Uykusuz geçen bir sabahın sonunda bir belgeselle tanışılan ve oldukça ilgi çekici bir konu halini alan ‘reptilian’ denilen ve ilk etapta bana gerçek ötesi, kimilerine göre gerçeğin ta kendisi olan ırk.
Reptilian!
Konudan bihaber mi ya da haberdar mısınız bilemem ama konunun hoşluğunu araştırdıkça bu türün kesinlikle aramızda dolaştıklarına karar verdim. Bakalım bana hak verecek misiniz…
Filmlere, yazı dizilerine, belgesellere, kitaplara konu olmuş bu ırk hakkında çok da iyi şeyler söylenmiyor. Fantastik görünüşleri ve bu görünüşün tarifleri kulağa ve göze çok hoş görünmese de asıl ürkütücü olan şey huyları.
Bir gün asıl yüzleri ile karşılaşma ihtimalimizi hesaba katarsak görünüşleri hakkında birkaç bilgiyi paylaşmak yerinde olur.
Reptlianlar resimlerle de desteklediğim üzere sürüngenimsi varlıklar. Uzun kafa tasları, kocaman renkli gözleri ve kilitlenen bakışlar, dört parmak el ve ayakları, hafif kambur iskelet sistemleri ve kalın tırtıklı ve sürüngenimsi bir deri. Vücutlarını istedikleri şekle ve görüntüye dönüştürebildikleri için asıl görüntüleri ile karşılaşmalar ender zamanlarla kısıtlı kalmış.
Uzaylılar tarafından kaçırıldığını kötü muameleye uğradığını iddia edenlerin, açıklanamayan garip olaylara maruz kalanların söylemleri ile oluşturulan bu tasvir ilk kez ‘ufoloji’ alanında kullanılmış.
Ve sonrasında insanoğlunun dış dünyaya olan merakıyla dallanıp budaklanmış bir araştırma ve gözlem konusu halini almıştır.
Obama ve Putin reptilian mı?
Konuyla ilgili en güncel ve magazinsel bir bilgiye de yer vermek gerekirse Obama ve Putin’in ve hatta İngiliz kraliyet ailesinin birer Reptilian olduğu iddia edilmektedir. Yaşlarına rağmen ki fiziksel aktiviteleri, zeka alametleri, ikna ve yönetici kimliklerine bakılarak bu kanaate varılmış. (Ben demiyorum onlar diyor.)
Buraya kadar fantastik bilgi paylaşımını yaptıktan sonra gelelim asıl konuya yani bu insanımsı sürüngenimsi varlıkların ‘huylarına’.
Pek çok kaynakta kan ve savaştan beslendikleri yazıyor!
İnsanlarla iletişimlerinde ve ikna kabiliyetlerinde oldukça başarılı oldukları; huzursuzluk ve mutsuzluk yaratmakta, ayrıştırıp bölmekte, kin ve öfkeyi kitleler haline dönüştürmekte, medyayı ele geçirmekte başarılı roller üstlendikleri yazıyor.
Daha bitmedi!
Oldukça bencil ve ben merkezli oldukları yazıyor. Tüketim toplumu yaratmak, üretimden uzaklaştırmak, insanlığı değer yargılarından koparmak; duygusuz, sevgisiz ve tabii ki ‘Dünyayı istila etme arzusu’ ile yanıp tutuştuklarından bahsediliyor.
Siyasi arena – Sanayi gelişimi – Dünyanın dönüşüm girdabı
Çok uzatmayacağım! Kimsenin inanmak istediğine lafım yok, saygı duyarım saygı da beklerim ve kendimce bir yorum ve de bir itirafla devam edersem ki eğer konuya; reptilianlar içimizde, her yerde, yanı başımızda, az ötemizde.
Dünya tarihine -uzak yakın hiç fark etmez- kafanızı kaldırıp baktığınızda, hafızanızı tazelediğinizde bu özellikler size birilerini ve bir şeyleri çağrıştırdı mı? Anımsattı mı? Bir yerden tanıdık geldi mi?
…
Dünyanın içinde bulunduğu siyasi arenaya baktığınızda reptilianlar (insanımsı ) görünür olacaktır. Dünyanın içinde bulunduğu sanayi gelişimine baktığımızda dünyanın sonu da görünmüş olacaktır. Dünyanın içinde bulunduğu dönüşüm girdabına baktığınızda insanlığın yok olduğu da aşikar olacaktır.
Kötü yanlarımızı saklayacak kılıflar bulmakta üstümüze yok derim ben.
Bu dünyanın dışarıdan gelecek bir düşmana ihtiyacı yok ki biz varız… Yaptıklarımızı örtbas edecek insan üstü fantastik bir varlığa da ihtiyacımız yok ki zaten o biziz.