Çocuklar ile güvenli bağ kurmak istismardan koruyor

Çocuklara yönelik her türlü istismarın çocuğun bilgilendirilmesiyle önlenebileceğine dikkat çeken uzmanlar, anne ve babalara önemli görevler düştüğünü söylüyor: Çocuklar ile güvenli bağ kurmak istismardan koruyor!

“Çocuğunuza özel bölgelerini anlatın, iyi ve kötü dokunma hakkında bilgi verin. Çocuğunuzla güvenli ilişki kurun, bu durum bir sorun yaşadığında mutlaka size anlatmasını sağlayacaktır. Herhangi bir şüphe durumunda kızmak, tepki göstermek yerine destek verin.”

Üsküdar NPİSTANBUL Beyin Hastanesinden Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Yrd. Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, çocukların istismarının önlenmesinde en önemli unsurun çocuğu bilgilendirmek olduğuna dikkat çekti.


Çocuğa özel bölgeleri anlatılmalı

3 yaş civarında çocukların artık kendi vücutlarını tanımaya, kendilerine ait olanla başkalarına ait olanı ayırt etmeye başladıklarına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, “Bu yaşlardan itibaren çocuklarımıza vücutlarını tanıtmaya, vücutlarının bazı bölgelerinin özel olduğunu, bu bölgelere asla başkalarının dokunamayacağını anlatmamız gerekir. Bunu yaparken bir yandan çocuğu korkutmamaya ve çevreye sürekli kuşkuyla bakmasını sağlamamaya özen göstermeliyiz. Çocuk özel bölgelerini bilmelidir. Örneğin çocuğumuzun banyosunu yaptırdığımız bir anda ona özel bölgelerini gösterebiliriz. Bununla birlikte çevremizde kötü niyetli insanların da olabileceğini ve bize kötülük yapabileceklerini de söylemek gerekir” diye konuştu.

Çocukla güvenli bağ kurmak istismardan koruyor! Sorununu mutlaka size anlatabilmeli

Çocuğun istismardan korunmasının en önemli şartının anne ve babasıyla kurduğu güvenli bir ilişki olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, “Çocuk bir sorunla karşılaştığında bize rahatlıkla anlatabilmeli, aşırı ve korkutucu bir tepki almayacağını bilmelidir. Bunu yapabilmesi için çocuğumuza verdiğimiz tepkilerin şiddetini iyi ayarlamamız gerekir” dedi.

İyi dokunma ve kötü dokunma öğretilmeli

Yrd. Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, iyi ve kötü dokunma konusunun mutlaka anlatılması gerektiğini belirterek şu tavsiyelerde bulundu:

“Çocuklarımıza dokunmanın iyi ya da kötü olabileceğini, iyi dokunmanın saçını kısa süreli okşamak gibi ya da sırtını sıvazlamak gibi örnekleri olduğunu, kötü dokunmanın ise özel bölgelerine yakın yerlerine uzun süreli, onu rahatsız edici dokunma şeklinde olabildiği gibi örnekler vermek gerekir.Tanımadıkları insanların, hatta bazen tanıdığı insanların yanına bile ailesinin izni ve kontrolü olmadan gitmemesi gerektiği söylenmelidir.Özellikle kötü niyetli insanların çocuktan istifade edebilmek amacıyla çocuğun yaptığı bir hatayı anne ve babasına söylemekle tehdit edebileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle çocuklarımız bizimle hatalarını paylaşmakta kendilerini güvende hissetmelidir.”

İstismar tanıdık insanlardan geliyor

Çocuklara yönelik istismar konusunda Türkiye’de yapılan araştırmalarda çocuğa istismar uygulayan kişilerin çoğunlukla çocuğun tanıdığı insanlar olduğunun saptandığına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, “Bu nedenle çocuklarımıza önceden olduğu gibi “tanımadığın insanlarla konuşma, onların söylediklerini dinleme” şeklinde öğütler vermek yeterli değildir. Çocukların istismarın ne olduğu ve bazı insanların onlara bu konuda kötülük yapabileceklerini öğretmek gerekiyor. İstismarın sadece yabancı insanlar tarafından değil, tanıdığı, hatta bazen sevdiği kişiler tarafından da yapılabileceği öğretilmelidir. Vücudunun ona özel olduğu ve başka hiç kimsenin dokunamayacağı bölgelerinin olduğu anlatılmalıdır” diye konuştu.

Gece uykuları bozulduysa dikkat!

5-6 yaşlarından önce çocukların sözel yetenek yani konuşma bakımından güçlü olmadığını, yaşadıklarını, duygu ve düşüncelerini konuşarak ifade etmekte zorluk çektiklerini kaydeden Gökten, “Dolayısıyla bu yaşlarda çocukların yaşadıkları travmaları sözel ifadelerinden değil, daha çok davranışlarından hissedebiliriz. Daha öncesinde belirgin bir sıkıntısı olmayan çocuğun gece uykularının bozulması, uykuya dalmakta güçlük çekmesi, uykusundan kabusla uyanması, iştahının bozulması, hırçınlığının ve tutturmalarının artması, yaşından beklenmeyen cinsel davranışlarda bulunması bizim için uyarıcı işaretler olmalıdır” uyarısında bulundu.


