Türkiye’de bugüne kadar despot iktidarların olduğu birçok süreç yaşandı. Onlar gerçekten dik duran Cumhuriyetçiler; eğilip, bükülmüyorlar…
Hitler döneminde Hans Michael Frank (Nazi Almanyası’nın hukuk lideri) yargıçlara, şunu söylüyor; verdiğiniz her kararda önce kendinize şunu sorun: ‘Benim yerimde Führer olsa nasıl karar verirdi?’…
Onlar dik duran Cumhuriyetçiler
Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet gazetesi yazarlarının davasını Silivri’de izleyen bir ağabeyim misafirim oldu…
Daha eve girer girmez hemen sordu: “Ne diyorsun, bırakırlar mı bizimkileri?”
“Sen ne diyorsun ağabey; sonuçta davayı izleyen sensin, sence bırakırlar mı?”
“Bilmiyorum, geçen bir kaçını bıraktılar ya olabilir belki; ancak, mahkemede o kadar komik sorular sordular ki yazarlara akıl alacak gibi de değil…”
“Ben tahliye çıkacağını zannetmiyorum ağabey, bu dava normal bir dava değil, siyasi bir dava!”.
Akşam bu ağabeyimi kapıdan uğurlar uğurlamaz içeri girdiğimde bir kanalın alt yazısı geçti…
“Cumhuriyet gazetesi yazarlarına tahliye yok!”
İşte bu kadar!
Türkiye ne siyasi açıdan, ne sosyolojik, ne de hukuksal açıdan normal bir ülke değil! Ortadoğu’nun örtülü yarı demokrasisi ile özgürlükçü Batı arasında sıkışıp kalmış bir yerde.
Geçmişte olduğu gibi bugün de siyasi davalar birbirini izliyor. Dava amacından sapıyor, başka yerlere gidiyor!
Bu ülke normal bir ülke olmadığı gibi Cumhuriyet gazetesi, Sözcü gazetesi de normal sıradan gazeteler değil. Tabanları güçlü, toplumda ciddi karşılığı olan kitlesel gazetelerdir.
Bugün “bir” kişinin ağzından “karar”la geçmişte Ergenekoncu (!) olan bir kişi bir süre sonra FETÖ’cü (!) olabiliyor. Bakın, “karar”la diyorum; yani düşünce, fikir demiyorum, “karar”…
Çünkü bir “kişi”nin sözü “karar” olarak algılanıyor ve yargı bu kişinin kararını emir telakki ediyor. Konu hakkında ya soruşturma açılıyor ya da dava düşüyor. Yani yargı “tek kişi”nin hegemonyası altına giriyor…
Hitler döneminde Hans Michael Frank (Nazi Almanyası’nın hukuk lideri) yargıçlara, şunu söylüyor; verdiğiniz her kararda önce kendinize şunu sorun; ‘Benim yerimde Führer olsa nasıl karar verirdi?’…
Türkiye bugün bu noktada değil ama yargıda bu şekilde yol alındığında da bunun olması uzak değil!
“Madem Can Dündar yok, o zaman siz!..” mantalitesiyle gidilen bir yargı süreci tahammülleri de zorlamaktadır…
Onlar gerçekten dik duran Cumhuriyetçiler; eğilip, bükülmüyorlar…
Türkiye’de bugüne kadar despot iktidarların olduğu birçok süreç yaşandı. Demokrasiye, özgürlüklere tahammülleri olmayanların, halkı aydınlatmaya çalışanlara karşı mücadelesi de ağır oldu. Kimi gazeteciler, aydınlar bu despotizmin ağır sonuçları ile karşı karşıya kaldı.
Hani diyorlar ya ‘Türkiye büyüyen bir ülke’ diye; işte kocaman bir yalandır bu! Büyüyen bir ülke eğer gelişimini; insan hakları, demokrasi, bağımsız yargı, inanç özgürlüğü, eşit yurttaşlık üzerine inşa etmiyorsa o ülke uluslararası gelişmişlik konjonktüründe yetersiz kalır. İşte o ülkelerden biri de Türkiye’dir…