Avrupa Birliği’nin EMF’yi yani Avrupa Para Fonu’nu kurmasıyla, Uluslararası Para Fonu’ye (IMF) olan bağımlılığın azalacağı ve Euro bölgesinin kendi sorunlarını kendisi çözme fırsatı bulacağı iddia ediliyor.
EMF’nin amacı IMF’den farklı
Son zamanlarda başta Arjantin olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerin yaşamakta olduğu sıkıntılar daha da derinleşip gün yüzüne çıkıyor.
Bu gelişmeler artık küresel ekonominin çok büyük bir kısmını oluşturan, bununla birlikte ‘secular stagnation’ olarak adlandırılan gelişmiş ekonomilerdeki talep yetersizliğinden dolayı ortaya çıkan kronik durgunluğa bir nebze deva olan bu gelişmekte olan ekonomilerin önemini göstermekte. Nitekim fon kaynaklarının zaten kısıtlı olduğu bu ekonomilerin muhtelif sebeplerle bu kaynaklara erişiminin zorlaşmasıyla IMF’in adı tekrardan –kredi mercii olarak tabii- duyulmaya başlandı.
Ancak Avrupa’da yaşanmakta olan bir gelişme mevcut ki, o da IMF’ye bir alternatif olarak tasarlanan Avrupa Para Fonu, EMF. Bu girişimin adının neden parasal fon olduğuna dair tartışmalar sürmekte. Doğal olarak IMF ile mukayese edilip, paralellikler ön plana çıkarılmakta. Nitekim IMF’in faaliyetleri ve bu faaliyetlerin Bretton Woods sisteminin çöküşünden sonra değişimi, IMF’nin ülkelerin merkez bankalarıyla ilişkileri göz önünde bulunduruluyor.
IMF’nin zor durumda olan ülkelere son kredi mercii olarak fonlaması; bunu yaparken izlediği politika ve koşullar ile bu politikaların sonuçları çok uzun zamandır tartışılmakta; ciddi eleştiriler yöneltilmekte. Buna karşın EMF’in kuruluşundaki nihai amacın mali kurtarma programlarındaki sorumlulukların takibi ve uygulamaların tatbiki olduğu öne sürülüyor. AB’nin böyle bir fonu kurmasıyla IMF’ye olan bağımlılığın azalacağı ve Euro bölgesinin kendi sorunlarını kendisi çözme fırsatı bulacağı iddia edilmekte.
Macron’un şu günlerde öncülük etmekte olduğu bu fon, IMF ile karşılaştırıldığında da ilginç farklılıklar ortaya çıkmakta.
Örneğin İMF ülkelere mali yardımda bulunurken sert koşullar sunmakta ve bunların takibine özen göstermekte. Ancak Eurozone’un siyasi sebeplerden dolayı bu tür sert koşullar dayatacağı oldukça şüpheli, çünkü zaten bu girişimin önemli bir sebebi de kuzey ve güney bölgeleri arasındaki mali anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak. Kaldı ki böylesi bir kurumun IMF’den daha çekici bir tarafı da olmalı.
Ayrıca IMF’nin müzakere masasında eli genellikle güçlü olmakta. AB’deki siyasi meselelerden ötürü böyle bir yöntemin uygulanabilirliği de tartışılıyor. Nihayetinde üye ülkelerin mali koşullarının böyle bir fonun sağlayacağı desteklere uygun olması gerektiği de düşünülüyor. Bu sebeple de ortak bir mali politika olması gerektiği ve üye ülkeler arasında mali transferlere izin verilmesi gerketiği yorumları da yapılıyor.
Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa Komisyonu’nun AB’nin temel yapılarını oluşturduğu anlaşmalardaki şekliyle yetkilerini sürdüreceği, ekonomik ve mali anlamda gözetim ve koordinasyonunu devam ettireceği, yani bu tür bir fonun kuruluşuyla yapısal bir değişikliğe gitmeyeceği belirtiliyor. Sebebi de EMF’in siyasi bir yapı olması ihtimaline karşı ciddi bir şüphe olması ve bu durumun kimi hükümetleri tedirgin etmesi. Dolayısıyla ulusal parlamentoların rolüne saygı duyacağı ön plana çıkarılmakta. Bu sayede etkinliği ve hesap verebilirliği artırmak da amaçlanmakta.
Hızlı karar alma ve buna izin verebilecek kurumsal yapılar oluşturulması çok önemli görülüyor. Nitekim AB kanallarında bir çok sorunun çözümünün çok ağır gerçekleştiği veya gerçekleşemediği, sürekli ertelendiği, çözülemediği eleştirileri yaygın. Bunun yanı sıra, doğası gereği ve ESM’den, yani kriz yönetiminde kurtarma işevi görmekte olan kuruluştan dönüştürülecek olan EMF’in finansal destek programlarının yönetiminde doğrudan rol oynama durumu olacak. Buna ilaveten diğer AB finansal enstrümanlarını destekleyecek yeni finansal enstrümanlar geliştirmesi de beklenmekte.