Dünya siyasi tarihinin en yıkıcı savaşında uygulanan soykırımın izleri aradan geçen uzun zamana rağmen hafızalardan silinmedi.
Tarihin bitmeyen hesaplaşması
İster Hitler gençliğinin bir üyesi olsun ister kömür madeninde bir işçi, herkese Hugo Boss farkını ortaya koyan iddialı üniformalar giydirmeyi başarmış bir siyasi otoritenin, ortadan kaldırmaya çalıştığı bir ırka uyguladığı soykırımın bedelini ödemekten nasıl kurtulduğu uzun yıllar merakımı cezbetti. Üstelik bu ırkın dünya ticaret hayatına damgasını vurmuş bir neslin evlatları olduğu düşünüldüğünde…
II. Dünya Savaşı’nda 6 milyon Yahudi toplama kamplarında öldürüldü. Daha az kayıplı, daha hafif yıkımlı savaşlarda bile galip devletlerin mağlup devletlerden yüksek tazminatlar talep ettiği günümüzde, Yahudi mirasının sahibi olduğu iddiasındaki İsrail devletinin, Yahudilerin uğradığı soykırım ve aşağılanma nedeniyle Almanya’dan tazminat talebinde bulunmamış olması mümkün mü?
Elbette değil…
Yapılan müzakereler sonunda, 1949 yılında Lüksemburg Antlaşması ile Almanya İsrail’e 3,5 milyar mark tazminat ödemeyi kabul etti. Federal Almanya’nın ilk başbakanı olan Konrad Adenaur bunu, “Nazilerin Yahudilere karşı yaptığı haksızlığı mümkün olduğunca telafi etmek zorundaydık.” sözleriyle ifade etti. Bu ödemeler 1954’den 2004 yılına kadar tam 50 yıl sürdü.
Peki, savaştan yeni çıkmış, üretime katılabilecek erkek nüfusunun tamamını kaybetmiş bir ülke, bir yandan savaşın yaralarını sararken diğer yandan bu borcu nasıl ödedi?
Almanya’nın Avrupa ülkelerinden yaptığı iş gücü transferi hepimizin bildiği konu. Ben asıl borcun ödenmesi için yaratılan finansman kaynağından bahsedeceğim:
Borcun ödenmesi için Almanya’da sanayi lokomotifi olan Mercedes, BMW, Volkswagen, Bosch gibi büyük şirketlerin yıllık ciroları oranında katkıda bulundukları bir fon kuruldu. Fonda toplanan paralar her yıl İsrail hükümetine, soykırımdan kurtulanlara ve ölenlerin ailelerine maaş olarak ödenmek üzere gönderildi. Bu şirketler sattığı malların fiyatlarına bunu yansıttılar ve Mercedes’in kontağını çevirenden Bosch’un kapağını açana kadar herkes bu suçun cezasını ödedi.
2007 yılına gelindiğinde İsrail, ödenmiş olan soykırım tazminatının yetersiz olduğunu ileri sürerek Almanya’ya olan 500 milyon euroluk borcunun da silinmesini talep etti. Alman Dışişleri, taleplerin bir kısmının karşılanabileceğini söylerken Alman Hazinesi’nin yetkilileri, tazminat antlaşmasının yeniden tartışmaya açılmasını istemediler. İsrail emeklilik işlemlerinden sorumlu bakan ise “Bizim gibi onların da kamu maliyesini gözeten hazine elemanları var; onlar da kendi açılarından haklı olabilirler. Sonuçta onlar kendi işini yapıyor, ben de kendi işimi.” dedi. Nasıl bir cevap ama… Tam Yahudi tüccar cevabı değil mi?
Türkçede böyle durumlar için bir söz vardır: Yolsuz kalan esnaf eski defterleri karıştırırmış derler. Anlaşılan İsrail hükümeti yolsuz kalmışa benziyor.