Şirketler krizlere ne kadar hazırlıklı?

Perakende Mağazacılık sektörünün lider kurumsal firmalarında, 23 yıl süresince çok sayıda farklı görevlerde tecrübeler edinmiş Direm Fikir Atölyesi Kurucusu Didem Tınarlıoğlu, yeni yazısında dayanıklılık sahibi şirketler, gerçeklerle büyük bir kararlılıkla yüzleştiğini, nasıl çözüm ürettiğini, zamanlarından çalan hayati konuları ele alıyor.

Çağımızda fiziksel olmanın yanı sıra, psikolojik olarak da dayanıklı olmak çok önemli bir nitelik haline gelmeye başlıyor her geçen gün. Sadece bireylerin değil şirketlerin de olağanüstü durumlar oluştuğunda dayanıklılıkları kaderlerini belirliyor. İş dünyasında gerek iş sahibi gerekse çalışanların dayanıklı olabilme özelliği eğitim durumu ve tecrübesi kadar önemli. Zaman zaman işin ve pozisyona göre çok daha fazla öne çıkan bir nitelik halini aldı.

Hele ki, sayısız krizlerin olağan sayıldığı ülkemizde artık kurumsallık değil durumsal olabilmek daha önemli hale geldi. Çünkü kurumsallıkta süreçler silsilesi varken duyumsallıkta zeki, kıvrak ve pozisyon değişiklik manevrası gibi çok daha önemli meziyetlere ihtiyaç var.


Coğrafi zorluğunun getirdiği sıcak gündemler; ekonomiyi, iş dünyasını, iş dünyasının gergin ve belirsiz ortamı insanların tüm yaşamlarına stresli atmosferler yaratıyor. Dolayısıyla tansiyonun hiç düşmediği bu stresli atmosferlerde, insanların esnek olmasından ziyade, gerçeği kabullenmiş benliklerle reel ve kalıcı çözümler bulması bekleniyor.

60 yılı aşkın bir çalışma gösteriyor ki dayanıklı insanların üç önemli özelliği bulunuyor:

Gerçekliği kabullenme kararlılığı, hayatın anlamlı olduğuna dair kuvvetli bir inanç ve doğaçlama yeteneği. Dayanıklılık ise öyle pek kendiliğinden oluşan bir nitelik değil. Temelinin değerlere dayanması lazım bir defa.

O değerlerde “Hadi bir oturup değerler oluşturalım!” denilerek olmuyor. Değerler, var olan bir erdemin geleneksel bir tavır haline dönüşmesi ya da kendiliğinden oluşan tutumlar bütününden oluşuyor. Tıpkı erdemli insanlarda olduğu gibi, tüm başarılı organizasyonların da güçlü ve onları marka yapmış olan vazgeçilmez değerleri vardır.


Sanayici, Robert Bosch’un meşhur felsefesini bilmeyen yoktur. Efsane bir alıntıya dahi dönüşmüştür. “Müşterilerimin güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih ederim” Bu o şirketin değeriydi. Ve sonra zihinlere kazınan bir reklam ile taçlandı. Biyolojik bir varlık olan insan, diğer canlılardan üstün hale getiren sevgi, saygı, toplumsallık, inanç, eşitlik, özgürlük gibi değerlerle kuşatılmıştır. Çünkü değerler içinde olduğunuz topluluğa anlam katmanızı sağlar. Bakınız, başarılı tüm organizasyonların değerleri vardır, çünkü değerler içinde olduğunuz topluluğa anlam katmanızı sağlar ve sizi siz yapan şey de budur.

Şirketlerin hedefleri değişebilir, misyonlarını değişebilir ama değerleri değişmemelidir. Değerleri değişmeyen şirketler rüzgârın şiddeti ne kadar sert olursa olsun, devrilmezler. Çünkü o temeldir. Oluşturulmuş bir şey değil kendiliğinden var olmuş özgün bir kimliktir. Kurumunuzun krize dönüşmeye hazır olan risklerle çevrili olduğunu unutmayın.

Bu riskler, kurumunuz için her an krize dönüşebileceği gibi, kontrol etme şansınızın olmadığı sektörde de krize dönüşebilir. Ancak, her krizin erken uyarıları ve krizin tetikleyici olaya kadar biriken sinyalleri vardır. Bu sinyallerle yüzleşmekten korkmayan, krizin varlığını kabul eden ve kriz anında sakinliğini koruyan, rakiplerin krizi fırsata çevirmesine izin vermeyecek şekilde hızlı ve stratejik hareket eden “dayanıklı” bir ekip, mali kaybınızı minimize etmenizi ve daha da önemlisi itibarınızı korumanızı sağlayacaktır.

Warren Buffett’in itibarla ilgili çok yerinde bir tespiti vardır: İtibarı inşa etmek 20 yıl, kaybetmek ise 5 dakika alır.


Şirketlerin kararlarını istikrarla uygulayan bir kurumsal tavrı, disiplini ve kalıcı çözümler üreten yaratıcı refleksleri olmalı. Dayanıklılık sahibi şirketler, gerçeklikle büyük bir kararlılıkla yüzleşir ve çözüm üretirler, bu içe işlemiş bir reflekstir. Günümüzde krizleri risk seviyesinde stabilize etmeye çalışan iş dünyasının da yapması gereken ise bu refleksi geliştirmek ve içselleştirmektir.

Firmalar için iş sürekliliği: Finansal kayıpları önlemek mümkün mü?


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.