Gençler badem bıyık bırakın türban takın!

Devlet, bünyesine katacağı polislik, askerlik, öğretmenlik gibi sınavlar için bilindiği üzere mülakatlar yapıyor. Bu mülakatlarda abuk sabuk da sorular da soruluyor. Onlar o sorulara madem devam ediyor, o zaman siz de takiyye yapın!

Gençler badem bıyık bırakın türban takın!

1990’lı yılları hatırlayanlar çok iyi bilecektir. Flash TV’nin müthiş bir programı vardı…

“Gerçek Kesit”…


2000’li yılların hemen başındaki “Gerçek Kesit” programının bir bölümünde bir genç kız, üniversiteden çok iyi derecede mezun olmuş, iş bulamamış, harıl harıl iş arayan biridir.

İş bulamamasının nedeni ne miydi dersiniz?

Bu kızın iş bulamamasının nedeni olarak o günkü şartlardaki istihdam sorununa bağlanmamış; neden olarak kızın başındaki “türban” o bölümün konusunu oluşturmuş…

Kız her yere başvuruyor. Özgeçmişindeki fotoğraf saçının açık olduğu bir fotoğraf ve kız önce o başarılı özgeçmişle çağırılıyor; ancak kızın daha sonra kapandığını gören işverenler kızı “Biz sizi daha sonra ararız” diyerek geri çeviriyor.

“Ne yapayım, iş bulmak için saçımı mı açayım?” diye kız isyan ediyor…

Gerisi mühim değil…

Bu ülkede “türban” konusu politik çerçevede çok kaşınmıştır. Özellikle sağ partiler, muhafazakar kesimin oylarını almak için bu konuyu sıkça mitinglerde dillendirip siyasal simge haline getirmiş ve türban siyasallaştırılmıştır. Hatta bu türban konusu, bir televizyon konuşmasından dolayı Bahriye Üçok gibi bir aydının ölümüne de neden olmuştur! Aslında tehlikeli bir konudur!


Bahriye Üçok

Gerçekçi olmak gerekirse, 1990’lı yıllarda türban nedeniyle özellikle üniversitelerde birçok genç kız, kadın bu konuda sıkıntı yaşamıştır. Bunu kabul etmek gerekir.

AKP’nin türban konusundaki yasağı kaldırması ile Türkiye rahatlamıştır. Bu andan itibaren hem türbanlı kadınlar “Artık başımızı açmak istemiyoruz!” diyemeyecekler; hem de AKP iktidarı türban konusunu suiistimal edemeyecek, bunun üzerinden oy devşiremeyecektir (Ancak zaman zaman yine ‘bizden önce türban yasaktı’ demeye devam ediyorlar).

1990’lı yıllarda türbanlılar sıkıntı yaşarken şimdi de şortlu genç kızlar sokakta sıkıntı yaşıyor, dayak yiyor! Neyse bu başka bir konu ve ben başka bir yere değinmek istiyorum…

Devlete polis, asker, öğretmen alınan yerlere…

Artık bilindiği üzere Milli Savunma Üniversitesi açıldı ve asker alınacaksa bu üniversite mülakat yapıyor. Geçtiğimiz ay Ankara’da yine böyle bir mülakat yapıldı. Bir tanıdığımdan aldığım bilgiyle gençlere tuhaf tuhaf sorular sorulmuş. Bilgilerini ölçmek yerine “sizin de anladığınız (!)” gibi sorular; yani her mülakatta çıkan dedikodular!..

Yapmayın sevgili mülakatı yapanlar, yapmayın! Bu çocukları da salak (!) yerine koymayın!

Sanki bu çocuklarda akıl yok ve sizin istemeyeceğiniz cevapları verecekler! Her biri oraya gelirken şunu çok iyi biliyorlar: Mülakat sırasında her ne olursa olsun, hangi siyasi düşünceye sahip olurlarsa olsunlar şu anki iktidarın hoşuna gidecek şeyler söyleyeceklerdir! Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz! Bu yüzden gençleri abuk sabuk sorularla sınamaktan vazgeçin!

Ha, bu sınava girecek ve bu yazıyı okuyan gençler varsa onlara tavsiyem; gençler, onlar nasıl olsa yukarıdan aldıkları talimatları uyguluyorlar. Dün türbanlılar sıkıntı yaşadı. Şimdi başı açık kardeşlerimiz. O yüzden herkes takiyyecilik yapsın!

Yani gizleyin kendinizi! Bu dönemin trendi bu!

Erkekler badem bıyık bıraksın, kızlar da türban taksın! Zamanında birileri, birilerinin de yardımı ile soruları çaldı! Siz bıyık bırakıp türban takmışsınız çok mu?!


Şimdi, birileri yine “Sen gençlerin sahtekar olmalarını mı istiyorsun?!” diye itham da bulanacak veya yanlış anlayacak! O yüzden küçük bir ironi yaptığımı da yazmadan edemeyeceğim…

Kuran-ı Kerim’de ‘türban ve başörtüsü’ var mı?


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…