17 – 25 Aralık operasyonları Türkiye’de (şimdilik) kapandı gitti ya da kapatıldı. Ancak ABD bunu, “İran ambargosunun delinmesi” olarak ve ABD çıkarlarını ortadan kaldırılması olarak gördü. Davayı genişletti ve davanın “abi”sinin ismini ortaya çıkardı. Acaba davanın “big boss”u kim?
Acaba “Big Boss” kim?
17 – 25 Aralık…
Türkiye gündemini sarsan bir olaydı…
2013 yılında 4 bakanın isminin karıştığı bu olay bir skandaldı! Hatta bu bakanlardan kimisinin çocuklarının da “yolsuzluk” davasında adı geçti.
Bir anda ses kayıtları teker teker sosyal medyaya düştü. Acayip günler yaşanıyordu…
Bir zaman İstanbul Valisi olan dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler‘in, oğlu ile yaptığı konuşma çıktı ortalığa. Sonra Reza Zarrab’ın kendisini polislerin takip etmesi üzerine Muammer Güler’e olayın araştırılmasını rica ettiği ve Güler’in, Zarrab’ın ‘gerekirse önüne yatacağı’nı belirten ses kayıtları dinlendi…
Zafer Çağlayan‘ın milyonlarca dolar rüşvet aldığı; Egemen Bağış‘ın çikolata kutularında aldığı iddia edilen rüşvet görüntüleri ortaya çıktı…
Türkiye, Osmanlı’da yaşanan “kardeş katli”nin yüzyıllar sonra bir değişik versiyonunu yaşıyordu. Çünkü “kardeşler” yıllar sonra birbirine düşmüştü…
FETÖ “büyük savaş”ı çoktan ilan etmişti. Yıllarca iktidarla kol kola hareket eden, iktidarın çok şeyini görmezden gelen FETÖ’nün savcısı, kolluk kuvveti harekete geçmişti…
İktidar yetkililerinden açıklamalar teker teker geldi. O paraları ‘FETÖ’nün polisleri koymuştu’ güya, tabii yersen! FETÖ’nün polislerinin koyduğu iddia edilen paralar ne hikmetse daha sonra faiziyle “hayırsever” işadamına geri iade edildi.
Sonra “hayırsever” iş adamı faizini Kızılay’a bağışladı!
Türk bayrağı eşliğinde verilen röportajda “Türkiye’nin cari açığının %15’ini ben kapattım” diye açıklamada bulundu bizim “hayırsever”! Garip olan şu ki; eşine, 1 milyona ya da dolara pırlanta alan “hayırsever”in vergi listesinde adı yoktu ama şarkıcı eşinin ismi vergi listesinde vardı!
Yüce Divan yolu kapatıldı
4 bakanın şöyle “sözde” de olsa yargılanması gerekiyor, Yüce Divan’a gitmeleri gerekiyordu! Meclis’te oylama yapıldı ve 4 bakana Yüce Divan yolu kapandı. Bugün muhalefete yönelik sert eleştirilerde bulunan Danıştay Başkanı Zerrin Güngör‘ün ifade ettiği gibi bağımsız (!), tarafsız (!) Türk yargısı o gün gıkını çıkaramadı!
Senin ülke olarak adaletin doğru işlemeyebilir; yargın siyasallaşabilir; hukuku yok sayabilirsin ama ama…
İşte ABD başkanına kök söktüren ABD yargısı binlerce kilometre öteden senin ülkenin adamını yargılayabiliyor!
Önce bizim “hayırsever”i aldılar…
Ardından Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı‘nı…
Şimdi bir kişiyi daha ismi geçiyor ve sanık pozisyonunda. Kim bu kişi?
Koluna 700 bin liralık saat takan şahıs…
Bu şahsın yolsuzluk dosyasındaki unvanı “abi” olarak geçiyor. ABD savcıları böyle bir lakap takmışlar bizimkilere…
Bazıları Savcı Bharara görevden ayrılınca bu dosyanın kapanacağını düşündüler! Orası Türkiye mi?
Reza Zarrab davasındaki bu “big boss” kim?
İşime gelmediğinde alırım savıcıyı dosyadan; bana uygun savcıyı atarım, sonra o savcı da işine geldiği gibi bir bahane ile davayı düşürür… Yok kardeşim, ABD’de öyle olmuyor işte!
ABD her ne kadar emperyalist olup CIA aracılığı ile uluslararası hukuk dışı uygulamalara imza atsa da kendi içinde hukukunu, gerçek olan bağımsız yargısını işletiyor…
Aklıma şimdi şu soru geldi: ABD “abi”yi ortaya çıkardığına göre, acaba “big boss” olarak kimi görüyor?