24 Haziran 2018 seçimleri sadece bir seçim değildir. Sıradan, olağan ve doğal bir seçim ise hiç değildir… Neden mi?
Bu seçimden daha öte bir şeydir. 24 Haziran seçimi epey zamandır kurgusu yapılan “yeni düzenin” “yeni rejime dönüşmesinin” onaylanması veya onaylanmaması ile ilgili tarihsel kırılma noktalarımızdan birisidir. Dolayısıyla Türkiye ve Türkiye toplumunun yaşam biçimine ve geleceğinin şekillendirilmesine yönelik farklı anlamlar ve amaçların sözde halk eliyle ya da halkı kullanarak hayata geçirilmesinin sağlanmasıdır.
Bir ülkenin ve o ülkede yaşayanların toplumsal-ekonomik yaşantısını derinden etkileyecek en önemli şey “rejim değişikliğidir”… Devrimler, darbeler veya seçimler bu tür dönüşümlerin ve değişimlerin yaşandığı yöntemlerdir. 24 Haziran böylesi bir dönüşümün rejim değişikliği ve seçim yöntemi ile hayata geçirileceği veya geçirilemeyeceği günün tarihidir.
Esas itibariyle mesele nedir derseniz, söz konusu rejim değişikliğinin nedeni ve amacı ağırlıklı olarak dünya kapitalizminin kendi yarattığı bunalımı aşmaya yönelik çözüm arayışının bize yansıması ve bizdeki tecellisidir.
Uluslararası büyük sermaye, onun ilgili örgütleri ve bağımlı ülke sermayeleri yeni ve daha acımasız bir sömürü düzenin adım adım yeryüzünde inşası peşindedirler.
Yeni sistem
Bu düzen değişikliği kimi ülkelerde iç savaş ile kimilerine doğrudan müdahale şartları oluşturarak, kimi ülkelerde ise seçim yoluyla rejim değişikliğini sağlayacak şekilde yürütülmektedir. Söz konusu bu büyük proje öyle ki bırakınız ulus devleti, sosyalist devleti, tipik burjuva demokrasilerine dahi izin vermeyen, kör topal dahi olsa parlamenter demokrasileri dahi asla hazmetmeyen bir şekilde programlanmış olarak yürütülmektedir.
Söz konusu rejim değişikliğinin pratiği “başkanlık sistemi” şeklinde somutlaşan, seçimler yoluyla otoriter yönetimlerin inşa edildiği bir taktiğe dayalıdır. İşlerin daha kolay, daha çabuk yürütülmesini sağlayacak, dahası emeğin sermaye karşısından hiç bir etki ve yetkisinin olmadığı şekilde tasarlanan bir düzenin amaçlandığı “başkanlık rejimleri” dikkat edilirse tüm gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde bir bir hayata geçirilmektedir.
Sömürgeleştirme ile karşı karşıya kalacağız
Rejimin yeni düzeninde örneğin hayatımıza ilişkin yakın gelecekte kıdem tazminatları uygulaması son bulacaktır. Sosyal güvence ve ilgili kurumlar tamamen özelleşecek, insanlar yaşarken kendilerini güvence altına almak için ömürlerinin tamamını harcamak durumunda kalacaklardır.
Ücretler tamamen sermayenin uygun gördüğü, emeğin ücret konusunda hiçbir örgütlenmesinin ve talep etme hakkının söz konusu olmadığı bir sömürgeleştirme ile karşı karşıya kalacağız. Kapitalizm varlığı ve amacı gereği ucuz emek, ucuz hammadde ve çok tüketim peşindedir ve buna olan ihtiyacı gün be gün daha da artmaktadır.
Çünkü dünya sermaye tekeli (finans kapital) istediği ölçülerde varlığını devam ettirebilmesi için sömürgeleştirme maliyetlerini de düşürmek gereğini düşünmektedir. Bunun için gerektiğinde faşizm koşullarının uygulanabilirliği, faşizme geçiş gibi ihtiyaçları giderebilecek rejimlere ihtiyaç vardır. Bunun çözümü ise ilkel bir sömürgeleştirme değil, sözde egemen ülkenin devleti aracılığı ile hızlandırılmış sermaye akışkanlığı yaratmayı, yer altı ve ter üstü kaynaklarının olabildiğince ucuza işletmeyi, devralmayı veya kapatmayı düşünmektedir. Bunun en iyi yöntemi ise sözde “demokratikleşmeyi” tek adamlığa dönüştürerek gerçekleştirmektir.
Yasama, yargı ve yürütmeye ilaveten medyayı tek elden yönettiğinizde sözde demokrasi de hızlı, akıcı ve verimli olacaktır.
İşte bu seçimler esasında asıl olarak bu durum ve proje ile ilgilidir.
Varsayalım ki muhalif düzen partileri iktidara geldi ve diğer adaylardan birisi “başkan” oldu… Söz konusu gidişe ve amaca ilişkin ne kadar direnirler veya direnirler mi bilemiyoruz. Ancak bir olasılık var ki; zaman kazanma, daha fazla düşünme, halka gerçeği hissettirme ve karşıt örgütlenmeyi güçlendirme bağlamlarında seçimi önemsemek gereği ortadadır.
Var olan yönetimin devam etmesi durumunda ise söz konusu küresel yeni düzen/rejim inşasının Türkiye halkası olabildiğince hızlı şekilde sonuçlanacağı açıktır.
Seçim önemseyip önemsememek başka şey, rejim değişikliği ve rejimin uzun vadede ne getireceğini bilmek başka şey; seçimi buna göre bir daha düşünmek başka şey gibi görünse de hepsi birbiriyle ilgili şeyler olup, hayatımızı doğrudan etkileyecek bir durum ile karşı karşıya bulunmaktayız. Ne derece farkındayız? 24 Haziran akşamı göreceğiz.