Brüksel, Avrupa Para Fonu (European Monetary Fund, EMF) oluşturmak için düğmeye bastı. Bu sayede ekonomik şoklardan olumsuz etkilenen ülkelere finansal yardım sağlanması amaçlanıyor.
2008’deki Büyük Finansal Kriz’den sonraki dönemde, özellikle Avrupa’da yaşanan borç kriziyle AB ekonomisindeki, daha doğrusu Euro bölgesindeki eksiklikler daha da açığa çıktı. Dolayısıyla Avrupa Komisyonu EMF’in kuruluşuna yönelik bu adımı, kriz sonrası oluşturulan mali kurtarma programlarını destekleyici nitelikte, bir takım eksiklikleri gidermeye yönelik bir çare olarak görmekte.
Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un söylemlerine bakılacak olursa Avrupa Birliği’ndeki yöneticilerin iktisaden güçlü ve egemen olma, negatif şoklara karşı dirençli ve birlik içinde olma konusunda titiz bir çaba harcadığı görülmekte.
Bu girişimin AB ekonomisindeki fikir ayrılıklarını uzlaştırma arayışı olduğu yorumları da mevcut. Bu manada, böyle bir kurumun parasal birliğe karşı olan direnci azaltacağı ve birlik içindeki yakınlaşmayı artıracağı öngörülüyor. Lakin bu girişimin başarıya ulaşılması için üye ülkelerin desteği ve yapıcı tutumlarına ihtiyaç duyulacak. Ancak belirtmek gerekir ki özellikle politik uyuşmazlıkların da arttığı böyle bir dönemde bunu yapmak pek kolay olmayacak gibi duruyor. Çünkü Avrupa Entegrasyonu’nun AB’nin nereye doğru evrildiğine dair üye ülkelerde muhtelif fikirler mevcut ve bu çeşitliliğin bu tür bir yeni oluşumu baltalayabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.
Avrupa Para Fonu EMF’i kurma çabaları aslında zaten var olan bir sistem üzerinden yola çıkıyor
Asıl mesele bankacılık krizlerinde son karar mercii (Lender of Last Resort, LLR) olarak rol oynayacak bir fon oluşturmak. Bunun için de mevcut European Stability Mechanism’e (ki bu esasında Euro bölgesi için bir mali kurtarma fonudur) daha geniş hukuki rol biçen bir para fonuna dönüştürmek. Ancak bu fonun ulusal hükümetlerden ziyade AB kurumları tarafından kontrol edilecek olması, böyle bir girişime hevesli bile olan bir çok ülkede tedirginliğe neden oldu.
Çoğu hükümet Avrupa Para Fonu (EMF)’nun kuruluşu konusunda istekli gibi görünse de bazı hükümetlerin şikayeti; ESM’in bağımsızlığını kaybedip yeni sistemde AB kurumlarına tabi kılınacak olması. Nitekim AB resmi makamları, gelen eleştirilere yanıt olarak; EMF ile bir nevi gücü ele geçirme gibi bir girişimin olmadığının, bunun yanı sıra bu kuruluşun karar verme mekanizmasının ve Avrupa Parlamentosu’nun demokratik hesap verebilirliğinin etkinliğini artıracağını iddia etti.
Ne var ki ortaya konan plan, gerçek anlamda hangi ülkelerin bu fon ile desteklenmesi gerektiği konusunda da tartışmalara yol açtı. Çünkü ekonomik durgunluktan zarar görmüş, ancak tam olarak mali yardıma gerek duymayan ülkeler olduğu da düşünülüyor. Bu tasarıyla ekonomik reformların uygulanmasında Euro bölgesi finans bakanı tayin etme ve AB bölgesel yardım paketlerinin birlik içindeki ulusların performanslarına göre sağlanması fikri de gündeme geldi.
Euro bölgesinde gerçekleşecek olan reformlar için önceliklerin sarih ve ulaşılabilir nitelikte olması gelecek dönemler için önemli bir husus. AB’nin kriz dönemi ve bankacılık sistemindeki sorunların bir an once üstesinden gelmesi ve öncelikle bunların üzerinde durması elzem. Bankalar Birliği’ni de tamamlayabilmesi en azından daha geniş reform girişimlerine de başlanması konusunda umut verici olabilir.
Birliğin toparlanma sürecinde AB’nin artık daha çok krizle mücadeleye odaklandığı yorumları yapılıyor. En nihayetinde görünen o ki, yeni planın amacı bir tür yeni stabilizasyon sağlamak. Bunu da AB bütçesi ve para fonu yardımıyla hibe ve kredilerin ihtiyacı olan ülkelere transfer edilip; yatırım harcamalarının korunmasıyla mümkün olacağı düşünülüyor.