde sanatçı sahip olduğu şöhreti hak eden tenis yıldızı Federer’le, sanatçının basit bir hata olarak adlandırdığı Tea Party / Çay Partisi hareketinden siyasetçi Sarah Palin gibi çağımızın “yıldızlarını” bariz olanın ötesindekini gösterecek farklı bir bakış açısıyla yan yana getiriyor.

Guillaume Bijl, bu “kentli” yerleştirmeyi büyük ve kalabalık bir şehir merkezi yerine, Uçhisar Kale’sinin girişine yerleştirerek projenin ironik etkisini artırmayı hedefledi.

Halil Altındere

Halil Altındere

Halil Altındere, sergiye yerleştirme ve video projesi Uzay Mültecisi, 2016 [Space Refugee 2016] ile katılıyor. Yerleştirmenin öne çıkan parçalarından biri, 1987 yılında Sovyet uzay aracı Soyuz TM-3 ile Mir Uzay İstasyonu’na yedi günlük bir yolculuğa çıkmış olan Suriyeli kozmonot Muhammed Ahmed Faris hakkındaki film.

Esad rejimine karşı demokratik muhalefet hareketini destekleyen, SSCB’nin eski kahramanı bugün İstanbul’da mülteci olarak yaşıyor. Altındere’nin yerleştirmesi Avanos’taki Sofa Otel’de görülebilir.

Héctor Zamora

Héctor Zamora

Héctor Zamora, Knidos’ta bir taş üzerinde keşfedilen labirent çizimine referansla bir labirent yapısı yarattı. Doğu labirentlerinin bu erken dönem örneği, arada hiçbir kestirme yol bulunmaksızın merkeze kadar yürüyüp geri dönmeyi sağlayan bir rota sunuyor.

“Hakikat Örtülü Olarak Ortaya Çıkar” adlı heykel yerleştirmesi için yerel olarak üretilen delikli kiremitlerden yararlanan sanatçı, “açık ile örtük arasında farklı bir algılama imkanı, Türkiye ve dünyanın içinden geçtiği zamanlara ilişkin fiziki bir metafor” öneriyor. Yerleştirme Avanos Parkı’nda yer alıyor.

İris Ergül

İris Ergül

Kapadokya tarihinin, pek çok tarım toplumuyla da ortak olan, “hayvanlarla bir arada yaşama ve birlikte bir topluluk olmanın deneyimlendiği” kesitinden ilham alan İris Ergül, sergiye Keyişdere’deki bir peribacasının içindeki, güvercinlik olarak da kullanılan mağaraya uyguladığı heykel yerleştirmesiyle katılıyor.

Keşişlerin de yaşamış olduğu bu vadideki mağaralar, Kapadokya’daki diğer mekanlar gibi, yüzyıllar içinde hem mimari hem de işlev olarak farklılaşarak hibrid katmanlar oluşturmuşlar. Sanatçı, bu farklı katmanları, Hıristiyanlıktan Şamanizme uzanan inanç kültürleri ve başka türlerle yoldaşlık düşüncesiyle birleştiriyor.


Karin Sander

Karin Sander

Müzik ve çağdaş sanatın imkanlarını bir araya getiren Karin Sander sergiye, izleyicilerin algıları ve önyargılarıyla oynamayı hedefleyen, konser deneyimiyle ilgili iki performansla katıldı.

En Yüksek Notalara Çıkmak performansı, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü’nden müzisyenler/akademisyenlerin işbirliğiyle, İbrahimpaşa’daki köprü üzerinde gerçekleşti.

Bu performansta müzisyenler, klarnet, flüt ya da Doğu müziğine ait kanun gibi enstrümanlarla doğaçlama yaparak, her biri enstrümanın kapasitesinin yettiği, müzisyenin kendi enerjisi ve çabasının el verdiği ölçüde en yüksek notalara çıkmaya çalıştı.

Uçhisar’daki Bezirhane’de Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Resim Bölümü’nden öğrencilerin işbirliğiyle, gerçekleşen Yıldırım Konseri performansında ise, her öğrenci, farklı bir çocuk şarkısı ritminde flaş ışıklarını kullanarak, bir şarkı ve ışık kakofonisi oluşturdu.

Lara Favaretto

Lara Favaretto’nun işleri, yoğun kavramsal araştırmaların sonucunda ortaya çıkar. Kapadokya için gerçekleştirdiği projesi Kazmak: Boş Tarihler Atlası da araştırmaya dayanıyor ve documenta13 (2012) için Kabil’de başladığı “zaman kapsülü” fikrinin devamı niteliğinde.

