Kadına yönelen erkek merkezli şiddetin psikolojik gerekçeleri neler? Kadınların erkek üzerindeki baskısı kendisine olan şiddete mi yol açıyor? Kadın beyni nasıl çalışıyor?
Her birey doğdukları andan itibaren içinde bulundukları koşullar ve ilişkilerle kişilik yapılarını oluşturur. Bu yapı çok erken yaşlarda şekillenir ve aldığı şekli ile kalır. Ancak hayat ilerledikçe farklı ilişkilerde farklı roller edinilmesi kişiliğin değişmesi ile değil davranışların değişmesi ile açıklanabilir.
Bireyler gördükleri eylemler ve söylemler üzerine yorum ve eleştirilerde bulunuyor
“Hâlbuki eşi adam gibi adam. Kesin suç kadındaydı.” ya da “Bulunmaz Hint kumaşı gibi kadın. Kesin kabahat adamdaydı.”
Eminim ki bu türde cümleleri sizlerde çok duymuşsunuzdur ki tek gerçek bu türde yorum ve eleştirilerde bulunurken gözden kaçırdıklarımızın olmasıdır.
Bir birey; arkadaşlarıyla, dostlarıyla, çevresiyle çok iyi ilişkiler kurabilir. Bu durum onun kendi ailesindeki bireylere, eşine yahut çocuklarına da iyi davrandığı anlamına gelmez. Dışarıdaki insanlara çok verici olan birçok bireyin, aile hayatlarında bencil oldukları gözlemlenebilir.
Kişilikler aynı davranışlar farklı
Genel çatı itibariyle baktığımız vakit aslında bireyler tüm ilişkilerde aynı kişilerdir. Ancak ihtiyaçlar doğrultusunda hissedilenler davranış değişikliklerine yol açabiliyor. Tüm bunların yanında ise kişi olarak nasıl birisi olduğumuzu en açık biçimde yansıtan ilişki, bireyin karşı cinsle kurduğu ilişkidir.
Kişilerin zayıf noktasını, ilişkileri nasıl algıladığını, sevgiyi, nefreti, kıskançlığı, tutkuyu, hoş görüyü, değer vermeyi, anlamayı, anlamaya çalışmayı yahut bencilliği, tahammülsüzlüğü en çıplak şekli ile bireyin karşı cinsle kurduğu ilişki çatısı altında görebiliriz. Ayrıca bireylerin duydukları bazı kaygı ve endişeler ile birlikte sakladıkları özelliklerini karşı cinsle kurdukları ilişkilerde sergileyebilirler.
Bir kadın; anneyken, çocukken, arkadaşken farklı; eşken, sevgiliyken farklı; iş hayatında farklı biridir.
Günümüz toplumunda ise şöyle bir aforizma (!) vardır; “Kadına yönelik erkek merkezli bir şiddet var ama bu şiddet meşru değil fakat sebepsiz de değil.”
Öyleyse günümüz toplumunda yankılanan bu aforizmaya (!) istinaden şu soruyu sorabilir miyiz:
Kadına yönelik erkek merkezli şiddetin ortaya çıkmasının nedeni aslında kadınların erkeklere uyguladığı psikolojik şiddet mi? Hayır!
Öncelikle şunu itiraf etmeliyim ki; fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamak tek bir insan cinsine haiz olmadığı gibi, fiziksel kuvveti kullanabilme gücünü de yalnızca erkeğe haiz kılabilen akıl, aslında herhangi bir anlam taşımamaktadır.
Kadın ve erkek arasındaki güç farklılığının kamusal örneği ile incelenmesi
Erkeğin kamusal alanda var olabilmesi adına kadından daha fazla fiziksel kuvvet edinmek durumunda kalması ve bunun gelenekselleşerek kadından daha fazla güç kullanmak zorunda olduğu için güç elde etmek veya güçlenmek zorunda hisseden bir erkek betisiyle, güç kullanmak zorunda olmayan ve dolayısıyla bir erkek kadar güçlenmek zorunda hissine kapılmayan bir kadın betisi, tarihsel ve toplumsal bağlamlarından koparak, bir yaşayış bir devinim halini almıştır.
Psikolojik şiddetin kadına dair tanımlanması üzerine
Psikolojik şiddetin kadına içkin olduğunu iddia etmek, bu yönde imalarda bulunmak, bunun bir kadınlık hali olduğunu belirtmek kesinlikle bir gerçekliği işaret etmemekle birlikte kadınlar doğaları gereği psikolojik şiddete yatkındır ve bu şiddeti gerçekleştirebilir. Nitekim buradaki söz konusu ince çizgi, kadının psikolojik şiddet ile doğrudan ilişkilendirilmesi, aslında eril tasnifin psikolojik şiddete verdiği ikincil kuvvet ile ilintili olmasında saklıdır.
Günümüzde baktığımızda kamusal mekânların mimarisi yalnızca erkeklerin kullanacağı göz önüne alınarak tasarlanması; toplumun tamamına ait olduğu iddia edilen parklarda kadınların oturamaması; iletişim kurabildikleri insanların yalnızca evdeki çocukları ve kocaları olması ve tüm bunların kadınlar için ne derece bir yoksunluk olduğunun; ve kadının kendini var etmesini engellediğinin; ve psikolojik anlamda da zorlayıcı olduğunun farkına vardığımız vakit ve ‘Kadınlar, kamusal alanda yıpranmış erkeklere psikolojik şiddet uyguluyor ve ona zarar veriyor. Ve bu da kötü sonuçlara; kadına şiddete yol açıyor.’ şeklinde üstünkörü bir çıkarımda bulunmadan önce, kadının niçin özel alanda sıkışıp kaldığı kurcalanmıyor ve bu sıkışmışlık hissinin sonuçlarından bahsedilmiyor?
İşte toplum olarak bu soruların yanıtlarını aramaya başladığımız vakit “kadınların erkeklere uyguladığı psikolojik baskı kendilerine olan erkek merkezli şiddete yol açıyor.” saçmalığını kıracağımızı umuyorum.