Yeni bir devlet kuruyoruz lafı ve gerçekliği üzerine

Adamın birisi “Biz yeni bir devlet kuruyoruz, kurucumuz da şudur” lafıyla ciddi bir gündem oluştururken, kimisi adamın lafını “turşu dahi kuramazsınız” diye yanıtlarken, kimisi haddini aşan ifade diye niteledi, kimisi sessiz kaldı, kimisi de bizi bağlamaz dedi..

Yeni bir devlet kuruyoruz lafı ve gerçekliği üzerine ayhan oğan

Yeni bir devlet kuruyoruz lafı ve gerçekliği üzerine

Sosyal medya paylaşımları söz konusu ifadeye itirazlar ile dolu. Ne kadar kaldıysa ve ne kadar etkiliyse bazı muhalif basın da aynı şekilde bu ifadeye odaklandı ve manşetlerini bu ifadeye göre oluşturdu.

Bize göre ilginç olan şey şudur; Adamın ifade ettiği şey yani devletin yeniden inşası, bunca yıldır devletin her alanda ve yaşamın her pratiğinde adım adım “yeni devleti” gerçekleşirken genel olarak izleme ile yetinilen ve “dur bakalım ne olacak” tavrıyla gözlemlenen kitlesel eğilim ile adamın ifade ettiği gerçekliğe karşı duyulan reaksiyonun büyüklüğü arasında bir dengesizlik veya bir çelişki olmasıdır.


Psikolojide ve ilgili literatürde hırsızlığa bakış ile hırsıza bakışın, dahası herhangi bir hırsıza ilişkin düşünce ile yakalanmış bir hırsıza ilişkin düşünce farklılıkları kitlelerin koşullara ve durumlara göre farklı tavırlar sergilemekte olduğuna ilişkin değerlendirmeler ile doludur.

Bakınız; birincisi adam doğru söylüyor.

İkincisi adam kişilik olarak dürüst müdür değil midir bilmeyiz ama söz konusu ifadesi esasen dürüstçe bir ifadedir. Çünkü gerçeği sözcükler ile açık, kısa ve anlaşılır bir şekilde ifade etmiş ya da ehliyeti olmadığı halde ağzından kaçırmıştır. Gerçeğin ağızda kaçmasından ne olur ki? Gözümüze sokulan şeyin ifade edilmesinden başka bir şey değildir bu?

Üçüncüsü; Bunca yıldır olan bitene bakarak yeni bir devlet kurulduğunu görmemek için kör olmak dahi yetmez. Tamamen hissiz veya ilgisiz/duyarsız ya da yeni devlet kurmanın taraflarından birisi olmak gerekir. Onca yıldır el atılmadık, konu, alan, kurum, makam, birim, değer, gelenek ve teamül kalmamışken, birisinin ağzından “yeni devlet kuruyoruz” lafını ifade etmesi konusundaki “duyarlılık” sanki şu ana kadar muhalif etme konusunda günah çıkarmanın bir yansıması gibi geliyor doğrusu.

Dördüncüsü “yeni devlet” yeni bir felsefe, düşünce, anlayış ve pratik demektir. Bunların hepsinin bunca yıldır varlığı söz konusu mudur? Elbette.


O halde yeni devletin kurulmuş olması çalışmaları son hızla sürerken, hatta tamamlanması yolunda çalışmaları devam ederken, bunun sözüne veya ifade edilişine değil, gerçekliğine ve bu gerçeklik karşısında ne yapılması gereğine odaklanmak ve duyarlı olmak gerekmiyor muydu?

Ekonomik temelli eşitlik her anlamda daha da bozulurken, bundan bağımsız olmayan şekilde cinsiyet eşitsizliği, sosyal eşitsizlikler, inanç ve kimlik temelli eşitsizliklerin tavan yaptığı, Cumhuriyet kurumlarının yok edildiği, edilmeyenlerin dönüştürüldüğü veya işlevsiz kılındığı bir “devlet yapılanması” bir ifade edişten çok daha reaksiyoner olunmasını gerektirmiyor mu?

Örneğin yeni bir devlet inşasının Meclisi yani yasamayı, adaleti yani yargıyı, hükumetin yani Cumhurbaşkanlığının / Başkanlığın iradesi ve tasarrufuna bağlamış olmasından daha somut göstergesi ne olabilir ki? İç savaş mı?

O halde birisi “yeni bir devlet kuruyoruz” dedi diye velvele yapmak yerine mukavemet oluşturmak çok daha gerekli ve sağlıklı değil midir?

Bir ülkede yeni devlet kurmak için “tarikat” ve “dinci vakıfları” artık doğrudan devlet ile iş yapar hale getirmek yeterince gösterge ve pratik değil midir?

Ama asıl can alıcı ve esas mevzu şudur; Devletin yeniden inşası konusunda değişmeyen şey sömürge tipi baskı, örgütlenme ve yapılanma sistematiğinin, asker ve polis gibi militer güçlerin varlığının daha da keskinleştirerek ama ideolojik olarak da dönüştürülerek sürdürüldüğüdür.


Eee daha ne olsun, yeni bir devletin kurulup kurulmaması değil ama kurulmasına yönelik pratikler yeterli değil midir?

Yeni devlet de kurarsınız ağam