Proje, Favaretto’nun Kapadokya’da yaptığı araştırmalarından sonra seçtiği 6 alandan, Aşıklı Höyük, Keyişdere, Helvadere, Gökçetoprak, Çavuşin ve Yaprakhisar’dan aldığı toprak örneklerini içeriyor.

Favaretto, alanları seçerken, bilimsel ya da kendi içinde tutarlı bir tarihsel ve jeolojik yaklaşımdan çok, akademik disiplinlerin bakış açıları ve araştırma alanlarının arasından kayıp gidebilecek farklı tipte hikayelerin yaratacağı çarpık bir perspektif oluşturmayı tercih ediyor. Örneğin bir Neolitik yerleşim alanı olan Aşıklı Höyük, beyin ameliyatına ev sahipliği yapması nedeniyle seçkide yer alıyor. Yerleştirme, Avanos’taki Hacı Nuri Bey Konağı’nda yer alıyor.

Mehmet Ali Uysal

Mehmet Ali Uysal’ın kent mekanı veya coğrafyada gerçekleştirdiği işleri, çoğunlukla bulundukları mekanla ilişkiye girer, uyum ya da kontrast aracılığıyla mekanın kendine özgü niteliklerini ortaya çıkarır, yeni anlamlara açar.

Uysal’ın, çocukların yaptığı “kağıt” uçak ve kayıkların jenerik formunu tekrar eden, soyut üçgen formlardan oluşan iki heykeli, bölgedeki en büyük ve en yüksek peribacası olan Uçhisar Kalesi’ne ve meydanına yerleştirildi.

Sanatçının bu basit ve güçlü heykelleri yapıldıkları materyal ve yerleştirdikleri yerin özelliklerine göre farklı anlamlar kazanıyor. Sanatçının Houston Teksas’ta, holding yapılarında ve plazalarda görmeye alışık olduğumuz ayna gibi yansıtan bir metalden yapılmış, bir şirket binası önüne yerleştirilen “kağıt” uçak formundaki heykeli, savaş ve kapital ilişkisini hatırlatırken, paslı yüzeyiyle yeşillikler içinde yer alan uçağı nostaljik bir kalıntı hissini uyandırıyor.

Uçhisar Kalesi’nin üzerine yerleştirilen, kağıttan kayık formundaki heykeli, bu coğrafyanın bir dönem sular altındaki jeolojik geçmişine işaret ederken, meydandaki bir binanın üzerine zorunlu iniş yapmış ya da çakılmış gibi duran uçak heykeli de oyun, savaş ve politikanın iç içe geçtiği, gündelik dilin parçaları durumuna geldiği günümüze işaret ediyor.

Nermin Er

Nermin Er

“Mekanın coğrafi özelliklerinin yanı sıra tarihi, çok sesli bir koro gibi algılanabilir mi? Kendini yenileyen, hayata dahil olan bir koro…” Sesin evrende kaybolmadığı bilgisinden yola çıkarak geliştirdiği “Dinle Serisi” heykel yerleştirmesiyle Nermin Er, sessizliğin sesini, Kapadokya’nın vadilerinde yüzyıllardır yankılanan sesleri -kayaların, çalıların, suyun, yerin, göğün sesini- dinlemeye davet ediyor.

Sanatçının “belki çıplak kulaklarla da, belli bir konsantrasyon aralığında edinilebilecek bir algıyı harekete geçirecek” şiirsel ve oyuncu yerleştirmesi Keyişdere Vadisi’nde ve Avanos Parkı’nda yer alıyor.

Sesi toplamak için büyük konik formlar ve dolambaçlı borular içeren bu heykel yerleştirmesi, bilime ve insanlığa olan inancın henüz taze olduğu dönemlerdeki buluşları, ilkel radarları anımsatırken, aynı zamanda bugün teknolojiyle olan ilişkimize de mizahi bir yaklaşım getiriyor.

Kapadokya’nın bilimkurgu estetiği sunan coğrafyasında, kendi başlarına tuhaf varlıkları olan bu heykeller, izleyicinin katılımıyla tamamlanıyor. Sanatçı ayrıca “Yan Yana” isimli hassas kağıt işleriyle bu vadide bulunan bir güvercinlik mağarasına da kağıt işleriyle müdahalede bulundu.

Kağıt işlerinde sıkça rastladığımız kırılgan minik iskeleleriyle sanatçı, bu coğrafyanın doğal nedenlerle olduğu kadar, insan eliyle de tahrip edilen doğal ve tarihi yapısını vurgularken, arkeoloji ve restorasyon çalışmalarının orantısız ama iyi niyetli çabalarına da işaret ediyor.