Aile çocuğun hangi davranışlarını gözlemlemelidir?

Yrd. Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, diğer yaş dönemlerindeki belirti ve değişiklikleri de şöyle sıraladı:

Okul öncesi dönem çocuklarında uyku ve iştah alışkanlıkları, dışa vuran davranışları, oyuna olan ilgisinde değişiklikler, cinsel konulara ilgide yaşından beklenmeyen artış gibi özellikler aileler için önemli işaretlerdir.

Okul dönemindeki çocukların sözel becerisi daha gelişmiştir ve yaşadıklarını daha kolay ifade edebilir. Bu yaşta istismara uğrayan çocukların durumu ailelerinden saklamaları sık görülen bir durumdur. Çocuk böyle bir yaşantıdan sonra ailesinin aşırı tepki vermesinden korktuğu için, istismarcı ona ve ailesine zarar vermekle korkuttuğu için ya da istismarcı sevdiği biri olduğundan zarar görmesini engellemek için olayı saklayabilir. Ailelerin çocukla iyi bir ilişki ve iletişim içerisinde olmaları, hemen her gün günün nasıl geçtiği ile ilgili konuşmaları ve çocukta güven duygusunu oluşturmaları son derece önemlidir.

Ergenlik döneminde de yaşanan istismarlar çoğu zaman aileden gizli tutulabilmektedir.

Ergenin yaşı gereği ailesinden bir miktar uzaklaşmış olması, akranlarına daha yakın hissetmesi gibi nedenlerle istismar aileyle değil daha çok akranlarla paylaşılabilir. Bu nedenle çocuklarımızı istismar konusunda eğitirsek bizim çocuğumuzun başına gelmemiş olsa bile bir arkadaşına bu konuda yardımcı olabilir. Güvendiği bir erişkinle olayı paylaşması sağlanabilir. Çocuk psikiyatri polikliniklerine konversif bayılmalar, depresif belirtiler, kaygı bozuklukları ya da davranış değişiklikleri ile başvuran birçok ergende çocukluk ya da ergenlik döneminde istismar yaşantısı olduğu saptanmaktadır.

Çocuğa duygusal destek ve güven verilmeli

Yrd. Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, şüpheli bir durum olması halinde ebeveynlerin yapması gerekenleri de şöyle sıraladı:

“Öncelikle çocuğu ya da ergeni korkutmamalıdır. Bu korkutma ailenin çok büyük bir tepki vermesi nedeniyle yaşanmaktadır. Zaten yaşadığı ağır travmanın etkisinde olan çocuğa ailesinin de bağırıp çağırması, öfke nöbetleri ya da yoğun üzüntü tepkisi göstermesi çocuğa hayatının geri dönüşsüz yıkıldığı inancını kazandırabilir. Bu durum da çocuğun travmadan etkilenmesinin şiddetini artırabilir. Aile çok fazla panik yapmadan çocuğa duygusal destek sağlamalı, ona güven vermeli ve durumu gerekli mercilere bildirmelidir. Bu mercilerden en önemlisi çocuk polisidir. Bazen aile durumu polise bildirmeden önce bir psikolog, rehber öğretmen, sosyal hizmet uzmanı ya da çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanından görüş almak isteyebilir. Doğru olan, durumu ailenin çocuk polisine bildirmesidir. Aileler bu konuda isteksizse ve ne yapacağını bilemez durumdaysa durumu öğrenen sağlık ya da kamu çalışanının da bildirme yükümlülüğü vardır.”


Ülkemizde çocuk istismarı ile ilgili yapılan çalışmalarda kızların daha çok istismara maruz kaldığını ancak erkek çocukların da azımsanmayacak oranda bu duruma maruz kaldıklarını gösterdiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, “Çocukların yıllarca istismarı kimseye söyleyemedikleri, gizli tuttukları, istismarı gizledikleri yıllar uzadıkça ruhsal bozulmanın daha fazla olduğu saptanmıştır. İstismara uğramış çocukların bu travmanın etkisinden kurtulabilmeleri ya da daha işlevsel bir yaşam sürebilmeleri için istismarcının bu nedenle cezalandırıldığını bilmeleri önemlidir. Bu, çocukların hayatın adil bir yer olduğuna, kötülük yapan kişinin cezalandırıldığına ve suçlu olanın kendisi değil de istismarı yapan olduğuna dair inançlarının pekişmesini sağlar. Bu nedenle ailelerin durumu gizli tutmaya çalışmamaları, yasal sorumluluklarını yerine getirmeleri önerilir” diye konuştu.

İstismara duyarsız kalmak istismar vakalarını artırıyor


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.