115 hamile çocuk olayı ile ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Suçlanan iki kamu görevlisi hakkında İstanbul Valiliği’nin ‘soruşturma izni verilmemesi’ kararını, idare mahkemesi iptal etti. Kararda, çocuk istismarına yönelik kuvvetli şüphenin bulunduğu kaydedildi.
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin oybirliği ile aldığı karar UYAP sistemine bugün yüklendi. Küçükçekmece Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ‘115 hamile çocuk’ olayına ilişkin bildirimin polise yapılmadığı yönündeki belgelerin ortaya çıkması sonrası soruşturma süreci başlatılmıştı. Söz konusu belgeleri ortaya çıkaran hastane personeli İclal N.’nin başvurusu üzerine Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, başhekim yardımcısı Akif Akça ve hastane personeli Nazlıcan Dilber’i ilişkin yürütülecek soruşturma için İstanbul Valiliği’ne başvurdu.
İstanbul Valililiği izin vermedi, Mahkeme kararı iptal etti!
İstanbul Valiliği, anılan iki kişi için soruşturma izni vermedi. Valilik 4 Aralık tarihli bu kararına itiraz edildi. İtirazı değerlendiren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin aldığı karar UYAP sistemine bugün yüklendi.
Mahkemeden oy birliği ile çıkan o karar:
Kararda, “Haklarında soruşturma izni istenenlerin, üzerlerinde çocuk istismarına ilişkin fiillerin gerçekleştirildiğine dair kuvvetli emareler mevcut olduğu halde, hastaneye kadın doğum sağlık hizmeti temini için getirilen küçükleri, öncelikle adli mercilere bildirilmesi gerekirken, velayet altındaki çok sayıdaki çocuğun kendilerine form dilekçeler imzalatmak suretiyle, ceza soruşturmasının vasıta ve usulleri ile ortaya çıkabilecek maddi gerçeğe göre takdir edilebilecek hukuki durumlarını, yetkili olmadıkları halde kendileri nitelendirmek sureti ile yetkili mercilere bildirmedikleri anlaşıldığından; itirazın kabulüne, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararın kaldırılmasına, adı geçenler hakkında soruşturma izni verilmesine oybirliği ile karar verildi” denildi.
Etkili soruşturmanın önü açıldı
Karara ilişkin açıklama yapan İclal N.’nin avukatı Erkan Akça, “İtirazımız üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nce verilen bu karar ile etkili bir soruşturmanın önü açılmış oldu. Söz konusu karar; benzer olaylarda ihmali olan kamu görevlileri açısından da emsal niteliğinde olacaktır” dedi.
5 kişi tutuklandı
Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, hafta sonu yayımlanan yazısında, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nda yürütülen soruşturma kapsamında mağdur 50 çocuk ile 20 şüphelinin ifadelerinin alındığını yazdı. Zeyrek yazısında ayrıca şüphelilerden 5’nin de tutuklandığını belirtti.
Deniz Zeyrek’in yazısından:
HİÇBİRİ ŞİKÂYETÇİ OLMADI
Soruşturma sırasında ortaya çıkan gerçekler, kız çocuklarını esir alan o “öğrenilmiş çaresizlik” durumu, meselenin adliyeler ya da Sağlık Bakanlığı’ndan önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın meselesi olduğunu gösteriyor. Neden mi? Bakın anlatayım:
İfadesine başvurulan mağdurların;
– Tamamı, hem Suriyelilerin, hem doğudan İstanbul’a göç eden vatandaşların yoğun yaşadığı bölgelerden.
– Hiçbiri şikâyetçi olmadı.
– Hiçbiri tecavüz ya da ensest iddiasında bulunmadı.
– Hiçbiri resmen evli değil.
– Çoğunun yaşı şüphelilerle aynı ya da 1-2 yaş küçük.
– Hepsinin çocuğu var.
TUTUKLANMALARI DEĞİL EVLENDİRİLMELERİ SORUN EDİLMELİ
Hatırlarsınız, “15 yaşından küçük çocukların cinsel istismarı” gerekçesiyle tutuklu bulunan “eş”lerin serbest kalması için hükümetin bazı girişimleri olmuştu. “Küçük kız çocuğu, eşi tutuklanınca ikinci kez cezalandırılıyor” gibi gerekçelerle 15 yaş sınırını 12’ye indirmek gibi öneriler gündeme getirilmişti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, ilgili kanun maddeleri ortada dururken, kız çocuklarının evlilik yaşıyla ilgili açıklama yapmasını da bir yere not etmek lazım.
15 yaşından küçük kız çocuğunun hangi gerekçeyle olursa olsun (aile kararıyla/zoruyla, başlık parasıyla, töreyle) evlendirilmesini değil de bunu yapanların tutuklu olmasını sorun olarak görürsek bu işin altından kalkamayız.
Kız çocuklarının okullaşma oranı ve evlilik yaşı, evrensel kanunlarda öngörülen medeni seviyelere çıkarılmadıkça, Ahmed Arif’in deyişiyle, uzay çağında da olsa bir ayağımız/ham çarık, kıl çorapta kalır diğeri… (Hürriyet’teki yazının tamamı)