IMF ve Bundesbank 18 ocak 2018 tarihinde Almanya’nın Frankfurt şehrinde bir konferans düzenledi. Konferansa Avrupa’nın bir çok yerinden ekonomist, akademisyen, politikacı ve banker katıldı. Konferansın konusu ise Almanya’nın mevcut ekonomi politikaları idi.
Almanya’nın cari işlemler fazlasının alışılmadık bir durum olduğu belirtildi. Cari işlemler fazlası 1999 ve 2017 yılları arasında IMF’nin verilerine göre dünyada 238 kez gerçekleşti ancak bu ülkelerin büyük çoğunluğu hammadde veya petrol ihraç eden ülkelerdi. Onun dışındaki ülkeler için yaklaşık sadece 5 kez bu durumun gerçekleşmiş. Aynı dönemde Almanya’da üretimin brüt katma değere oranı yaklaşık %3 azalmış, hizmet sektörününki ise %1 dolayında artmış.
IMF’nin cari fazla konusunda önerisi %4 civarında olması, %8’lerde değil. Dış ticaret fazlası yani sermaye ihracının da Almanya’da yaklaşık 150 milyar euro ile çok yüksek bir seviyede olduğu düşünülüyor. Cari işlemler fazlasının, Almanya’da sermaye akışlarının aşağı yönlü olması ve demografik sebeplerden ötürü olabileceği üzerinde duruluyor.
Dış ticaret fazlası Almanya’da 1999’dan beri, hem krizden önce hem de sonrasında artmakta idi. İç yatırımlar 1999 yılında sertçe düşmüş ve 2001’den beri de ilerleme göstermemiş. Toplam tasarrufların GSYH’ya oranı 1991 yılında %24’ten 2003 yılına doğru %22 dolaylarına hafifçe düşerken 2003 yılından sonra 2015’e kadar %27’nin üstüne çıkmış. Yatırımların GSYH’ya oranı ise 1991’de %26’dan %19-20’lere düşmüş. Nitekim kurumsal şirketler ve hükümet tasarrufları artmakta hanehalkı tasarruf oranı ise sabit kalmakta.
İhraç mallarındaki aşırılık konusunda bazı açıklamalar getirilmiş
Eurozone içindeki düşük değerli reel döviz kuru bunlardan bir tanesi. Bir diğer neden ise ücretlerdeki durağanlık. Kriz öncesi dönemde ücretlerde görülen baskıdan dolayı birim işgücü maliyetlerinde düşüş olmuş. Kriz sonrasında ise ücret artışları görüldüğü ancak bunun yeterli olmadığı belirtildi. Bunun yanı sıra, ücretlerdeki bu düşüşün aslında Euro bölgesi içinde dengesizliklere de sebep olduğu yorumu yapıldı.
Nitekim Almanya’da parasal birlik döneminde işgücü gelir payı düşmekteydi. Bilimsel çalışmalara göre sermaye ve işgücünün tamamlayıcı olduğu belirtildi ve dolayısıyla yatırımlardaki eksikliğin işgücü gelir payında da azalışa sebebiyet vereceği düşünülüyor. Hatta istihamdaki artışın da yüksek ihtimalle bununla bağlantılı olduğu belirtildi.
İthal malların zayıflığının ise ekstra kazançların işçilerle yeterince paylaşılmadığından, bunun da ithal ürünlerin talebini düşürmesinden kaynaklandığı açıklaması yapıldı. Yurtiçi yatırımların ise yeterli olmadığı, bu harcamalar yerine nakit ve net yabancı yatırımların tutulduğu belirtildi.
Nüfusun yaşlanmasının cari işlemlerde artışa neden olamayacağı belirtildi.
Sebebi ise bu fazlanın esasında hanehalkından kaynaklanmaması ve son 20-30 sene içinde demografide sıradışı bir değişim de olmaması. Ayrıca cari fazla meselesi AB içi göçü de tetikliyor. İhracatın bu kadar yoğun olduğu bir ekonomide, nüfusta da bir gençleşme olmadığı düşünüldüğünde işgücü ihtiyacı artmakta. Dolayısıyla özellikle işsizliğin yüksek olduğu Avrupa’nın sorunlu ekonomilerinden bir çok insan bu talebi karşılamakta.
AB içindeki kimi ülkelerdeki ücret azalışlarını da Almanya’daki ücret artışlarını telafi etmesinin gerçekçi görünmediği yorumu yapıldı.
Yüksek istihdam büyümesinin yaşandığı bir dönemde asgari ücretlerin müzakere edilen düzeyden daha yüksek belirlenebileceği iddia edildi. Diğer ülkelerdeki ücret azalışlarının ECB’nin enflasyon hedefine ulaşmada zorluk yaratacağı belirtildi.
Doğrudan yabancı yatırımların da iç yatırımlara engel olmasının mümkün olmadığı belirtiliyor.
Alman markının cari fazlanın bu kadar yüksek olduğu bir durumda değer kazanacağı, ancak mevcut durumda Euro bölgesinin ortak para politikaları Almanya’nın cari işlemler sorununu hedef alacak durumda değil. Ortak para politikasının bu sorunun çözümünde rol oynaması ve düşük döviz kuru da ihtimal dahilinde görülmüyor.
Mali politikalar için söylenen ise, bütçe açıklarını kullanarak kamu yatırımlarının artırılabileceği. Hatta bu kamu yatırımlarını tamamlayıcı bileşen olarak yabancı yatırımların teşvik edilebileceği belirtildi. Deregülasyonun, bürokraside gevşekliğin ve vergi teşviklerinin buna yardımcı olabilecek faktörler olduğu yorumu yapıldı.
Temel olarak cari işlemler fazlasının yol açtığı problemin ücret artışlarının ve yurtiçi yatırımların çok düşük olmasından dolayı olduğu belirtildi.
Sorunun çözümü için ücret artışlarının yapılması ve iç yatırımların teşvik edilmesi gerektiği not edildi. Cari fazla sorununu dengeli bir noktaya çekmek için çözüm aranırken meraklı kafaların sorduğu soru ise şu: tam kapasitede performans gösteren bir ülke ekonomisinin daha da genişlemesi ne gibi sonuçlar doğurabilir?