Atletizm efsanesi Jesse Owens’in hayatı Race ile sinema perdelerinde… Genç bir atlet nasyonel sosyalizme karşı meydan okuyarak neler başarabilir? Adolf Hitler’i kendi evinde yenilgiye mahkum eden siyahi sporcunun inanılmaz zafer öyküsü…
Jesse Owens
‘Jesse Owens’ adı, spor dünyasında bir şampiyondan çok daha fazlasını ifade eder. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi atletlerinden birisi olduğunu söylemek O’nun büyüklüğünü anlatmak için yeterli olmaz. O, nazizmin ‘ari ırk’ söylemini boynuna astığı şampiyonluk madalyalarıyla çürüten büyük bir insan hakları savaşçısıdır.
Kendi insanları tarafından uğratıldığı ayrımcılığı umursamadan ülkesinin bayrağını gurur duyarak dalgalandıran eşsiz bir vatanseverdir. Race, büyük şampiyonun yaşam öyküsünün en heyecan verici kesitini sinema perdesine yansıtıyor.
‘Çocuğun biri bir anda ortaya çıkıp rekorunu kırabilir. Ama altın madalya hayatın boyunca senindir.’
Filmin öyküsü Owens’in gençlik yıllarında başlıyor. Yoksul bir ailenin çocuğu olan genç Jesse öğrenim gördüğü üniversitenin atletizm antrenörü Larry Snyder tarafından keşfedilir. Üniversite oyunları ve ulusal şampiyonalarda gösterdiği büyük başarılar ve rekorlar sayesinde Jesse olimpiyat takımına seçilir.
Öykünün bundan sonrası tarih kitaplarında defalarca yazıldı, televizyon dizilerine ve filmlere konu oldu. Race’nin seyircinin üzerinde etki bırakan, başarılı yapıtlardan birisi olarak hatırlanacağına eminim. Koşu sahnelerinin süresinin filmin geneline oranla oldukça kısa bir yer tutması filmi çarpıcı kılmış. Öykü, Efsanevi Atlet’in kazanmak uğruna verdiği mücadeleyi ve özel yaşamını yansıtıyor.
Yönetmen Stephen Hopkins, yarış ve antrenman sahnelerini sade ve rahat anlaşılacak bir şekilde yansıtmış. Owens’in adımlarına sihir kazandıran antrenman tekniklerine yer verdiği gibi madalya kazandığı yarışların hazırlık safhasına ve yarış sonrası yaşananlara da ayrıntılı olarak değinmiş.
Oyuncu kadrosu Jeremy Irons ve William Hurt gibi iki usta ile donatılmış. Jesse Owens’ı canlandıran genç aktör Stephan James’in gösterdiği başarılı performans, Kanada Sinema ve Televizyon Akademisi tarafından En İyi Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü. Hitler Almanyası’nın acımasız Propaganda Bakanı Josef Goebels’i canlandıran Barnaby Metschurat da takdiri hakeden oyuncular arasında sayılabilir.
‘Bir adam kendine bir şey ispatlamak için yarışır. Olabileceğinin en iyisi olduğunu göstermek için. Başka bir şeyin önemi yoktur.’
Jesse Owens; 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’nda 100 metre, 200 metre, 4×10 metre bayrak ve uzun atlama yarışmalarında dört altın madalya kazanarak eşi benzeri olmayan tarihi bir başarıya imza attı. 1984 Los Angeles Olimpiyatları’nda bir başka atletizm efsanesi Carl Lewis tarafından 48 yıl sonra yinelenene kadar bu başarı yalnızca kendisine ait kaldı.
Ünlü şampiyon 200 metre yarışından sonra zafer turu atarken tribündeki seyircilerin kendisini ayakta alkışlaması üzerine Adolf Hitler stadyumu terk etmek zorunda kaldı. 4×100 metre bayrak yarışında ABD Olimpiyat Takımı’nın yöneticileri tarafından yarışmalarına izin verilmeyen Yahudi atletleri onurlandırmak için koştu.
