Gelecekte ortaya çıkabilecek etkileri nedeniyle GDO’lu gıdalar endişe yaratıyor. Fakat tüm endişelere rağmen GDO’lu gıda üretiminden vazgeçilemiyor. GDO’lu gıdaların faydaları ve zararları neler?
Genetik mühendisliği teknolojisi kullanılarak üretilen organizmalar farklı isimlerle anılıyor. Bunlardan bazıları; genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), genetiği değiştirilmiş ürünler (GD), genetik olarak modifiye edilmiş organizmalar (GMO), genetik olarak modifiye edilmiş ürünler (GM), gen aktarımlı organizmalar, transgenik organizmalar, vb.
Türkiye’de GD ürün üretimi yasak olmasına rağmen 1998 yılından itibaren ürün üretimi ile ilgili denemeler başlamıştır. Değişik firmalar tarafından ithal edilen ürünlerde alan denemeleri Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Araştırma Enstitü’leri tarafından bazı illerde yapılmıştır.
Türkiye’de işlenerek ürün halinde pazara sürülen ham maddelerin veya yurt dışından ithal edilen işlenmiş ürünlerden önemli bir kısmının GDO içeriğine sahip olduğu ileri sürülmektedir. Özellikle mısır ve soyanın neredeyse tamamının GDO içerikli olduğu iddia edilmektedir. Ülkemizde GD ürün üretimi ise, Türkiye’ye kaçak yollarla giren GD tohumlarının hiçbir denetime tabi tutulmadan tarlalarda veya seralarda ekilmesi sonucunda olmaktadır.
Neden GDO’lu gıda üretiliyor?
Birçok insanı endişelendiren bitkilerde genetik mühendisliği teknolojisi uygulamaları ürün kalitesini, zararlı organizmalara direnç gelişimini ve agronomik özellikleri geliştirmek amacıyla yapılmaktadır.
Genetik değiştirme çalışmaları mısır, pamuk, patates vb. bitkisel ürünlerde zararlılara dayanıklılık; soya, pamuk, mısır, kolza, çeltik vb. bitkisel ürünlerde yabani ot ilaçlarına dayanıklılık; patates, çeltik, mısır vb. bitkisel ürünlerde viral bitki hastalıklarına dayanıklılık; ayçiçeği, soya, yer fıstığı vb. bitkisel ürünlerde bitkisel yağ kalitesinin artırılması; domates, çilek gibi ürünlerde olgunlaşmanın geciktirilmesi ve dolayısıyla raf ömrünün uzatılması; domateste aromanın artırılmasına yönelik olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca bitkilere gen aktarımının diğer hedefleri arasında insan ve hayvana yönelik ilaç, hormon ve aşı (örneğin; kolera aşılarında patatesin kullanımı) gibi maddeleri bol miktarda üretmeleri sayılabilir.
Bir başka GDO’lu besin: Altın pirinç
Son yıllarda bilim insanları tarafından, belli vitaminlerce zenginleştirilmiş genetiği değiştirilmiş tarım ürünleri geliştirilmiştir. Bunun en iyi bilinen örneği, pirince beta karoten (provitamin A) üreten genlerin aktarılmasıdır. Dünya nüfusunun yarısının temel besin maddesi olan pirinç, vitamin açısından zengin bir besin değildir. Örneğin pirincin en çok tüketildiği Güney ve Güneydoğu Asya’da 5 yaşın altındaki çocukların % 70’i A vitamini eksikliği çekmektedir ve bu durum birçoğunun sağlığının bozulmasına ve göz sağlığı problemlerine neden olmaktadır.
Fotosentez için gerekli bir pigment olan beta karoten, pirinç bitkisinin yeşil dokusunda bulunmakla beraber tohum gibi fotosentez yapmayan dokularda genellikle bulunmamaktadır. Tohum hücrelerinin beta karoten üretmesi için pirinç bitkisinin genomuna, beta karoten sentezinde anahtar enzimlerden sorumlu olan üç gen aktarılmıştır. Gen aktarımlı bu pirincin daneleri parlak sarı-yeşil renkte olduğu içinde bu ürüne “altın pirinç” adı verilmiştir.
