Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Doğan Medya Grubu bünyesindeki tüm yayın organları ve Türkiye’nin en büyük gazete dağıtım şirketi YAYSAT Demirören Grubu’na neden satıldı? Satışın perde arkasında neler var? Türk medya tarihinde bir dönemin sonuna mı gelindi?
Ne oldu?
Türkiye medyasının en büyük grubu olan Doğan Medya Grubu’nun Erdoğan Demirören’e satışı için anlaşmaya varılırken, Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan yazılı açıklamada Doğan Medya Grubu bünyesinde bulunan tüm yayın organlarının 916 milyon dolara satıldığı öğrenilmişti.
AKP ve Aydın Doğan İlişkileri
İkili ilişkiler iyiydi
Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, Adalet ve Kalkınma Partisi Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı yaptığı günlerden tanıyordu. İkili ilişkiler iyiydi. Hatta 2002 Türkiye genel seçimleri öncesinde kurulan AKP’ye en büyük desteklerden birini veren isim Aydın Doğan olmuştu.
İlk kırılma nasıl başladı?
2007 yılında gerçekleşen Deniz Feneri Skandalı ile ilgili Doğan Medya’da yer alan haberler Erdoğan’ın canını sıkmış ve ikili ilişkilerde ilk kırılma yaşandı.
Gerilim nasıl büyüdü?
2008 yılında Aydın Doğan’ın Erdoğan’dan talep ettiği Adana Ceyhan’daki rafineri arazisini Çalık grubuna vermesiyle gerilim büyüdü.
Doğan Medya, CNN TÜRK için Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) karasal yayın talebinde bulundu. Talep ile ilgili Rekabet Kurumu’ndan onay çıktığını ve RTÜK’ün karar verme aşamasında olduğunu söyleyen Aydın Doğan ayrıca “Eğer izin çıkmazsa, bunun Erdoğan’ın talimatı sonucu olacağını” belirtti.
Çok geçmedi; Maliye Bakanlığı Doğan Grubu’na 3 milyar 755 milyon TL vergi cezası kesti. Bu rakam Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar kesilen rekor cezaydı. Vergi cezalarıyla boğuşan Doğan, POAŞ hisselerini, ortağı Avusturyalı petrol devi OMV’ye satmak zorunda kaldı.
Buzlar erimeye başladı
2010 yılında Eyüp Can’ın Radikal Gazetesi’nin genel yayın yönetmenliğine getirilmesiyle ve 2015 yılında RedHack’in, Berat Albayrak’ın e-posta hesabını hacklemesinin ardından Doğan Grubu’nun CEO’su Mehmet Ali Yalçındağ’ın düzenli olarak Albayrak’a rapor vermesiyle aradaki buzlar erimeye başladı.
Ilımlı zemin yeniden yaratıldı
15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de, Fethullah Gülen Cemaati bağlantılı bir grup asker tarafından kalkışılan başarısız darbe girişimi sürecinde; Doğan Medya’nın ortaya koyduğu darbe karşıtı tavrı ve 2017 yılında anayasa değişikliği referandumunda ‘hayır’ oyu vereceğini açıklayan İrfan Değirmenci’nin Doğan Medya’dan kovulmasıyla sistem ve de devlet yanlısı habercilik anlayışıyla taraflar arasındaki ilişkiler yeniden ılımlı bir zemine kaydı.
Doğan Medya Grubu gazetecilik ve demokrasi bağlamında ısrarcı davrandığı için sürekli devlet tekeli ağına takılarak hep bir bedel ödedi, bunlardan en büyüğü ise Doğan Medya Grubu bünyesinde yer alan tüm yayın organlarının Demirören Grubu’na satılması ile Türk basın tarihinde bir dönem kapanmış oldu.
AKP ve Erdoğan Demirören İlişkileri
İlk olarak Doğan Medya Grubu bünyesindeki Milliyet ve Vatan gazetelerini satın alarak basın dünyasına giren ve AKP’ye yakınlığı ile bilinen Demirören Grubu’nun Doğan Medya Grubu’ndaki tüm yayın organlarını da satın alması, açık açık medyanın bütünüyle AKP’nin eline geçmesi demek oldu.
Demirören’in Doğan Holding’den satın aldığı ilk büyük gazete Milliyet, AKP’nin Kürt açılımında attığı bir manşet nedeniyle Erdoğan’ın hedefindeydi.
Milliyet’in Öcalan-BDP görüşme tutanaklarını yayınlanmasının ardından Erdoğan Demirören’i azarlamış ve Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak’ı işten attırmıştı. Demirören Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören ortaya çıkan telefon kayıtlarında Erdoğan tarafından azarlanmasıyla ve telefonda ağlamasıyla biliniyor.
Doğan Medya Grubu’ndaki tüm yayın organlarının AKP hükümetine yakınlığı ile bilinen Demirören Grubu’na satılması seçim öncesi siyasal iletişim bağlamında da kazılan en büyük hendek oldu.
Muhalefet partilerin seçim öncesi başlattıkları siyasal iletişim kampanyalarını duyurabilmek adına ana akım medyanın kapısını çalma şansları yok kılındı.
Medya ve iktidar ilişkilerinin temel belirleyicisi çıkardır. Dolayısıyla da çıkarların çakışması ilişkileri olumlu, çatışması ise olumsuz etkiler.
Medya zaman zaman siyasal iktidarlara ters düşebilmektedir. Bu ters düşmelerin altında da genellikle çıkar çatışmaları yatar. Bu gibi durumlarda medya kuruluşuna karşı ilgili çevreler tarafından hemen bir tepki ağı örülür. Medya organının karşıt yayınlarından doğrudan etkilenenler, kendileriyle ilişkili diğer kesimleri ve çoğunlukla da rakip medya organlarını yanlarına alarak bir tepki bloğu oluştururlar. Böylece bir yandan doğrudan birtakım yaptırımlarla, diğer yandan da rakip medya kuruluşlarının sunumlarıyla söylem ortamında yaratılan tepki iklimiyle söz konusu medya organı tehdit edilerek çeki düzen vermeye çalışılır. (Kaynak: Nazife Güngör, İletişim, Kuramlar ve Yaklaşımlar.)
Bu bağlamda Aydın Doğan; Doğan Medya Grubu bünyesindeki tüm yayın organlarını Demirören Grubu’na kendi isteğiyle mi sattı yoksa buna mecbur mu bırakıldı?