Kürt sorunu özelinde İsrail MOSSAD etkisi

Uzun yıllardır Türkiye, terörle mücadelesini sürdürmektedir. PKK’dan sonra PYD / YPG terör örgütleri Türkiye’nin karşısına getiriliyor. Geçmişten beri gelen Kürt sorunu konusunda İsrail ve istihbarat örgütü MOSSAD nasıl ortaklık yapıyor?!..

Kürt sorunu özelinde israil MOSSAD etkisi

Kürt sorunu özelinde İsrail – MOSSAD etkisi

Kürt sorunu, bugün Türkiye’nin bir “kült sorun”u haline gelmiş veya emperyal devletler tarafından getirilmiştir diyebiliriz…

Sorun, çok uzun yıllardır gerek ülke içerisinde gerekse Arap coğrafyasında kaşınarak devam ettirilmiştir. Kürt halkını seven (!) Yahudi düşünce kuruluşları öncülüğünde ABD ve İsrail bu soruna öncülük etmekteler. Türkiye’nin başını ağrıtması için yıllardır ülkeye “terör ve terörist pazarlaması” yapmaktalar. Tabi, ABD ve İsrail dışında diğer AB ülkeleri de bu “terör pazarlaması”nın içinde öbekleşmiş ülkelerdir…


ABD, İsrail’in Ortadoğu coğrafyasında “vaadedilmiş topraklar”ına kavuşması için bugün Suriye ve Irak’ın kuzey topraklarını birleştirme çabası içerisinde. Burada bir bağımsız Kürt Devleti’nin kurulması için çaba sarf etmektedir. Unutmamak gerekir ki, bu çaba sadece bugün değil onlarca yıl önce planlanmıştır…

Kürt sorunu özelinde İsrail - MOSSAD etkisi
Kürt sorunu özelinde İsrail – MOSSAD etkisi

‘Nil’den Fırat’a kadar’ olan yani Türkiye’nin güneydoğusunu da içine alan bölgede oluşturulmaya çalışılan “Büyük İsrail” için yıllar öncesine gidilen bir süreç…

1950’li yılların sonundan itibaren başlayan ‘İsrail – Mustafa Barzani’ ilişkisi oğul Mesut Barzani’ye kadar süregelmiştir. Bu ilişkiyi de İsrail adına, İsrail istihbarat örgütü MOSSAD yürütmüştür.

1960’lı yılların başlarında MOSSAD tarafından oluşturulan Kürt kuvvetleri eğitilmeye başlamıştır. 1966 yılında İsrail Başbakanı Levi Eshkol Kürt liderleri ile görüşmelerde bulunmuştur. 1967 yılındaki Arap – İsrail Savaşı’ndan sonra İsrail, bu Kürt oluşumuna her ay 500 bin dolarlık yardımlarda bulunmuştur…

İlerleyen yıllarda da İsrail ile Kürt liderleri arasındaki ilişkiyi MOSSAD ajanı olan David Kimche ve Yacov Nimrodi sürdürmüştür…

1993 yılında katledilen Uğur Mumcu‘nun da MOSSAD tarafından öldürüldüğü iddiası MİT belgelerine yansımıştı. Belgeye göre MOSSAD üyesi bir grup, Hayfa limanından botla yola çıkıp bu suikastı gerçekleştirmişti.


Uğur Mumcu’nun katledilmesinde İran izi arandı veya İran’a top atılmak istendi. Ancak, Mumcu’nun öldürülmeden iki hafta önce 7 Ocak’taki yazısında Mesut Barzani ile MOSSAD / İsrail ilişkisini ortaya koyması ne yazık ki Mumcu’nun sonunu hazırlamıştı. Dünya kamuoyunun da kabul ettiği üzere en acımasız ve en cani suikast istihbarat örgütüdür MOSSAD!..

Uğur Mumcu’nun yazdığı da boşa değildir aslında… 1982 yılında Siyonizm’e destek veren Kivunim dergisinde yayınlanan bir raporda İsrail’in güvenliği için Irak’ın üçe bölüneceği; kuzeyde bir Kürt Devleti’nin; ortada Sünni ve güneyde ise bir Şii Devleti kurulacağı ifade ediliyor. 2018 yılına gelindiğinde bunun fiili olarak gerçekleştiğini görebiliyoruz…

Geçmişte emekli olduktan sonra öldürülen Hulusi Sayın ve İsmail Selen suikastlarını da kimi çevreler CIA – MOSSAD işbirliğine bağlamaktalar. Hatta uçağı düşen ya da düşürülen Eşref Bitlis’in; 1993 yılında öldürülen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın ölümleri birbiriyle karı koca gibi olan CIA – MOSSAD’a bağlandı!

Bu isimler neden katledilmişti?

Nedeni ise, her birinin de Körfez Savaşı’ndan sonra Kuzey Irak’taki “Çekiç Güç” oluşumuna karşı çıkmasıydı!

Unutmamak gerekir ki, Çekiç Güç sayesinde Öcalan’ın PKK’sı; Barzani’nin peşmergesi Kuzey Irak’ta güçlenmiştir. Burada meydana gelen bu terörist güç, Büyük İsrail’in temeli için atılmış bir harçtı!


Yazılacak çok şey var, ancak şu an için şunu söylemek gerekir ki, Türkiye’nin Ortadoğu’da işi çok ama çok zor! Bu yüzden Kürt sorununa en üst perdeden ciddiyetle yaklaşıp tıpkı Eşref Bitlis Paşa düşüncesi ile yola çıkıp daha reformist demokratik politik çözüm önerileri getirilip uygulanmalıdır…

Türkiye’nin ‘Kürt Sorunu’ mu kült sorunu mu?


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…