GDO’ların potansı̇yel faydaları
Genetiği değiştirilmiş organizmaları destekleyen özel endüstri üyeleri, gıda teknolojisi uzmanları, gıda işleyicileri, distribütörler, perakendeciler, gıda uzmanları, bilim insanları, bazı tüketiciler, Amerika’lı çiftçiler, düzenleme ajanslarıdır. Bu kişiler, genetik mühendisliği teknolojisinin son yıllarda çok kolaylaştırıldığını ve bu teknolojiyle, dünya populasyonunun giderek büyümesi sonucu gerekli olan gıda ve ilacın büyük boyutta üretilebileceğini düşünmektedirler.
Ayrıca bu teknolojinin, hızlı büyüyen, hastalık, hava ve böceklere dirençli, tarım ilaçlarına dayanıklı bitkisel ürünlerin yanı sıra daha lezzetli, daha güvenli, daha verimli, daha besleyici, uzun ömürlü ve sağlık açısından daha faydalı bitkisel ve hayvansal ürünlerin elde edilmesi gibi potansiyel faydalara sahip olacağını ileri sürmektedirler. Genetiği değiştirilmiş organizmaları destekleyenler, insanlığa faydalarının sınırsız olduğuna ve GDO’ların dünyanın önemli tarım, sağlık ve ekolojik problemlerini potansiyel olarak çözebileceğine inanmaktadırlar. GDO’lu besinlerin olası faydaları şöyle sıralanabilir:
- Besinlerin kalitesinin ve sağlığa yönelik faydalarının artırılması
- Meyve ve sebzelerin raf ömrünün artırılması
- Bitkisel ve hayvansal ürün veriminin artırılması
- Yenilebilir aşı ve ilaç üretimi
- İnsan hastalıklarının tedavisinde ve organ naklinde kullanılması
- Bio-fabrikalar ve endüstriyel kullanım için ürün ham materyali olarak kullanımı
- Besin maddelerinin çevresel etkenlere karşı direnç kazanmaları
GDO’ların potansı̇yel risklerı̇
1990’ların başından beri GDO’lar ile ilgili tartışmalar devam etmektedir. GDO’ları eleştiren tüketici ve sağlık savunma grupları, gıda savunma grupları, gıda üreticileri, ahçılar, organik tarımcılar, halkla ilgilenme grupları, bazı kaygılı bilim insanları, çevreciler, politikacılar, ticaret korumacıları, etikçiler, insan hakları grupları, hayvan hakları grupları ve dini hak ve özgürlük grupları, özellikle insan gıdası olarak tüketilecek ürünler genetik mühendisliği tekniklerinin uygulanmasının istenmeyen neticelerinin olabileceğine inanmaktadırlar. Bu grupların bazıları, bitki ve hayvanlardaki genetik mühendisliğinin her şekline tamamen karşıdırlar ve GDO’ların yasaklanması konusunda ısrar ederler. Bu konuda yarar ve zarar dengesinin iyi kurulması gerektiğini vurgularlar.
Eleştiriciler için güvenlik, etik, dini ve çevreci kaygılar GDO’ların getireceği çeşitli faydalardan daha ağır gelmektedir. Özellikle Avrupa Birliği ülkelerindeki muhalifler GDO’ların dünya tarımını, sağlığını ve ekolojisini tehdit edeceğini düşündüklerinden bu gıdaları “frankeştayn gıdalar” olarak nitelendirmektedirler.
Bu ürünlerin özellikle insan sağlığı üzerinde kısa ve uzun dönemde oluşturacağı etkiler ise yeterince bilinmemektedir. Henüz etkilerinin ne olacağını öngöremediğimiz besin maddelerinin insanlığın tüketimine sunulması doğru değildir. Ayrıca bu ürünlerin genetik çeşitliliği tehdit etmesi durumunda geri dönüşü olmayan bir sürece de girilmiş olacaktır. Tüm bu nedenlerle bu tür ürünler yeterli bilimsel araştırmalar yapıldıktan sonra piyasaya sürülmeli ve kullanımları yasal düzenlemelerle, sürekli kontrol edilmelidir.