Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un’un babası ve dedesi serbest piyasa ekonomisine geçme anlamında bir adım atmamıştı. Hatta genel kanıya göre, bu tür girişimlerden korkmaktaydılar. Ancak Kim, hükümete geldiğinden beri esasında ekonomik büyümeyi hedef aldı.
Genç lider, siyasi kontrolü elden bırakmasa da, bir takım iş alanlarını ticarete açmayı tercih etti. Bu anlamda ülkenin belli bir seviye aşamalı ekonomi reformu da geçirdiği söylenebilir. Piyasalar bir nebze de olsa genişletildi ve kimi özel girişimlere izin verildi, bu da hayat standardlarında artışa yol açtı.
Ekonomi yönetiminin ademi-merkeziyetleşmesi ile, ki bu Çin’in ekonomik mucizesinin sebeplerinden biri olarak görülmekte, insanlar ekonomik faaliyetlere daha bireysel anlamda katılmaya başladı. Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un, tarım ve sanayi ile ilgili bir çok reform uygulamaya koydu ama ademi-merkeziyetçi bir strateji izleyerek sorumluluğu ve yönetimi bölge yöneticilerine yükledi. Dolayısıyla aslında Kuzey Kore’nin tümünün devlet tarafından yönetildiği iddialarının doğru olmadığı da dile getirilmekte.
Kimilerine göre Kim Jong-Un’un başarısı ekonomiyi canlandırma ile gerçekleşti.
Son yıllarda yavaş olsa da bir tür piyasa yaratma girişimleri olduğu gözlemlenmekte. Hiç şüphesiz, ekonomik büyüme Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un’un konumunu güçlendirmekte; tehlikeli faaliyetlerine dahi meşruiyet kazandırmakta ve şayet kendisine karşı yükselen sesler olursa, bu suretle bunları bastırması daha da kolaylaşır.
Kuzey Kore değişim geçiriyor!
Ülkede son dönemlerde birçok ticari faaliyet işlemlerin dolar üzerinden yapıldığı, hatta tasarrufların da döviz ile yapıldığı belirtilmekte. Yine de Kuzey Kore’de resmi verilerin yoksunluğundan söz etmek mümkün.
Ademi-merkeziyetçi yapısının karmaşıklığı da veri toplama ve bunları analiz etme işini zorlaştırmakta. Ancak çeşitli karaborsa faaliyetlerinin de rejimin ekonomik faaliyetlerinin bir kısmını finanse ettiği iddia ediliyor. Ayrıca ülkede bir çok gayri resmi iş kolları olduğu belirtilmekte. Bunların birçoğunun da hükümete bağlı organlar olduğu iddiaları da mevcut. Zengin bireylerin bürokratlara rüşvet vererek şirket oluşturma izni aldığı söyleniyor. Bu sayede bu girişimler bir tür vergi gibi gelirlerinin bir kısmını her ay bu resmi makamlara vermekte.
Kuzey Kore oldukça kapalı bir ülke ancak Çin ile göç, ekonomi, siyaset vs. gibi bir çok farklı meseleyi kapsayan tarihi ve önemli ilişkileri var. Bu sebeple BM’nin yaptırımları iki ülkeyi de huzursuz etmekte. Her ne kadar BM’nin yiyecek gibi temel mallara yaptırım uygulamadığı bilinse de yaptırımların ticareti kestiği, dolayısıyla gıda maddelerinin kıt olduğu iddiaları mevcut. Bunun yanı sıra uluslararası baskıların ülkeyi izole etmesiyle ticari açığın arttığı, bu durumun ödemeleri zorlaştırdığını, bunun da yakında daha derin bir kur krizine sebep olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Dolayısıyla aksini düşünenler olsa da BM’nin sert yaptırımları altında Kuzey Kore ekonomisinin bir sene dahi dayanamayacağını iddia eden kaynaklar da var.