Türkiye artık derin yalnızlık ile karşı karşıya!

Davutoğlu dönemindeki “Yeni Osmanlıcılık” fikri, bir süre sonra “değerli yalnızlığı” getirmişti. Bugün ise Ortadoğu’nun küresel aktörleri Türkiye’yi “derin yalnızlık” ile karşı karşıya bırakmıştır…

Türkiye artık derin yalnızlık ile karşı karşıya!

Türkiye’nin derin yalnızlığı!

Ülkenin batısında ayrı bir sıkıntı, doğusunda ayrı bir sıkıntı. Ülkenin neresine el atsanız elinizde kalıyor; adeta yorgun, bitkin bir gardırobu andırıyor. İnsan üzülüyor; ancak elinden de bir şey gelmiyor, söyledikleriniz de havada kalıyor. İktidarın, ülke sorunlarına ürettiği çözüm önerilerine baktığınızda karşınıza karamsar bir tablo çıkıyor.

Türkiye’nin gidişatına baktığınızda hiç de iç açıcı bir tablo görünmüyor! İktidarın gerek iç politikada gerekse dış politikada izlediği yolun artık kapandığını; ülkenin siyasi ve ekonomik dar / denge politikasına evrildiğini görüyoruz.


İç siyasetteki 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ortaya çıkan ekonomik kırılma, Meclis’teki geçmiş başarısız muhalefetin olmadığı anayasa görüşmesi, referandum süreci, toplum nezdinde bir buhrana, ümitsizliğe neden olmuştur.

İç politikada yaşanan gelişmeler sadece ülke içerisinde karşılık bulmamış, aynı zamanda dış politikada da memnuniyetsiz bir havaya neden olmuştur. Özellikle darbe girişiminin ardından beklenen; ancak tahammül sınırlarını aşan hukuksal süreçlerin ardından gelen demokrasi dışı tutum ve davranışlar, Batı’nın gözünden de kaçmamıştır. Türkiye’nin kavramsal hukuk karmaşası, ülke içindeki aydın kesimlerini rahatsız etmiş; bu rahatsızlık AB ülkeleri içinde de karşılığını bulmuştur. Nitelikten yoksun hukuk garabetleri ‘kimin, ne için’ görevden alındığını, ‘neden’ cezaevlerine konduğunu da anlam vermekten uzak tutmaktadır.


Amerika Birleşik Devletleri’nde yılın ilk aylarında Obama’nın ardından gelen Trump, Türkiye’nin beklentilerini karşılayamamış, ABD tarafından Ortadoğu’da Türkiye’ye verilen “koyunsuz kalan yalnız çoban” görevi Ortadoğu’da yalnızlaştığımızı hatta onun da ötesinde itilen kakılan bir ülke görüntüsü ortaya çıkarmıştır.

Musul‘da IŞİD’e karşı yürütülen operasyonda ortaya çıkan fotoğrafta Türkiye’nin bölgede saha dışında bırakılması; ABD’nin Türkiye’ye verdiği Celabrus desteğinden sonra sessiz kaldığı El Bab operasyonu, Türkiye’nin Suriye bataklığına sürüklenip oraya bırakılması; Ruslar’ın Suriye’nin batısındaki Afrin bölgesine yerleşmesi; ABD ve Rusya’nın, Türkiye’nin Menbiç tehdidinden sonra Kürt bölgesel gücü PYD’ye destek amaçlı Menbiç‘e yerleşmesi; Türkiye’nin Rakka‘ya yapılacak operasyonda ABD’nin terör uzantılı YPG’ye yaptığı / yapacağı askeri destek Türkiye’nin iç politikadan kaynaklanan Avrupa uzantılı desteğinin çekilmesinin yanında okyanus ötesindeki yalnızlığını da gözler önüne sermektedir.

‘Değerli yalnızlık’ artık ‘Değerli yalnızlık’a dönüştü

Görünen o ki, bugün iç politikadaki anayasal çerçevede yapılan hatalar, 21. yüzyıl dünyasında vazgeçilmez bir unsur olan demokrasinin Türkiye’de neştere uğramasına neden olmuş, bu da Batı’da Türkiye’nin imajını sekteye uğratmıştır. İktidarın toplumsal düzen bünyesindeki aldığı kararlar doğrudan olmasa da dolaylı olarak Türkiye’nin dış politikasına da bir yük getirmektedir.


Ahmet Davutoğlu döneminin getirdiği Ortadoğu’daki “Yeni Osmanlıcılık” fikri bir süre sonra İbrahim Kalın’ın “değerli yalnızlığı”nı getirmişti. Bugün ise Ortadoğu’nun küresel aktörleri Türkiye’yi “derin yalnızlık” ile karşı karşıya bırakmıştır…

Sen nasıl bir ülkesin Türkiye’m?


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…