Spor tarihinde olduğu kadar insan hakları tarihinde de kendisine özel bir yer edindi, ‘ari ırk’ savını gülünç kılmayı başardı. 1976 yılında ABD Başkanı tarafından Özgürlük Madalyası ile ödüllendirildi.
Irk ayrımcılığına karşı madalyalarıyla karşılık vermeyi yeğledi
Şüphesiz ki Jesse Owens’ın yaşamı boyunca aldığı en can alıcı karar, olimpiyatlara katılıp katıılmama konusunda ikilemde kaldığı andır. ABD’li siyahlar ırk ayrımcılığını protesto etmek amacıyla kendisini olimpiyatları boykot etmeye çağırırken ABD Olimpiyat Takımı yöneticileri kendisinden şampiyonluk beklediklerini ifade ederek olimpiyatlara katılmasını isterler.
Ünlü sporcu, ülkesi ve kendisi adına doğru olduğunu düşündüğü kararı verir ve olimpiyatlara katılır. Olimpiyatlar başladıktan sonra tüm dünyanın tanık olduğu olaylar, ünlü atletin verdiği karar ile tarihi bir doğruya imza attığını gözler öne serer.
Bir yanlışa karşı mücadele vermek için pasif direnişe çağrıldığında aktif direniş kararı alması mücadele için doğru yöntem seçimi konusunda çok önemli bir derstir. Direniş göstermek, yanlışa karşı mücadele vermek takdiri hak eden bir davranış olmakla birlikte yalnızca doğru yöntemler kullanıldığı takdirde kaydadeğer sonuçlar alınabilir.
Yöntemin doğru veya yanlış olduğunu belirleyen ise içinde bulunulan durumdur aslında. Bazı durumlarda pasif direniş bazı durumlarda aktif direniş etkilidir. Siyahi atlet Hitler’e tarihi darbeler vurarak kendisine karşı çıkan siyahları doğru karar verdiğine ikna etmeyi başardı. Siyah liderlerin çağrılarına kulak verip olimpiyatları boykot etme kararı alsaydı, bugün tarih kendisinin adını anmayacaktı.
Jesse Owens: ‘Hitler tarafından el sıkışmaya davet edilmedim. Ama, Beyaz Saray’dan da el sıkışma daveti almadım.’
Race’de ABD’deki ırk ayrımcılığı da eleştirilmiş
Race’de, aynı dönem içerisinde ABD’de yaşanan ırk ayrımcılığına karşı da sert göndermelerde bulunuluyor. Üniversitede okuduğu yıllarda antrenman sona erdikten sonra siyah olduğu için duşları kullanaması, ABD atletizm takımı içerisinde karşılaştığı ayrımcı yaklaşım ve dört altın madalya kazandıktan sonra kendi onuruna verilen davete ‘siyahlara ön kapıdan giriş izni verilmediği için’ servis kapısından girip mutfaktan geçerek katılması o dönemde ABD sokaklarında yaşanmakta olan ayrımcılığın acı verici örnekleri arasında sayılabilir.
Race, başarılı bir spor filmi olarak göze çarpıyor
Spor filmi sevenler beklediğini fazlasıyla bulacaktır. Bir şampiyonluk adayının madalyaya giden yolda ne gibi engellere ile karşılaşabileceğini, siyahi bir gencin dünyanın en acımasız liderine karşı neler başardığını tüyleriniz ürpererek izleyeceksiniz. İkinci Dünya Savaşı ve Nazi Almanyasıyla ilgili filmlerden hoşlananlar için iyi bir biyografi örneği denebilir. İyi seyirler…
Yönetmen: Stephen Hopkins
Yapım Yılı: 2016
Ülke: Kanada, Almanya, Fransa
Oyuncular: Stephan James, Jason Sudeikis, Jeremy Irons, William Hurt