Serkan Taycan

Çalışmalarında kentsel ve kırsal alanların dönüşümüne, bu dönüşümün etkilerine, gelecek yansımalarına ve bu süreçlerin parçası olan insanlık durumlarına odaklanan Taycan, işlerinde öncelikli olarak fotoğraf, haritalama ve yürümeyi kullanır.

Suyu “geçmiş ve gelecek arasında bağlayıcı bir unsur” olarak gören sanatçı, sergi için ürettiği “Hidro Lab Kapadokya” projesinde, Kapadokya’nın suyla, Kızılırmak’la ilişkisi üzerine yoğunlaşıyor. Sanatçı bir tartışma platformu oluşturarak Avanos’tan geçen Kızılırmak’ın geçmişteki ve bugünkü durumu ve kullanımı üzerinden evrensel su politikalarının yaşam alanlarımıza etkisini inceliyor. Proje, Avanos’ta bulunan Hacı Nuri Bey Konağı’nda yer alıyor.

Yasemin Özcan

Seramik malzemeyle de çalışan Özcan, sergide yer alan projesinde, “Avanos’ta nesillere yayılan çömlekçilik geleneği ve farklı atölyelerin üretim biçimlerini”, ayrıca bu kültürün gündelik yaşam içindeki izlerini takip etti. Sanatçı sergi için Toprak Hepimizin Anası isimli bir video çalışması ve Dünyadan Çıkarken başlıklı kolektif bir kamusal heykel gerçekleştirdi.

Avanos’ta bulunan Hacı Nuri Bey Konağı’nda yer alan video çalışmasında, seramik geleneğini bugüne taşıyan Avanoslu usta ve atölyelere atıfla, en ilksel olana, toprağa, toprakla iç içe geçmiş yaşam anlayışına ve üretime yoğunlaştı.

Film, kaolen yatağından üzüm bağlarına, çömlekçiliğin toprakla olan ilişkisini, yine bu bölgedeki en eski tarım geleneği olan bağcılık ve şarapçılıkla birleştiriyor. Sanatçı, video işinin yanı sıra, Avanos’taki ustaların kişisel üretimlerini bir araya getiren kolektif kamusal bir heykel de tasarladı. Ortak üretim ve dayanışmanın, dünyadan çıkışın ya da dünyayı bulmanın bir yolu olabilme ihtimalini araştıran Özcan’ın kolektif kamusal heykeli Avanos Parkı’nda izlenebiliyor.

Yaşam Şaşmazer

Yaşam Şaşmazer

Son dönemlerinde, insan ile doğa arasındaki spesifik ilişkiye ve bu ilişkideki çelişki ve sorunlara odaklanan Yaşam Şaşmazer, istila, bozulma ve yıkım gibi temalara yöneldi.

Sergi için ürettiği Tahribat başlıklı çalışmasında, azizlerin inzivaya çekilme geleneğinden ve Kapadokya’da doğaya eklemlenmiş yaşam tarzlarından etkilenen Şaşmazer, “dünyayı dönüştürmek, kendimizi dönüştürmek, yeniyi oluşturabilmek için eskiyi ‘öldürmek’ gibi fikirlerin etrafında” biçimsel olarak düşünüyor.

Sanatçının, içe dönerek toprağa kapanmış bir kadın figürünü, gözden uzak bir mağarada yattığı koza uykusunda, doğa tarafından işgal edilirken betimleyen heykeli Keyişdere Vadisi’nde bir mağarada yer alıyor.

Kapadokya’dan Kişisel Arşivler Sergisi:

2015’ten bu yana, Cappadox Çağdaş Sanat ekibi olarak Kapadokya’da yaptığımız görüşme ve araştırmalarda, hiçbir destek ve yönlendirme olmadan kendi çaba ve imkanlarıyla bölgenin arşivini tutan, koleksiyon oluşturan Muharrem Gürdal, Mustafa Kaya, Nurettin Mantar, Selahattin Şahin ve Mükremin Tokmak gibi kişilerle tanışıyoruz.

Bu proje, hem bu çaba ve birikimi görünür kılmak hem de evlerde saklı bulunan bu görsel ve yazılı belgeleri paylaşarak kolektif bir Kapadokya arşivi oluşturmaya başlamak amacını taşıyor. Böylelikle, Hacı Nuri Bey Konağı’nın Avanos’ta bir müzeye, kalıcı bir kültür sanat mekanına dönüşmesi sürecinde bir ufku işaret etmeyi umuyor.

Arşiv sergisi, Muharrem Gürdal, Mustafa Kaya, Nurettin Mantar, Selahattin Şahin ve Mükremin Tokmak’ın öneri ve katkılarıyla gerçekleştirilmektedir.


Araştırma ve Koordinasyon: Gaye Gönülal

‘Cappadox’ 2017 Çağdaş Sanat Sergisi


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.